Uluslararası güvenlik anlamında siber saldırılar ve bunların ortaya çıkardığı sorunlar uluslararası ilişkiler bağlamında yeni bir diplomasi ve çatışma alanını da beraberinde getirmiştir. Karadeniz ülkelerinin siber saldırılar anlamında bir caydırıcılığının olup olmadığı ya da diplomatik anlamda bu tür gelişmelerin nasıl bir sonuca yol açtığı yakın geçmişteki bazı gelişmelerle birlikte önem kazanmıştır. Karadeniz ülkelerinin bu bağlamdaki caydırıcılık ve saldırı kabiliyeti ülkelerin kendi içindeki yapılanmalarıyla ön plana çıkmıştır. Bu bağlamda devletler uluslararası anlamda siyasi ve ekonomik mücadelelerini yeni bir savaş türü olan siber savaşı kullanarak yürütmektedir. Bölgenin önemli aktörlerinden biri olan Rusya hem uluslararası arenada hem de Karadeniz bölgesi bağlamında bu gücünü ön plana çıkarmaktadır. Rusya’nın 2008’de Gürcistan’la olan çekişmesinde savaşın önemli cephelerinden biri de siber alan olmuştur ve bu doğrultuda Rusya önemli avantajlar elde etmiştir. Başta Türkiye, Bulgaristan, Romanya gibi ülkeler olmak üzere siber tatbikatları artırmış ve tedbir anlamında girişimler ve çalışmalar bölge ülkeleri arasında sıkılaştırılmıştır. Sonuç olarak siber güvenlik anlamında yapılacak uluslararası ilişkiler temelli yaklaşımlar da önem kazanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Uluslararası Güvenlik, Siber Savaş, Siber Caydırıcılık, Siber Terörizm
Abstract:
Cyber attacks and its results revealed a new diplomacy and conflict area in the context of international relations with its sub-title international security. If Blacksea States have deterrence with the manner of cyber attacks or these attacks’ diplomatic effects are reasonable in international relations have importance with latest developments. Blacksea states’ deterrence and attack ability come into prominence with their own reorganisations. In this context, states carry out their politic and economic struggle with using cyber war as a new war in international area. Russia as an important actor in Blacksea, use this power both in international relations and in this region context. Cyber area was one of the important front at Russia’s struggle with Georgia in 2008 and Russia had significant advantages in this conflict. Especially in Turkey, Bulgaria and Romania; cyber drills have increased and initiatives, studies have also increased among the region states. Consequently fundamental international relations approaches have importance in the context of cyber security.
Keywords: International Security, Cyber War, Cyber Deterrrence, Cyber Terrorism
Giriş
Uluslararası ilişkiler bağlamında önemli kavramlardan birisi de “güçler dengesi“ kavramıdır. Ülkelerin kendi çıkarlarını koruma adına öngördükleri tehditlere karşı önlem almaları ve düşmanlarına karşı ittifak geliştirmeleri; böylece bir denge oluşması, belli bir süre sonra dengelerin tekrar oluşturulması gerekmektedir. Önemli olan yaklaşımsal ve amaçsal olarak çıkarın maksimize edilmesidir. Bu doğrultuda güvenlik kavramı içinde çatışmanın boyutu bakımından tarihsel olarak bir takım değişimler gözlenmektedir.
Devletlerin sahip oldukları konvansiyonel ya da nükleer güç bir caydırıcılık oluştururken, bu türden unsurların kullanımı yıkıcı etkilere sahip olabilmektedir. Özellikle büyük güçlerin birbirlerine karşı sahip oldukları başta nükleer silahlar ve askeri kapasiteleri olmak üzere, kullanıldığı anda yakın çevrede tahribat bırakmaktadır. Güvenlik bağlamında nükleer caydırıcılık açısından tarafların taarruz kabiliyeti tam olarak bilinmese de ölçüsü ve niteliği az çok tahmin edilebilmektedir ve sonuçları görülebilmektedir. Hatta büyük bir nükleer savaş sonrasında dünyanın büyük olasılıkla yok olacak duruma gelebileceğini tahmin etmek zor değildir. Savunma mekanizması ise bu doğrultuda yetersiz kalacaktır. Nükleer güç ile ilgili bir gövde gösterisi dahi düşmanı geri adım atmaya zorlayabilmektedir.
Devletlerin çıkarsal amaçları bu doğrultuda yeni savaş ve saldırı yöntemlerini beraberinde getirmiştir. “Siber Terörizm“, “Siber Saldırılar“, “Siber Caydırıcılık“, “Siber Güvenlik“ olarak ele alınan kavramlar farklı gelişmeleri ve uluslararası arenada farklı bir çatışma alanını ortaya çıkarmıştır. Hem mikro hem de makro düzeyde yapılan bu türden saldırılar maliyet açısından da devletleri zorlamazken, saldırıları kimin yaptığına dahi ulaşılamamakta, bu da devletlerin elini güçlendirmekte ve önünü açmaktadır. Nükleer caydırıcılığın aksine siber caydırıcılıkta taarruz kabiliyeti, yeri ve zamanı bilinmezken; telafi edilemez ekonomik kayıplar verdirilebilmekte ve can kaybı da yaşanmamaktadır. Diğer taraftan hem saldırı hem de savunma ayağında daha etkili manevralar yapılabilmekte ve zarar en aza inebilmektedir. Fakat bu türden saldırıların veya terörizmin caydırıcılığı ancak ve ancak hayata geçirildiğinde gerçekleşebilmektedir.
