ABD 25 Ekim’de Baltık bölgesinde yapacağı NATO tatbikatı ile Rusya’nın Eylül 2018 başında doğu Sibirya’da yaptığı geniş çaplı tatbikata misilleme yapmaya hazırlanıyor. NATO genel sekreteri Stolberg, Trident[1] Juncture 2018 adlı tatbikata 31 ( 29 NATO üyesi + İsveç ve Finlandiya) ülkeden yaklaşık 45 bin asker, 150 uçak, 60 gemi ve 10 binden fazla askerin katılacağını açıkladı. Rusya’nın yaptığı Rostov 2018 adlı tatbikata ise 300 bin asker, 36 bin askeri araç, bin uçak ve 80 gemi katılmıştı. Rusya tatbikata ev sahipliği yapan Norveç’i dost olmayan bir davranış içinde olmakla suçladı.
Blokları Belirsiz Yeni Soğuk Savaş
Rusya, coğrafi büyüklük ve kaynak yönüyle bir dünya devidir. Yüzölçümü ABD’nin yaklaşık iki katıdır. Doğal kaynak rezervi dünya kaynaklarının % 21’ni oluşturmaktadır. Keşfedilen mineral kaynaklarının parasal değeri 29 trilyon dolardır. Dünya gaz üretiminin % 30’unu, petrol üretiminin % 10’nu karşılamaktadır. Sovyet askeri potansiyelinin % 60’ı muhafaza edilmektedir. % 55 ile nükleer silah kapasitesinde dünyada birinci sıradadır. ABD % 40 ile ikincidir. Özetle Rusya Batı karşıtı dünyanın lideri konumundadır.
25 Ekim’de başlayacak bu tatbikat, iki binli yılların başında Kırım bölgesinde yapılan ve Kırım’daki Rus nüfusun büyük tepki gösterdiği NATO tatbikatlarından sonraki en kapsamlı tatbikattır. Ukrayna krizi sonrasında 29 Aralık 2014’de kabul edilen yeni askeri doktrine göre[2] NATO, Rusya için ana tehdit olarak belirlenmiştir. Buna göre sınırları boyunca klasik silahlar ve uyarı sistemleri ile NATO’ya karşı caydırıcılık sağlanacaktır.
Rusya, sınırları boyunca konuşlanan NATO birliklerinin uluslararası hukuka aykırı olarak konuşlandığını ve Rusya üzerinde siyasi ve askeri baskı yaratmayı amaçladığı sürekli vurgulamaktadır. NATO ise Ukrayna krizinden sonra Rusya’ya bakış açısını değiştirmiş ve ABD savunma konsept dokümanında belirtildiği gibi Rusya, bir numaralı tehdit olarak kabul edilmiştir.
2008 yılından itibaren ABD ve NATO, Rusya’nın Gürcistan’a arkasından 2011’de Suriye’ye ve Suriye krizi devam ederken 2014 başında Kırım’a müdahalesine sonrasında tam bir şaşkınlığa uğradılar. ABD ve NATO, Rusya gibi bir numaralı nükleer bir güce karşı hiçbir şey yapamadılar. Çünkü ne bir askeri hazırlıkları vardı, ne de siyasi bir bütünlük içindeydiler. Aynı zamanda NATO üyeliği için sürekli cesaretlendirdikleri Gürcistan ve Ukrayna’ya karşı da mahcup oldular. Güven kaybettiler. Şimdi artık bir Akdeniz ülkesi haline de gelen Rusya’yı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi kendi anavatanında sıkıştırmaya çalışıyorlar. Tampon bölge durumundaki eski Sovyet peyk ülkeleri artık NATO üyesi ve Rusya’ya karşı saldırı üssü konumunda.
NATO’nun savunma odaklı açıklamalarına rağmen, tatbikat senaryosu taarruza uygun bir strateji izlemeye yatkın görünüyor. Artık gelinen noktada yeni bir Soğuk Savaş yaşıyoruz. Tek farkı, ana aktörleri aynı fakat müttefikleri karışmış durumda. NATO üyesi Türkiye Rusya’ya yakınlaşırken, birçok Arap ülkesi İsrail’in yanında yer alabiliyor. Bloklar henüz tam oturmuş değil. ABD Rusya rekabeti Rusya’nın Suriye krizi ile birlikte Akdeniz’e inmesi ve akabindeki 2013 Ukrayna (Kırım) krizi ile ciddi bir tırmanmaya girdi. Her iki ülke stratejik güvenlik dokümanlarında birbirlerini bir numaralı düşman olarak resmen kabul etmiş durumda. 2008’de Güney Osetya ve 2014’de Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı sonrasında bugün NATO üyesi olmalarına rağmen benzer bir korkuyu Baltık ülkelerinin de duyduğunu söyleyebiliriz.
