Soğuk Savaşın sona ermesiyle uluslararası sistemde çift kutuplu (Batı Bloğu ve Doğu Bloğu) statik yapıda son buldu. Özellikle, 1990 sonrası küresel sistem çok kutuplu yeni bir dinamik yapıya doğru evirilmeye başladı. Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemde ortaya çıkan değişim ve dönüşüm Avro-Avrasya’yı derinden etkiledi. 20. yüzyılda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) dağılmasıyla birlikte devletler silsilesi diyebileceğimiz birçok ulus-devlet ortaya çıkarak bağımsızlığını ilan etti. Karadeniz Havzasında yer alan, aynı şekilde Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasında bulunan Moldova 1991’de bağımsızlığını kazanan ülkelerden biridir. SSCB’nin çöküşü ile çift kutuplu dünya düzeninin ortadan kalkmasının ardından, Avrasya’da yeni sınırlar oluştu. Karadeniz Jeopolitiğindeki yeni ülkelerin konumları yalnız bölgeyi değil, uluslararası sistemde de bölgeyi hassas kılmaktaydı.
Bunlardan biri de kozmopolit yapısıyla Moldova’dır. Moldova’da çoğunluk olarak Moldovanlar olmakla birlikte, ayrıca Ukraynalı, Rus, Bulgar ve Gagavuz (Gökoğuz) Türkleri bulunmaktadır. Moldova, 19. yüzyıl başlarına kadar Boğdan Eyaleti statüsünde Osmanlı İmparatorluğu’nun, daha sonra ise Rusların ve Romenlerin egemen olduğu Besarabya bölgesi ile 18. yüzyılın sonlarından itibaren Rus hâkimiyetine giren Transdinyester bölgesinden oluşmaktadır. Romanya’nın nüfuzunda bulunan Besarabya, Karadeniz havzasındaki Prut ve Dinyester nehirleri arasında bulunan bir bölgedir. Rus etkisinin daha belirgin olduğu Transdinyester bölgesi ise Dinyester nehrinin kuzey tarafında Moldova-Ukrayna sınırı boyunca uzanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşıyla birlikte Moldova tümüyle Sovyetlerin denetimine girerek, 1991 yılına kadar da Moldova Sovyet Cumhuriyeti olarak Rusların egemenliğinde kalmıştır. Bunun neticesinde Sovyet politikası Slav göçünü bilinçli şekilde teşvik etmiş ve Kiril alfabesini kullandırtarak Moldova’yı Ruslaştırmak istemiştir. Bunun altında yatan neden ise, Romanya’nın bu ülke (Moldova) üzerindeki etkisini sona erdirtme hedefidir. Moldova’daki milliyetçiler, 1990'lı yıllara yaklaşırken ülkedeki resmi dilin Rusçadan Moldovca’ya değiştirilmesini ve Kiril alfabesinin kaldırılarak tekrardan Latin alfabesine dönmesini sağlamıştır. Nasıl ki SSCB’nin dağılmasından sonra Moldova bağımsızlığını ilan etmiştir. Moldova’da ayrılıkçı bölge sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Transdinyester ve Gagavuzya sorunları bunlardandır. Aslında Transdinyester sorunu eski Sovyetlerden kalma bir taktik olan ‘’böl ve yönet’’ stratejisinin tezahürü idi. Trandinyester sorunu, Kişinev (Başkent) merkezi yönetimiyle ayrılıkçılar arasında çatışmalara yol açmasının yanında, aynı zamanda 21. yüzyılda hala nihai bir çözüme de kavuşturulamamıştır.