Sahip olduğu dolaylı etkiyle siber güvenlik önemli bir çalışma alanını oluşturmaktadır. Örneğin, siber bir müdahalede nükleer bir santral kontrol edilebilir, yönetilebilir ve hatta bir siber saldırı sonucu yok edilebilir. ABD’li güvenlik uzmanı olan ve önemli görevlerde bulunmuş Richard Clarke’ın1 da belirttiği önemli hususlardan birisi; dünyanın herhangi bir yerinde binlerce hedefin vurulabilme olasılığı son derece yüksek gerilimli krizlerin meydana gelmesine neden olabilirken, nükleer savaşı engelleyen güç olan caydırıcılık siber saldırılarda farklı işlemektedir. Siber savaş olgusunun yanında Soğuk Savaş döneminin açık ve şeffaf kaldığı belirtilmektedir.
Rusya merkezli siber saldırıların varlığı ise, Karadeniz’de önemli ses getirmiştir. Önemli müdahalelerden biri, Rusya tarafından Estonya’ya 2007 yılında gerçekleştirilmiştir. Sovyet ordusunun II. Dünya Savaşı anısına diktiği “Talinn’in Bronz Askeri“ anıtının, yer değiştirilmesi tartışmaları sırasında sistematik bir saldırı olmuştur. Rus azınlığın protestoları sürerken, NATO üyesi olan Estonya’nın internet erişimi zarar görmüş ve adeta hayatın çevrimiçi olarak devam ettiği Estonya’da her şey durma noktasına gelmiştir. Estonya, Rusya’yı suçlamıştır. Fakat Moskova, iddiaları siber saldırıların özelliğinden dolayı rahatlıkla reddedebilmiştir. Saldırı sonrasında, Estonya’da ordu bünyesinde siber savaş birimi oluşturulmuştur. Benzer şekilde Rusya, 11 Ağustos 2008’de Gürcistan’a savaş açtığında diğer bir cephe siber alan olmuştur. Hedef olarak, Gürcistan hükümeti zayıf düşürülmek istenmiştir. Bu tür gelişmeler ise Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan gibi ülkeleri siber tatbikatlar yapmaya itmiş ve güvenlik birimleri oluşturulması sağlanmıştır.
Uluslararası ilişkiler literatürü bağlamında, güvenlik çalışmaları içinde siber güvenlik çalışmaları ve teorik yaklaşımlar önem kazanmaya başlamıştır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de etki alanının genişlemesi ve diplomatik anlamda farklı sonuçlar ortaya çıkarmasıdır. Siber saldırıların yapılış ve gelişme biçimine göre, terörizm kavramının içinde olup olmadığı ise hala tartışma konularından birini oluşturmaktadır. Uzun vadede, devletler arasındaki ilişkileri belirleyici bir etkiye sahip olabilecek siber güvenliğin pratikte de önemli sonuçlara yol açması beklenmektedir.
Güvenlik Kavramının Güncel Boyutu Üzerine
Güvenlik kavramı devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde olması durumunu ifade etmektedir. Uluslararası güvenlik ise, bu durumun birden fazla uluslararası aktör arasındaki uyumundan ve çatışmasından doğmaktadır. Bu çatışmanın boyutu, tek taraflı bir saldırıdan oluşabileceği gibi çok taraflı bir uyumsuzluk sonrası karşılıklı müdahalelerin ortaya çıkmasıyla derinleşebilir. Tarihsel süreç uluslararası aktörlerin kendi kimliklerini kazanmasıyla müdahaleleri genelde askeri unsurlarıyla karşımıza çıkarmıştır. Fakat günümüz imkanları ve stratejileri askeri unsurların yıkıcı özelliklerini inanılmaz boyutlara taşımıştır. Bu durumu göze almak istemeyen aktörler, birbirlerini caydırmada ve etkilemede farklı saldırı ve savaş tekniklerini geliştirmeye de başlamıştır. Bu değişim aslında önemli bir teorisyen olan Kenneth Waltz’un 1954’te vurguladığı verileri destekler niteliktedir. “Man, State and the War“ adlı eserinde savaşın nedenleri ve gelişimi ile ilgili görüş ayrılıklarını ortaya koymaya çalışan Waltz, filozoflar arasındaki görüş ayrılıklarının aslında belirleyici olmadığını, sadece zamanın ve uygulamanın değiştiğine dikkat çekmektedir. Aslında kendi zamanından örneklerle yola çıkan Waltz, farklı teorilerin farklı yaklaşımları beraberinde getirdiğini, eğer ortada bir çatışma varsa bunun niteliğinin değişebileceğini vurgulamaktadır.