ÖZET RAPOR
6. TÜRKİYE - İRAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI
“Yeni Dönem Türkiye - İran İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler“
( 24 - 25 Aralık 2012, TASAM & İran Dışişleri Bakanlığı IPIS | Tahran )
“Yeni Dönem Türkiye - İran İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler“ temalı Altıncı Türkiye - İran Yuvarlak Masa Toplantısı 24-25 Aralık 2012 tarihlerinde İran’ın Başkenti Tahran’da IPIS (Institution for Political and International Studies) ve TASAM iş birliği ile gerçekleştirilmiştir. Toplantıya TASAM’dan Başkan Süleyman Şensoy, Başkan Yardımcısı Büyükelçi (E.) Murat Bilhan, Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Bora Bayraktar, TASAM Ortadoğu Masası Uzmanı Dr. Muharrem Hilmi Özev ve Uzman Yardımcısı Hazar Vural’dan oluşan heyet katılmıştır. Büyükelçi Dr. Mustafa Dolatyar başkanlığındaki IPIS heyeti ise çok sayıda diplomat, akademisyen ve uzman tarafından temsil edilmiştir. TASAM heyeti ayrıca İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve CIRE (Center for International Research and Education) Başkanı H.E. Dr. Soleiman Pour tarafından kabul edilmiştir. Ziyaretin ikinci gününde TASAM heyeti İran’ın önemli düşünce kuruluşlarından CSI (Caucasus Studies Center) ile bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirmiş, IMESS (Institute for Middle East Strategic Studies) adlı enstitüde yine ortak bir toplantıya katılmış ve enstitüde öğrenim gören yüze yakın doktora ve master öğrencilerinin katıldığı seminerde TASAM Başkan ve Başkan Yardımcısı konuşma yapmışlardır. IMESS ile yapılan toplantıya T.C. Tahran Büyükelçisi Sayın Ümit YARDIM’da katılmış ve toplantı sonunda bir konuşma yapmışlardır. TASAM ekibi T.C. Tahran Büyükelçisi Umut Yardım tarafından da kabul edilmiştir. Bölgesel olayların ivme kazandığı ve diyalogun önem kazandığı bir dönemde gerçekleştirilen etkinlikler oldukça verimli sonuçlar doğurmuştur. Etkinlikler sırasında düzeyli bir görüş alışverişi temelinde ikili ve çok taraflı konularla, ulusal, uluslararası sorunlar konusunda bir anlaşma zemini ortaya çıkmıştır. Programın daha önceden belirlenmiş olan tematik alt başlıkları gereği yapılan sunumlar, soru ve cevap periyotları ile daha ayrıntılı bir biçimde irdelenmiş, güncel bölgesel, küresel sorunlara yönelik soru ve kaygılar, TASAM heyeti tarafından dirayetle cevaplanmaya çalışılmıştır. Etkinliklerde yapılan sunum, değerlendirme ve önerilerin özeti aşağıda sunulmaktadır:
IPIS ekibi İran ve Türkiye’nin çok dinamik ve kalkınmakta olan ülkeler olduğunu, bu çerçevede karşılıklı anlayışlarını güçlendirebileceklerini, bazı özel bölgesel konularda işbirliği yapabileceklerini, Türkiye ve İran’ın önündeki stratejik seçeneğin aslında açık olduğunu, hegemon devletin (ABD) ağırlığını Asya – Pasifik’e kaydırmak istediğini, bunun kendi bölgemizde bir güç boşluğu oluşturmasının kaçınılmaz olduğunu, bu boşluğun öncelikle Türkiye, İran ve Mısır tarafından doldurulacağını, ama Siyonist antitenin (İsrail) ABD dış politikasını bir şekilde askerileştirdiğini bunun bölge iç dinamiklerin istikrarlı bir devinim kazanmasını engellediğini, bu durumun bölgenin refah ve istikrarını tehlikeye attığını dolayısıyla İran, Mısır ve Türkiye’nin yakın işbirliğinden başka bir seçeneğe sahip olmadığını, bu üç ülkenin milli çıkarlarını karşılıklı olarak anlama çabası içerisinde olmaları gerektiğini; ikili, çok taraflı ve uluslararası alanlardaki ortak çıkarların ve uygun tematik, bölgesel gündemin belirlenmesi noktasında yönetimlere, üniversitelere ve düşünce kuruluşlarına büyük görevler düştüğünü;