Transdinyester jeopolitik bir yapıdır veya jeopolitik yapısal bir tasarıma sahiptir. Rusya, Moldova’nın Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunu (bütünleşme) önlemeye, bu ülkenin Avrasya Birliği’ne katılmasını sağlamaya çalışmaktadır. NATO’nun Barış İçin Ortaklık projesinde yer alan Moldova’nın tarafsızlık statüsünden dolayı teşkilata üyelik hakkı bulunmamaktadır. Keza, Rusya Moldova-NATO arasındaki işbirliğinin gelişmesini kendisi için tehlike olarak görmektedir. Rusya ve ayrılıkçı bölgeler Moldova’nın Romanya ile birleşmesine de karşı çıkmaktadır. Rusya’nın başka bir amacı ise Avrupa Birliğinin (AB) Doğu Ortaklığı politikasını başarısızlığa uğratmaktır. Son yıllarda AB’nin Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan ile işbirliğini artırması ister istemez Rusları endişelendiriyor. Rusya için politik anlamda hedef Ukrayna gözüküyor olsa bile, coğrafi olarak en önemli konumdaki ülke Moldova’dır. Rusya’nın Kırım işgali sonrasında, Ukrayna’nın doğu ve güneydoğu bölgelerini kontrol altına alarak doğrudan bağlantı kurmak gibi bir stratejiye yönelme ihtimali ortaya çıkmıştır. Rusya’nın mevcut durumda Moldova’ya karşı askeri bir müdahalede bulunması beklenmemekle birlikte, mevcut Rus paramiliter (milis) güçlerin bölgede konuşlu olması tehlikenin geçmediğini göstermektedir.
Transdinyester sorunu kapsamında ise, 1990’ların ortalarında başlayan arabuluculuk arayışları bugüne kadar başarısız olmuştur. Rusya, Ukrayna ve AGİT’in ortak yürüttüğü arabuluculuk çalışmaları 2005’den itibaren Ukrayna ve Moldova’nın talebi üzerine 5+2 formatında (Moldova, Transdinyester, Ukrayna, Rusya, AGİT + AB ve ABD) gerçekleşmektedir. Rusya’nın, Moldova’nın federal bir devlete dönüştürülmesi için önerdiği Kozak Memorandumu’nun imzalanmaması iki ülke arasında ilişkilerin yeniden soğumasına neden olmuştur. Kozak Memorandumu’nda Rusya, Transdinyester’deki askerlerini en geç 2020’ye kadar çekmeyi ve Moldova’nın özel bir federal yapıya dönüşmesini önermektedir. Transdinyester bölgesinin Rusya ile sınırı bulunmuyor ancak halkın önemli bir kısmı Rusya ile birleşmeyi talep ediyor. Ekonomik olarak zor durumdaki Transdinyester bölgesinin desteklenmesi için Rusya her yıl bir milyar doların üzerinde yardımda bulunuyor. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi hiçbir ülkenin devlet olarak tanımadığı Transdinyester'i dünyada sadece Rusya’nın desteğiyle Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ‘’Güney Osetya Cumhuriyeti’’ ve ‘’Abhazya Cumhuriyeti’’ tanıyor. Sadece kendi yöneticileri tarafından anayasası, bayrağı ve ulusal marşı kabul edilen Transdinyester bölgesinin ayrı bir yönetimi, meclisi, ordusu, polisi ve posta sistemi bulunmaktadır. Moldova, Transdinyester'in kendi toprakları olarak kabul edilmesini, Transdinyester ise ayrı bir devlet olarak tanınmak istiyor.
Doğu Avrupa’da Moldova ile Transdinyester sorununun tekrardan uluslararası sistemde tartışmalara gebe olacağı aşikârdır. Çünkü Rus askerlerinin Moldova ile BM’nin izni olmadan ülke topraklarında varlığını sürdürmesinden derin endişe duyulduğu belirtilen (yeni) BM kararında Rusya’ya, askerlerini gecikmeksizin Moldova'dan çekmesi çağrısında bulunuldu. Moldova’nın sunduğu ve Kanada, Gürcistan, Romanya ile Estonya’nın destek verdiği karar tasarısı BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada kabul gördü. Karara 64 ülke destek verdi, 14 ülke karşı çıktı, 83 ülke ise çekimser kaldı. Bu kararın ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı, BM Genel Kurulu’nun Rusya’ya Moldova’da bulunan askerlerini gecikmeksizin çekmesi çağrısında bulunan kararına tepki göstererek tanımayacağını ifade etti. Ayrıca, Rus Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, BM'nin kararı ‘’hoş olmayan ve tehlikeli’’ bir karar olarak nitelendirildi. Transdinyester’deki Rus askeri birliğin barışın ve istikrarın garantisi olduğu savunulan açıklamada; ‘’Bu girişimi, yaklaşan parlamento seçimlerinin arifesinde puan kazanmak için, Rusya karşıtı duyguları kışkırtmak temelinde Moldova’daki bazı politikacıların reklam ve propaganda kurgusu olarak görüyoruz’’ ifadeleri kullanıldı.
