Türk Diasporası, Vizyon, Stratejik İletişim ve Yönetişim

Makale

Özellikle batılı demokrasilerde, önem verilen bir konuda kamuoyunu etkilemek ve kazanmak son derece önemlidir. Halkın ve daha da...

Özellikle batılı demokrasilerde, önem verilen bir konuda kamuoyunu etkilemek ve kazanmak son derece önemlidir. Halkın ve daha da önemlisi, medyanın desteğini sağlamak, siyasi yöneticilerin ve hükümetlerin üzerinde önemle durdukları bir konudur.

Bunu sağlayabilmek için öncelikle bir vizyon belirlenir. Bu vizyona ulaşabilmek için de stratejiler geliştirilir. İzlenecek stratejiler için de tabii ki uygun yöntem ve araçlara gereksinim vardır.

Çok haklı olduğunuz bir konuda bile, vizyonunuz, stratejiniz, kullanacağınız araçlar ve uygulayacağınız yöntem doğru seçilmemişse, vizyonunuza ulaşmak kolay olmayacaktır.

Haklı olduğunuz konuda öncelikle kendi toplumunuzu, insanınızı, özellikle de katalizör görevi yapabilecek kesimleri ikna etmeniz ve kazanmanız gerekir. Halkınızdan alacağınız destek, sizi Dünya kamuoyunda daha güçlü ve inandırıcı yapar.

Kuşkusuz ülkelerin kendi çıkarları, diğer ülkelerle ilişkilerde belirleyici olmaktadır. Yine de günümüzde medyanın ve geniş kamuoyunun etkilenerek, daha objektif tavır alabildiği, böylece de hükümetlerin, parlamenterlerin de etkilenebildiği unutulmamalıdır.

Ancak medya, siyasi partiler, belli sayıda parlamenterler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve aralarında işveren, sendika gibi değişik kurum temsilcileri ile düzenli, sürekli bir diyalog ve bilgi alışverişi içerisinde olmak ge rekir. En haklı davanızda bile, haklı olduğunuzun kanıtlanması, bu iletişimin ve diyalogun sağlanabilmesine, inandırıcı yöntemlerin kullanılmasına, sürekli ve kararlı çalışmaların yapılabilmesine bağlıdır.

Bu stratejileri, yöntemleri ve çalışmaları özellikle ABD ve batı Avrupa ülkeleri çok iyi bilmekte ve öteden beri uygulamaktadırlar. Bunun için farklı araçlar, yöntemler kullanılmaktadır.

Bu söylediklerimi Türkiye’nin önem vermesi gereken bir konuya ilişkin olarak somutlaştırmak istiyorum. Diaspora Ermenileri ve Ermenistan destekli Ermeni lobisi, yakın tarihte olan Dağlık Karabağ’ı, Hocali katliamını ve Azerbaycan topraklarının işgalini, işgal edilen yerlerden bir milyona yakın Azerbaycanlı Türkün topraklarından ve evinden kovulmasını, gündemden uzak tutmak amacıyla son derece başarılı bir strateji izliyor.

Bir asır önce olmuş olan 1915 Ermeni Tehcir olayını, sürekli olarak değişik yöntemlerle Dünya kamuoyuna, ülke parlamentolarına, hükümetlere, kiliselere, gerçekler çarpıtılarak ve yanlış veriler kullanılarak taşınıyor. Bu çalışmalarında Ermeni diasporası büyük bir süreklilik ve kararlılık gösteriyor.

Ermeni Lobisi öteden beri kendilerince ilginç bir strateji izleyerek, bizlerle sözde Soykırım iddialarını, farklı görüşlerle tartışmaktan ısrarla kaçmaktadır. Buna karşın büyük paralarla sözde soykırıma ilişkin yapılmış olan dokümanter filmler çekiliyor, televizyon kurumlarına, yazılı basına servis ediliyor. Özellikle kiliselerin ve belediyelerin de desteğiyle, konferanslar, toplantılar düzenleniyor, kitaplar yayınlanıyor.

Ermeni lobisi bu çalışmalarında başarılı oldu. Bazı ülke parlamentoları, Katolik Dünyası lideri Papa, ondan hemen sonra Avrupa Parlamentosu, 1915 tehcir olayını “soykırım“ olarak kabul ettiler. Bu kararlar Bundestag, Alman Parlamentosu üzerinde de büyük etki yarattı.

Gerçeklerin çarpıtılarak, sahte, yanlış ve yalan verilere dayanılarak Tük Halkı, bir soykırım yalanıyla ve suçlamasıyla karşı karşıyadır. Ne var ki Ermeni Lobisi bu yalınında yine de başarılı olmuştur.

Çünkü ortaya konan bir vizyon var. Soykırım iddiaları, diaspora Ermenilerini bir araya getiren ortak ilke ve hatta kimlik sorunu yapıldı. Buna uygun olarak özetlediğim strateji belirlendi. Özellikle değişik iletişim araçları kararlılıkla ve büyük bir süreklilikle kullanıldı. «Dünya›da İlk Hıristiyan Ülke olma» algısı da medya üzerinden ısrarla işlendi.

Türkiye’nin elindeki arşivler, kaynaklar, olaylara tanık olan binlerce kişinin anıları, ve hatta incelenmiş olan Rusya arşivleri, raporları, sözde soykırım iddialarının nedenli gerçek dışı ve asılsız olduğunu açıkça kanıtlıyor.

O halde, Türkiye ve Türk diasporasının nasıl bir vizyona, stratejiye, iletişim ağına ve yönetişime gereksinim vardır?“

50 yıldır Almanya`da yaşayan, orada yükseköğrenimini ve doktorasını yapmış, orada 30 yıl öğretim üyeliği ve 8 yılda milletvekilliği yapmış birisi olarak, Almanya ve Avrupa’yı çok iyi tanıdığımdan emin olabilirsiniz.

Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı izlediği, “yapmadık, etmedik“ gibi sadece savunmayı öngören stratejinin etkisiz ve yanlış olduğu kanımca ortaya çıkmıştır.

Vizyonumuz, ağır insanlık suçu olan “soykırım“ yalanına karşı, elimizdeki arşiv kaynakları, belgeleri, bilimsel araştırmalar, yüz-binlerin anılarıyla ve özgüvenle hayır olmalıdır.

Bundan böyle izleyeceğimiz strateji ve uygulanacak yöntem ise, batılı ülkelerin anlayacağı dilden olmalıdır. Bu konuyu parlamento gündemine alan, televizyonlarında, yazılı basında ve konferanslarda tartışan ülkelere ilişkin aynı çalışmaların Türkiye`de yapılması gerekir. Bu görüşümü öteden beri söylüyor ve yazıyorum. Bunu artık anlamanın ve uygulamanın zamanı çoktan gelmiştir.

Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda veya bir başka ülke, “soykırım“ iddialarını gündemine alıyorsa, o ülkenin yaptığı gerçek soykırım ve katliamlar, Türkiye üniversitelerinde önceden araştırılmalı, paneller ve konferanslar düzenlenmeli, Televizyon kanallarında tartışmalar yapılmalı, gazetelerde yazılar yayınlanmalıdır. Gerekiyorsa TBMM’sinde bu konu görüşülmeli ve kararlar alınmalıdır.

İşte o zaman ilgili ülkeler bizi anında anlayacaktır. Stratejimiz, bizden hesap soruyorsan, gel sende yaptıklarının hesabını ver olmalıdır.

Bu ülkelerin gerçek soykırımlarına ilişkin yapılacak bilimsel çalışmalar, konferanslar, paneller, medya yayınları son derece etkili olacak, dikkatle izlenecek ve ancak o zaman yaptıkları hatayı anlayabileceklerdir.

Bugün, 2. Haziran 2016’da Almanya Parlamentosunda 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan, parlamentodaki tüm siyasi partiler tarafından desteklenen bir tasarı görüşülecek.

Buna karşı Almanya`da ve Berlin`de bir dizi etkinlik yaptık. Tüm Milletvekillerine, bakanlara, Parti ve Gurup Başkanlarına, Şansölye Merkel ve Cumhurbaşkanı’na gönderilmek üzere Mart ayında hazırladığım mektup, dernek başkanlarıyla görüşülerek onaylandı ve 21 Nisan’da bu kişilere postalandı. 25 Mayıs günü bir basın konferansı düzenledik. 28 Mayıs Cumartesi günü de Berlin` de büyük bir protesto yürüyüşü ve mitingi düzenledik. Bu etkinliklerimiz Alman medyasında da, sınırlı da olsa yer aldı.

Birleşmiş Milletler tarafından Soykırım Konvansiyonu 1948 de onaylanmış ve 1951 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Buna göre soykırım: “ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir azınlığın, tümünü ya da bir bölümünü, planlı, programlı olarak yok etmek“ olarak tanımlanmıştır.

Soykırım bir insanlık suçudur. Buna parlamentolar veya parlamenterler karar verme yetkisinde değildirler. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 13 Aralık 2014 de ve yetkili üst dairesi de 15 Ekim 2015 tarihli Perinçek kararlarında bu gerçeğin altını çizerek, 1915 tehcir olayının, Almanya’nın “Holocaust“ soykırımıyla karşılaştırılamayacağına vurgu yapmaktadır.

Almanya 1904 ve 1908 tarihlerinde Afrika kolonisi Namibya’da Herero ve Aman halklarına karşı büyük katliamlar yapmıştır. Sol Parti tarafından Alman Parlamentosuna verilen karar önergelerinde, Namibya’da soykırım yapıldığının kabul edilmesini istemiştir. Alman hükümeti 2011 ve 2012 yıllarında verilen önergelere yanıtında, “Birleşmiş Milletler 1948 Konvansiyonunun, geriye dönüşlü uygulanamayacağını“ belirtmekte ve “tarihi olayların değerlendirilmesinin, bilimsel araştırmaların konusu olduğuna“ vurgu yapmaktadır.

Oysa aynı hükümet bugün 1915 olaylarını soykırım olarak görmektedir. İşte bu batılı ülkelerin inanılmaz çifte standardı, ikiyüzlülüğü ve utanmazlığıdır.

Biz yıllardır önermekteyiz. Uzman tarihçilerden oluşacak bir Komisyon kurulsun ve nerede varsa tüm arşivler, kaynaklar, belgeler ışığında 1915 olayları değerlendirilsin. Gerçek ortaya konsun ve bu tarihçiler komisyonu kararını herkes kabul etsin. Ermenistan bu öneriyi kabul etmemiştir. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkmasından korkmaktadır.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Rusya, Afrika kıtasındaki nüfuzunu artırmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmekte ve bu stratejilerden biri olarak nükleer enerji diplomasisini ön plana çıkarmaktadır. Küresel enerji piyasalarında önemli bir aktör olan Rusya, Afrika'nın enerji açığını gidermek ve kıtanın sürdürülebilir kalkınma...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Türkiye Cumhuriyeti’nin "Yüz" yılına girerken, Türk Dış Politikası’nın yüzyıllık siyasetinde Balkanlar ile olan siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, güvenlik ve sosyo-kültürel ilişkilerin önemi yadsınamaz. Balkan jeopolitiğinin stratejik boyutları kadar, soydaşlarımızın bu coğrafya içerisinde yaşam...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.