Son bir iki yıldır Almanya ve Türkiye ilişkileri enerjide önemli bir hamle yapmış durumda. Her iki ülke de birbirleriyle işbirliği yapmak anlamında istekli görünüyor. Alman enerji devleri Türkiye’nin pazarına girmek ve pay kapmak isterken Türkiye de enerjideki hedeflerini gerçekleştirmek için Almanya ile ilişkilerini ilerletmek istiyor. Son zamanlarda Türkiye’yi ziyaret eden Alman devletinden üst yetkililer ekonomik ilişkilerimizin daha da güçlenmesi gerektiğinin altını çizerken hiç kuşkusuz burada en büyük payı enerji sektörü alıyor. Örnegin, bu hafta içinde Almanya Şansölyesi Sayın Angela Merkel’in Türkiye’ye yaptığı ziyarette kendisiyle birlikte gelen işadamlarından oluşan heyetin üzerinde en fazla durdukları konu yine enerji sektörümüz oldu. Türk-Alman CEO Forumu düzenlendi ve bu Forum’da daha ziyade her iki ülkenin enerji şirketlerinin temsilcileri yer aldı.
Yine bundan 4 ay kadar önce, Kasım 2012’de, Almanya’nın Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Philipp Rösler’in yaptığı ziyarette de Türk-Alman enerji işbirliği önemli bir yer tutmuştu. Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’la görüşülmüş ve ortak bir “Bildiri“ imzalanmıştı. Bu Bildiri ile her iki ülkenin enerji işbirliklerinin geliştirilmesi, Türk-Alman Enerji Forum’unun düzenlenmesi, yatırımların hızlandırılması gibi konular yer almıştı. Keza bu Forum’un başlatılması konusu da Almanya’nın bir önceki Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un Türkiye’ye Ekim 2010 tarihindeki ziyareti sırasında gündeme gelmişti. Özetle, son iki yıldır enerji ilişkilerimizin iki ülke arasında üst düzeyde ilgi gördüğü ve karşılıklı çıkarların gözetilerek bir işbirliğine doğru yol alındığı çok aşikardır.
Peki Almanların ülkemiz enerji pazarına olan bu ilgisinin altında neler yatıyor biraz buna değinelim. Birincisi, malum Türkiye Cumhuriyet’imizin 100.Yılı olan 2023 yılına kadar her sektörde olduğu gibi enerji alanında da önemli hamleler gerçekleştirmek istiyor. Bu bağlamda sektör için özellikle enerji arz güvenliği konusu dikkate alınarak hedef ve stratejiler belirlenmiştir. Bu hedefler arasından kendi yerli kaynaklarımızın enerji tüketimimizde maksimum seviyede kullanılması önemle üzerinde durulan bir husustur. Özellikle yenilenebilir enerjideki potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirmek gerek hidrolik, gerekse rüzgar, jeotermal ve güneş gibi ve yine termik santrallerde kendi yerli fosil yakıtlarımızdan daha fazla elektrik üretmek ilkesi önem arz etmektedir. Her ne kadar Türkiye petrol ve doğal gazda çok şanslı değilse de linyit açısından ülkemizin hemen hemen her bölgesinde rezervlere rastlamak mümkün. Keza Türkiye’nin son 10 yıldır fosil yakıt arama çalışmaları hız kazanmış, ilk kez olarak da kendi sismik gemimize sahip olmuş ve artık denizlerdeki aramaları kendi gemimizle yapacak noktaya da gelmiş durumdayız. Ve son zamanlarda petrol ve doğal gazda da sevindirici haberler alıyoruz. Yani önümüzdeki yıllarda hidrokarbon rezervlerimizde bir artış gözlenecegi de muhakkak. Fakat buraya kaya gazı (shale gas) konusundaki gelişmeleri de eklemek de fayda var. Bu konuda da önemli bir potansiyele sahip olduğumuzu gösteriyor araştırmalar. Özetle, yerli kaynaklarımızı en üst seviyedede kullanma hedefi yönünde hummalı bir çalışma içerisinde Türkiye.