Moldova etnik, siyasi, kültürel ve daha birçok açıdan Rusya’dan çok Romanya’ya yakındır. Mart 2018’de Romanya Parlamentosunun Moldova ‘’Besarabya’’ topraklarının 100. Yıldönümü kapsamında gerçekleştirilen ortak anma toplantısında bütünleşme (entegrasyon) niyet deklarasyonu yayımladı. Bu bildirge Romanya halkının Moldova ile birleşme arzusunu ve olası bir birleşmenin Moldova halkının kararıyla gerçekleşebileceğini, Romanya halkının buna hazır olduğunu vurgulamak açısından önemliydi. Aynı şekilde bildirgede Besarabya bölgesinin ‘’Anavatan ile bütünleşmesinin 100. Yıldönümünde, bu bölgenin bugünkü adı olan Moldova’nın ve Romanya’nın yeniden birleşmesi çabalarının hukuka dayalı ve haklı bir çaba olduğunun da altını çiziyor. Anma toplantısında Romanya’nın iktidardaki Sosyal Demokrat Parti (PSD) lideri Liviu Dragnea’nın şu sözleri; ‘’Ben Moldova ile bütünleşmek ve tek bir ulus olarak Avrupa sahnesinde yer almaktan yanayım’’ demesi, Romanya’nın da bu topraklardan vazgeçme niyetlerinin olmadığını göstermektedir. Ayrıca, ‘’Rumen halkının ve Rumencenin bütünleşmesi’’ başlıklı düzenlenen bu toplantıya Moldova Parlamentosu ve Hükümet temsilcileri de katıldılar. Moldova Parlamentosu Başkanı Adrian Candu; Moldova’nın Romanya’nın desteğine ihtiyacı olduğunu dile getirerek. Avrupa ile bütünleşmeye giden yolda yolların ve köprülerin inşaatının ve işbirliğinin ancak Romanya’nın yardımlarıyla mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Sonuç olarak; uluslararası sistemde jeopolitik ve ekopolitik dengeler değişmekte ve hızlanmaktadır. 20. yüzyıldan kalma Moldova ile Transdinyester sorunu dünyamızdaki küresel ve bölgesel güçlerin odağında yerini almaktadır. Rusya’nın klasik genlerinde bulunan ‘’Çevreleme Politikası’’ hem AB’yi hem Baltık ülkelerini hem Ukrayna’yı hem de Moldova’yı da endişelendirmektedir. Rusların Gürcistan’da ‘’Güney Osetya’’ ile ‘’Abhazya’’yı işgal etmesi, Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçı girişimleri ve Kırım ilhakını sıraladığımızda tehlikenin boyutları gözler önüne sermektedir.
Doğu Avrupa’nın çözülemeyen sorunu Moldova ile Transdinyester Rusya’nın siyasi amaçlarının ve stratejisinin odak noktasındadır. Çünkü son yıllarda AB ve NATO üyesi Romanya’nın kendi topraklarında giderek artan bir şekilde NATO ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) askeri varlığına izin vermesi bunlardan biridir. Keza Baltık ülkelerinin (Estonya, Litvanya, Letonya) Rusların tehditkâr askeri varlığından rahatsızlığı göz önüne alındığında, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya genişleme amacını güttüğünü göstermektedir. Rusya, AB ve Balkanlar üzerindeki enerji politikası ile jeopolitik ağırlığını muhakkak ki sürdürmek isteyecektir. Transdinyester önemlidir, neticede Moldova’nın ekonomik, enerji ve topraksal entegrasyonu da dâhil olmak üzere ulusal güvenliğinin temel öğesi konumundadır. Bu da Rusya’nın Moldova ile Transdinyester üzerindeki siyasi, ekonomi ve askeri amaçlarından kolay kolay vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Aynı şekilde AB, NATO ve Romanya’da bu jeostratejik bölgenin Kırım ilhakında ki gibi Rusya’nın bir oldubittiye getirmesine göz yummayacaktır. Moldova ile Transdinyester sadece Doğu Avrupa’nın bir sorunu değil, aynı zamanda uluslararası sistemin bir sorunu haline dönüşmüştür.