Tatbikatın neden Norveç’te yapıldığını sorgularsak, Norveç İkinci Dünya Harbinde Rusya’ya tek yardım ulaştırılabilen kuzey ekseninde yer alıyordu. O nedenle savaşın başında Almanya tarafından işgal edilmişti. Şimdi aynı Norveç bugün Rusya’yı tehdit olarak algılamakta ve NATO’ya ev sahipliği yapmaktadır. O dönemde Türkiye tarafsız olduğu için Boğazlar yolu kullanılamamıştı.
Tatbikatın Siyasi, Ekonomik ve Psikolojik Hedefleri
ABD açısından NATO’nun Rusya sınırında kapsamlı bir tatbikat yapması çok yönlü hedef ve amaçları içermektedir. Bunları sıralarsak;
- Öncelikle hala ciddi bir tedirginlik içinde bulunan Baltık ülkeleri (Litvanya, Letonya, Estonya) ile Romanya, Bulgaristan ve Polonya’ya kararlılığını göstermek
- Rusya tehdidi ile NATO üyelerine daha fazla silah satmak
- Rusya’yı Sovyetlerin çöküşünde kullandığı taktikle askeri harcamalarını artırmaya zorlamak ve böylece ekonomik açıdan zayıflatmak. Benzer strateji Sovyetlere karşı şöyle uygulanmıştı. 1980’de ABD savunma bütçesi 134 milyar dolardı, 1989’da 253 milyar dolara çıkarıldı. Bu miktar ABD milli gelirinin % 7’si kadardı. Sovyetler ise ABD ile dengeyi sağlayabilmek için 1980’de milli gelirinin % 22’sini ayırdığı savunma bütçesini % 27’ye çıkarmak zorunda kalmıştı. Bunu halkın ihtiyaçlarını dondurarak yapabilmişti. Böylece çöküşe giden yol açılmıştı.
Bugün Rusya daha akılcı savunma harcamaları yapıyor. Yüksek teknoloji ve özellikle hava savunma sistemleri ABD ile yarışır durumda. Ve savunma harcamaları makul seviyelerde. 2017 itibariyle ABD askeri harcamaları 597 milyar dolar, ( 19 trilyon dolarlık milli gelirinin % 3’ü) Rusya’nın ki ise 69 milyar dolar ( 1,3 trilyon dolarlık milli gelirinin % 4’ü) , yani ABD askeri harcamaları yaklaşık Rusya’nın 10 katı. ABD’nin NATO’yu kullanarak Rusya’nın askeri harcamalarını artırmak maksadıyla tehdidi Rusya’nın sınırları boyunca yaydığı söylenebilir.
NATO’nun 3 Ekim 2018’de yaptığı toplantıda Gürcistan’ın üyeliğinin tekrar gündeme alınması ABD ile Rusya arasında yeni bir kriz yaratma niyetini göstermektedir. Bu girişimin Rusya’yı Kırım’la birlikte iki ayrı bölgeye angaje etmeyi amaçladığı değerlendirilebilir. ABD ise, NATO üyelerinin askeri bütçelerini artırmalarını talep ederken NATO’yu kendi silah endüstrisinin bir pazarı olarak kullandığı açıkça ortadadır. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma füzesi alımına hala devam eden ciddi tepkiyi bu bağlamda irdelemek gerekir.
Rusya bugün daha ayakları yere basan bir strateji izlemektedir. ABD ile ekonomisini tehlikeye atacak seviyede bir silahlanma yarışına girmek yerine askeri gücünü kısa zamanda sonuç alıcı olarak kullanmaktadır. Bunu siyasi açıdan dağılmış bir görüntü veren NATO karşısında kararlı ve fırsatçı bir strateji ile gerçekleştirmektedir. 2008 Güney Osetya ve 2013 Ukrayna müdahaleleri ile kalıcı jeostratejik kazanımlar sağlamıştır.
Sonuç
Özetle şunu görmek gerekir ki, bu gibi tatbikatların ve krizlerin silah satıcılarına yaradığı bir gerçektir. Gerçek bir savaş olasılığı olduğu takdirde NATO, Rusya’ya karşı bir savaş kararı alabilir mi? Başta Almanya olmak üzere birçok ülke buna yanaşmayacaktır. Rusya ise sınırlarını çok iyi bilen bir politika izlemektedir. Hiçbir NATO ülkesine saldırmayacaktır. Ama Baltık’taki Kaliningrad ve Petersburg Rusya’nın yumuşak karnıdır. Petersburg, Karadeniz’in dışında doğrudan Atlantik’e açılan ve kışın donmayan tek limanıdır. Rusya’ya gelen ve giden tüm kargoların % 20’si bu şehirden yapılmaktadır. Özetle Petersburg taşıma ve lojistik yönden Rusya’yı tüm dünyaya bağlayan ideal bir üs konumundadır. [3] Baltık’ta bir abluka veya saldırı doğrudan savaş nedeni olacaktır. Ama Rusya, Kafkaslarda hiçbir ülkenin NATO üyesi olmasına da izin vermeyecektir. Bunu ekonomik ve askeri baskılar veya kriz ve yerel çatışmalarla mutlaka engelleyecektir. Ukrayna’nın NATO üyeliği ise çatışma olasılığı çok yüksek yeni bir kriz demektir.