Dolayısıyla bu hedeflere ulaşmak da yatırım ve teknoloji ile gerçekleşebilecek bir durumdur. Türkiye’nin 2023 için hedefledigi yatırım miktarı diğer sektörlere nazaran enerjide hayli bir yüksek. Ülkemizin ağır sanayi ve savunma sektörlerindeki yaptığı ve yapacağı hamlelerine cevap verebilecek bir enerji sektörüne ihtiyacımız var. Yani emre amade bir enerji arzımızın olması lazım. Dolayısıyla, her gecen gün enerji talebimiz artarken, ki dünyada bu konuda Çin’den sonra gelen ikinci ülkeyiz, Türkiye enerji arz güvenliğini düşünerek belirlediği bu hedeflerine ulaşmak için yerli yatırımın yanısıra yabancı yatırımcıya da ihtiyacı var. İşte bu noktada Almanya ile çıkarların örtüştüğü görülüyor. Alman enerji devleri bu kadar hızla büyümekte olan canlı bir enerji pazarına girmek isterken Türkiye de yatırımları kendi ülkesine çekmek istiyor.
Öte taraftan Türkiye’nin enerji sektöründe başlattığı serbestleştirme de Almanların dikkatini çekmiş durumda. Özellikle önce elektrikte olmak üzere kurulacak olan Enerji Borsası konusu, burada Alman firmaları Türkiye’ye teknik altyapı konusunda yardımcı olabileceklerini söylerken Türkiye de henüz ilk kez gerçekleştireceği bu konuda tecrübe sahibi olan Almanya’dan know-how istiyor. Dolayısıyla, her iki ülke de enerjide önemli kazanımlar elde edecek önümüzdeki donemlerde.
Burada belki şunu da belirtmek gerekebilir. Avrupa Birliği’nin motor gücü ve en büyük ekonomisi olan Almanya’nın Türkiye ile böylesi stratejik bir alanda ilişkilerini güçlendirmesi, üyelik müzakereleri devam eden ülkemiz için de bir kazanım olacaktır. Keza müzakerelerde Almanya’nın biraz daha yumuşaması beklenebilir. Tabii Türkiye’nin enerjideki önemi sadece büyüyen pazarı değil elbette. Ülkemizin jeostratejik önemi, özellikle Cehyan terminalini bir üss yapma hedefi, transit ülke olmanın da ötesinde, cok daha ülkemizin çıkarları açısından önemli olan bir husus bu elbette. Böylesi bir alanda sektörün gerek arama-üretim ve rafinaj gerekse de dağıtım ve ticaretinde her alanda sadece Almanya’nın değil Avrupa’nin bir çok enerji devlerinin son yıllarda sektöre girdiklerini ve hayli önemli paylar kaptıklarını da görüyoruz, Shell gibi, BP gibi, OMW gibi, yani sadece Alman firmaları olan RWE ya da E.ON’dan bahsetmek doğru değil. Fakat bu denli stratejik bir sektörde yerli yatırımcı sayımızı artırmak bana göre ülkemiz açısından çok daha makul bir durum olacaktır hiç kuşkusuz.
Özetle, her ne kadar enerji konusu devletler arasında ilişkiler de belirleyici özelliğe sahip olsa da enerji ilişkilerinde sektöre yön verenler hiç kuşkusuz enerji şirketleridir, yani devletlerin enerji politikalarında önemli roller oynayan yine kar güden enerji devleridir. Sonuç olarak, gerek Alman devlet yetkilileri gerekse de ülkenin enerji devleri Türkiye enerji pazarı ile ilgili gelişmeleri hem cok yakınen takip etmektedirler hem de bu pazarda yer almak için büyük bir çaba içindeler. Burada tabii kazan-kazan oyunu etrafında gelişiyor herşey. Almanya kadar Türkiye de kazançlı çıkacaktır. Hiç kuşkusuz ki işbirlikleri çıkarlar örtüştükçe gerçekleşmektedir.
*Arzu YORKAN, Enerji Uzmanı, Freie Universität Berlin (Berlin Hür Üniversitesi), Ph.D (2008-2013).