Bunlardan biri de kozmopolit yapısıyla Moldova’dır. Moldova’da çoğunluk olarak Moldovanlar olmakla birlikte, ayrıca Ukraynalı, Rus, Bulgar ve Gagavuz (Gökoğuz) Türkleri bulunmaktadır. Moldova, 19. yüzyıl başlarına kadar Boğdan Eyaleti statüsünde Osmanlı İmparatorluğu’nun, daha sonra ise Rusların ve Romenlerin egemen olduğu Besarabya bölgesi ile 18. yüzyılın sonlarından itibaren Rus hâkimiyetine giren Transdinyester bölgesinden oluşmaktadır. Romanya’nın nüfuzunda bulunan Besarabya, Karadeniz havzasındaki Prut ve Dinyester nehirleri arasında bulunan bir bölgedir. Rus etkisinin daha belirgin olduğu Transdinyester bölgesi ise Dinyester nehrinin kuzey tarafında Moldova-Ukrayna sınırı boyunca uzanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşıyla birlikte Moldova tümüyle Sovyetlerin denetimine girerek, 1991 yılına kadar da Moldova Sovyet Cumhuriyeti olarak Rusların egemenliğinde kalmıştır. Bunun neticesinde Sovyet politikası Slav göçünü bilinçli şekilde teşvik etmiş ve Kiril alfabesini kullandırtarak Moldova’yı Ruslaştırmak istemiştir. Bunun altında yatan neden ise, Romanya’nın bu ülke (Moldova) üzerindeki etkisini sona erdirtme hedefidir. Moldova’daki milliyetçiler, 1990'lı yıllara yaklaşırken ülkedeki resmi dilin Rusçadan Moldovca’ya değiştirilmesini ve Kiril alfabesinin kaldırılarak tekrardan Latin alfabesine dönmesini sağlamıştır. Nasıl ki SSCB’nin dağılmasından sonra Moldova bağımsızlığını ilan etmiştir. Moldova’da ayrılıkçı bölge sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Transdinyester ve Gagavuzya sorunları bunlardandır. Aslında Transdinyester sorunu eski Sovyetlerden kalma bir taktik olan ‘’böl ve yönet’’ stratejisinin tezahürü idi. Trandinyester sorunu, Kişinev (Başkent) merkezi yönetimiyle ayrılıkçılar arasında çatışmalara yol açmasının yanında, aynı zamanda 21. yüzyılda hala nihai bir çözüme de kavuşturulamamıştır.
Transdinyester jeopolitik bir yapıdır veya jeopolitik yapısal bir tasarıma sahiptir. Rusya, Moldova’nın Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunu (bütünleşme) önlemeye, bu ülkenin Avrasya Birliği’ne katılmasını sağlamaya çalışmaktadır. NATO’nun Barış İçin Ortaklık projesinde yer alan Moldova’nın tarafsızlık statüsünden dolayı teşkilata üyelik hakkı bulunmamaktadır. Keza, Rusya Moldova-NATO arasındaki işbirliğinin gelişmesini kendisi için tehlike olarak görmektedir. Rusya ve ayrılıkçı bölgeler Moldova’nın Romanya ile birleşmesine de karşı çıkmaktadır. Rusya’nın başka bir amacı ise Avrupa Birliğinin (AB) Doğu Ortaklığı politikasını başarısızlığa uğratmaktır. Son yıllarda AB’nin Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan ile işbirliğini artırması ister istemez Rusları endişelendiriyor. Rusya için politik anlamda hedef Ukrayna gözüküyor olsa bile, coğrafi olarak en önemli konumdaki ülke Moldova’dır. Rusya’nın Kırım işgali sonrasında, Ukrayna’nın doğu ve güneydoğu bölgelerini kontrol altına alarak doğrudan bağlantı kurmak gibi bir stratejiye yönelme ihtimali ortaya çıkmıştır. Rusya’nın mevcut durumda Moldova’ya karşı askeri bir müdahalede bulunması beklenmemekle birlikte, mevcut Rus paramiliter (milis) güçlerin bölgede konuşlu olması tehlikenin geçmediğini göstermektedir.