TASAM ekibi ise Bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin önündeki temel eksikliğin yeterli kapasite inşa edilememesi olduğunu, karşılıklı bağımlılık inşası için bölgesel risk faktörlerinin bölge ülkeleri tarafından iyi anlaşılması ve bunun için ortak dil oluşturulması gerektiğini, bölgesel risklerin engellenmesinin tüm bölge ülkelerinin temel amacı haline getirilmesinin son derece önemli olduğunu, karşılıklı kapasite inşasında üniversitelere, düşünce kuruluşlarına, işadamlarına ve diğer sivil toplum örgütlerine özel önem atfedilmesi gerektiğini, bölge ülkelerinin kapasite inşası ve bunun araçları üzerine odaklanmaları gerektiğini, küresel uluslararası alanda çok boyutlu bir güç sisteminin ortaya çıkmakta olduğunu, küresel ve bölgesel düzeyde böylesine çok sayıda birbirine yakın teknolojik donanım ve insan kaynağına sahip ülkenin aynı anda varlık göstermesinin tarihte bir ilk olduğunu, bu aktörlerin niteliklerinin önümüzdeki on yıl içerisinde tanımlanabilir hale geleceğini, bu çok boyutlu ortamın olağanüstü sofistike bir rekabet ortamına temel teşkil ettiğini, geçtiğimiz on yılın çok büyük gelişmelere sahne olduğunu, önümüzdeki on yılda gelişmelerin daha da hızlanmasının beklenmesi gerektiğini ve bu on yılda izlenecek politikaların uluslararası yapının ve Ülkelerimizin önümüzdeki dönemlerde nasıl şekilleneceği üzerinde belirleyici etkilere sahip olacağını, çok boyutlu rekabetin entegrasyon, mikro milliyetçilik, ve öngörülemezlik gibi üç temel yeni parametre doğurduğunu, bu çerçevede bir yandan AB’yi örnek alan bölgesel ekonomik ve siyasi bütünleşme çabalarının, öte yandan etnik ve mezhep temelli bölünmelerin arttığını, önümüzdeki on yıl içerisinde BM ye mevcut ülke sayısı kadar yeni ülkelerin eklenebileceğinin konuşulur hale geldiğini, Sudan, Mali, Libya, Suriye, Irak, Belçika, İspanya ve İskoçya’daki gelişmelerin bu yöndeki ilk emareler sayılması gerektiğini, mikro milliyetçilik ve terörizm, siber saldırı olasılığının artması vb nedenlerden dolayı öngörülebilirlik çağının sona erdiğini ve belirsizlik döneminin başladığını, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan başlayan sürecin birçok ülkeyi etkilediğini, bu sürecin Güney Asya’ya sıçrama riskinin son derece yüksek olduğunu, bu üç bölgedeki farklılıkların her geçen sürede derinleştiğini, etnik ve mezhepsel guruplar arası çatışma riskinin doruk noktaya çıktığını, bu durumun söz konusu bölgelerde kontrollü istikrarsızlık yaratmak isteyen dış güçlerin işine geldiğini, devlet deneyimi güçlü, uluslararası iş birliği ve manevra kabiliyeti yüksek ülkelerin bu durumdan daha az etkileneceklerini, çağın gerisinde kalmış insan kaynağı yoksunu ülkelerin ise daha zayıf konumda olduklarını, batılı ülkelerin bu süreçte, tıkanan ekonomileri için yeni bir liberal ekonomik kuşağı ve NATO ortaklık ve iş birliği alanlarını genişletmek için güvenlik kuşağı oluşturarak nihai noktada Rusya ve Çin’i dünya siyasetinden yalıtmayı hedeflediklerini, Putin’in önümüzdeki on yıl içerisinde 684 milyar dolarlık savunma yatırımı yapılacağı yönündeki açıklamalarının bu sürecin Rusya tarafından iyi okunduğunu gösterdiğini belirtmişlerdir.