Transdinyester sorunu kapsamında ise, 1990’ların ortalarında başlayan arabuluculuk arayışları bugüne kadar başarısız olmuştur. Rusya, Ukrayna ve AGİT’in ortak yürüttüğü arabuluculuk çalışmaları 2005’den itibaren Ukrayna ve Moldova’nın talebi üzerine 5+2 formatında (Moldova, Transdinyester, Ukrayna, Rusya, AGİT + AB ve ABD) gerçekleşmektedir. Rusya’nın, Moldova’nın federal bir devlete dönüştürülmesi için önerdiği Kozak Memorandumu’nun imzalanmaması iki ülke arasında ilişkilerin yeniden soğumasına neden olmuştur. Kozak Memorandumu’nda Rusya, Transdinyester’deki askerlerini en geç 2020’ye kadar çekmeyi ve Moldova’nın özel bir federal yapıya dönüşmesini önermektedir. Transdinyester bölgesinin Rusya ile sınırı bulunmuyor ancak halkın önemli bir kısmı Rusya ile birleşmeyi talep ediyor. Ekonomik olarak zor durumdaki Transdinyester bölgesinin desteklenmesi için Rusya her yıl bir milyar doların üzerinde yardımda bulunuyor. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi hiçbir ülkenin devlet olarak tanımadığı Transdinyester'i dünyada sadece Rusya’nın desteğiyle Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ‘’Güney Osetya Cumhuriyeti’’ ve ‘’Abhazya Cumhuriyeti’’ tanıyor. Sadece kendi yöneticileri tarafından anayasası, bayrağı ve ulusal marşı kabul edilen Transdinyester bölgesinin ayrı bir yönetimi, meclisi, ordusu, polisi ve posta sistemi bulunmaktadır. Moldova, Transdinyester'in kendi toprakları olarak kabul edilmesini, Transdinyester ise ayrı bir devlet olarak tanınmak istiyor.
Doğu Avrupa’da Moldova ile Transdinyester sorununun tekrardan uluslararası sistemde tartışmalara gebe olacağı aşikârdır. Çünkü Rus askerlerinin Moldova ile BM’nin izni olmadan ülke topraklarında varlığını sürdürmesinden derin endişe duyulduğu belirtilen (yeni) BM kararında Rusya’ya, askerlerini gecikmeksizin Moldova'dan çekmesi çağrısında bulunuldu. Moldova’nın sunduğu ve Kanada, Gürcistan, Romanya ile Estonya’nın destek verdiği karar tasarısı BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada kabul gördü. Karara 64 ülke destek verdi, 14 ülke karşı çıktı, 83 ülke ise çekimser kaldı. Bu kararın ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı, BM Genel Kurulu’nun Rusya’ya Moldova’da bulunan askerlerini gecikmeksizin çekmesi çağrısında bulunan kararına tepki göstererek tanımayacağını ifade etti. Ayrıca, Rus Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, BM'nin kararı ‘’hoş olmayan ve tehlikeli’’ bir karar olarak nitelendirildi. Transdinyester’deki Rus askeri birliğin barışın ve istikrarın garantisi olduğu savunulan açıklamada; ‘’Bu girişimi, yaklaşan parlamento seçimlerinin arifesinde puan kazanmak için, Rusya karşıtı duyguları kışkırtmak temelinde Moldova’daki bazı politikacıların reklam ve propaganda kurgusu olarak görüyoruz’’ ifadeleri kullanıldı.
Moldova etnik, siyasi, kültürel ve daha birçok açıdan Rusya’dan çok Romanya’ya yakındır. Mart 2018’de Romanya Parlamentosunun Moldova ‘’Besarabya’’ topraklarının 100. Yıldönümü kapsamında gerçekleştirilen ortak anma toplantısında bütünleşme (entegrasyon) niyet deklarasyonu yayımladı. Bu bildirge Romanya halkının Moldova ile birleşme arzusunu ve olası bir birleşmenin Moldova halkının kararıyla gerçekleşebileceğini, Romanya halkının buna hazır olduğunu vurgulamak açısından önemliydi. Aynı şekilde bildirgede Besarabya bölgesinin ‘’Anavatan ile bütünleşmesinin 100. Yıldönümünde, bu bölgenin bugünkü adı olan Moldova’nın ve Romanya’nın yeniden birleşmesi çabalarının hukuka dayalı ve haklı bir çaba olduğunun da altını çiziyor. Anma toplantısında Romanya’nın iktidardaki Sosyal Demokrat Parti (PSD) lideri Liviu Dragnea’nın şu sözleri; ‘’Ben Moldova ile bütünleşmek ve tek bir ulus olarak Avrupa sahnesinde yer almaktan yanayım’’ demesi, Romanya’nın da bu topraklardan vazgeçme niyetlerinin olmadığını göstermektedir. Ayrıca, ‘’Rumen halkının ve Rumencenin bütünleşmesi’’ başlıklı düzenlenen bu toplantıya Moldova Parlamentosu ve Hükümet temsilcileri de katıldılar. Moldova Parlamentosu Başkanı Adrian Candu; Moldova’nın Romanya’nın desteğine ihtiyacı olduğunu dile getirerek. Avrupa ile bütünleşmeye giden yolda yolların ve köprülerin inşaatının ve işbirliğinin ancak Romanya’nın yardımlarıyla mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Sonuç olarak; uluslararası sistemde jeopolitik ve ekopolitik dengeler değişmekte ve hızlanmaktadır. 20. yüzyıldan kalma Moldova ile Transdinyester sorunu dünyamızdaki küresel ve bölgesel güçlerin odağında yerini almaktadır. Rusya’nın klasik genlerinde bulunan ‘’Çevreleme Politikası’’ hem AB’yi hem Baltık ülkelerini hem Ukrayna’yı hem de Moldova’yı da endişelendirmektedir. Rusların Gürcistan’da ‘’Güney Osetya’’ ile ‘’Abhazya’’yı işgal etmesi, Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçı girişimleri ve Kırım ilhakını sıraladığımızda tehlikenin boyutları gözler önüne sermektedir.
Doğu Avrupa’nın çözülemeyen sorunu Moldova ile Transdinyester Rusya’nın siyasi amaçlarının ve stratejisinin odak noktasındadır. Çünkü son yıllarda AB ve NATO üyesi Romanya’nın kendi topraklarında giderek artan bir şekilde NATO ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) askeri varlığına izin vermesi bunlardan biridir. Keza Baltık ülkelerinin (Estonya, Litvanya, Letonya) Rusların tehditkâr askeri varlığından rahatsızlığı göz önüne alındığında, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya genişleme amacını güttüğünü göstermektedir. Rusya, AB ve Balkanlar üzerindeki enerji politikası ile jeopolitik ağırlığını muhakkak ki sürdürmek isteyecektir. Transdinyester önemlidir, neticede Moldova’nın ekonomik, enerji ve topraksal entegrasyonu da dâhil olmak üzere ulusal güvenliğinin temel öğesi konumundadır. Bu da Rusya’nın Moldova ile Transdinyester üzerindeki siyasi, ekonomi ve askeri amaçlarından kolay kolay vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Aynı şekilde AB, NATO ve Romanya’da bu jeostratejik bölgenin Kırım ilhakında ki gibi Rusya’nın bir oldubittiye getirmesine göz yummayacaktır. Moldova ile Transdinyester sadece Doğu Avrupa’nın bir sorunu değil, aynı zamanda uluslararası sistemin bir sorunu haline dönüşmüştür.
Güney Ferhat BATI, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi,
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Görevlisi
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Görevlisi