“Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii 2023 Kongresi“ sektörden tarafların geniş katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi.
Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii 2023 Kongresi 19-20 Ekim 2012 tarihlerinde Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından Ankara’da gerçekleştirildi. Kongre’ye yerli ve yabancı üniversitelerden güvenlik, savunma ve savunma sanayii konusunda uzman ve akademisyenler, ilgili kurumların başkanları ve idarecileri, özel sektör firmalarının temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar ve devlet temsilcileri, akademisyenler, uzman ve araştırmacılar, bürokratlar, gazeteciler ve diplomatlar katıldı.
Ankara HiltonSA Otel’de yapılan Kongre Savunma Sanayi Müsteşarı Murad BAYAR ve TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY’un yaptığı açılış konuşmalarıyla başladı.
Açılış konuşmalarının adından İki gün boyunca, toplam 7 oturumla gerçekleştirilen Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii 2023 Kongresi’nde Yeni Güvenlik Ortamı ve Türkiye’nin Savunma Sanayisi, Savunma Sanayiinde Teknoloji Yönetimi 2023, Çok Boyutlu Dünya Rekabetinde Sürdürülebilir Savunma Sanayi Politikaları, Çok Boyutlu Türk Dış Politikasında Savunma Sanayiinin Rolü, Üniversiteden sektöre İnsan Kaynağı Planlaması ve Savunma Sanayiinde Uluslararası İş Birliği Politikaları konuları masaya yatırıldı.
Şensoy: “Savunma sanayiinin gelişmişliği ülkemizin güvenlik sigortasıdır’’
Kongre’nin açılışında yaptığı konuşmada TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY; TASAM’ın dış politika ağırlıklı çalışan bir düşünce kuruluşu olarak dokuz dış politika alanında inisiyatif sahibi olduğunu ve bu alanlarda güçlü şekilde kurumsallaşmaya çalıştıklarını dile getirdi. Kurumsallaşma sırasıyla Afrika, Asya, Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler ve Kuzey Amerika’nın yanı sıra bölgesel düzeyde Balkanlar ve Orta Doğu çalışmalarının bulunduğunu, Karadeniz ve Kafkas hazırlıklarının ise sürdüğünü, diğer iki sahanın da kimlik alanları Türk ve İslam dünyasına yönelik olduğunu söyledi. “Her biri için yıllık kongreler, forumlar, yayınlar, kitaplar, platformlar, enstitüler ve çok sayıda kurumsal araçla bunların içerisini doldurmaya çalışıyoruz“ diyen TASAM Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Yürüttüğümüz çalışmalardan edindiğimiz dünya tecrübesi bu projenin yani Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi’nin de temeli oldu. Dünyada parametrelerin, değişimlerin, olayların nereye gittiği noktasındaki bizatihi yaşanan tecrübeler bu projeyi çok daha önemli ve anlamlı hale getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı'mız uzun bir inceleme süreci ve bilgilendirme sonrası Proje’yi çok yararlı gördüler ve resmî himayelerine aldılar. Özellikle 2008 ile hız kazanan son 4 yılda altı ana temada; Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Güvenlik, İç Siyaset, Ekonomi, Eğitim, Bilim ve Teknoloji ile Kültür başlıklarıyla Proje'nin makro çalışmaları gerçekleştirildi.“.
Türkiye’yi 2023 yılı hedeflerine taşıyabilecek öncelikli olarak 9 stratejik lokomotif sektör belirleyip 2012-2013 çalışma/eylem planı çıkardıklarını belirten Başkan ŞENSOY, Türkiye'nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi kapsamında odaklanılacak öncelikli Stratejik Lokomotif Sektörleri; ‘Tarım, Gıda ve Hayvancılık’, ‘Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii’, ‘Sosyal Güvenlik ve Sivil Toplum’, ‘Mesleki Eğitim, Sanayi ve Yüksek Teknoloji’, ‘Finans, Bankacılık ve Kalkınma’, ‘Enerji ve Nükleer Teknoloji’, ‘Kamu Yönetiminde İnovasyon ve İnsani Kalkınma’, ‘Turizm, Çevre, Şehircilik’ ve ‘Otomotiv, Lojistik, Ulaşım’ olarak belirlediklerini ve 2013 sonuna kadar bu alanlarda çalışmalarını sürdüreceklerini, Stratejik Lokomotif Sektörler içinde “Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii“ öne çıkanlar arasında olduğunu sözlerine ekledi.
Güvenlik ve savunma alanında büyük değişimlerin yaşandığı 21. Yüzyılda, yeni açılımlar ve işbirliklerinin yanı sıra çeşitli krizler ve değişimlerle de küresel güvenlik ortamının genel bir düzensizlik ve istikrarsızlık içinde bulunduğunu belirtip dış müdahaleler ve uluslararası güç mücadeleleri kapsam değiştirirken, dünyanın kolektif düzenleyici güçlerinin etkilerini yitirmeye başladığına değinen Başkan Şensoy “böylesine kaotik bir ortamda savunma sanayiinin ülkemiz güvenliğinin sigortası olduğu“nun altını çizdi.
Başkan Şensoy sözlerini şöyle sürdürdü “Savunma sanayinde sağlanan teknolojik üstünlük, politik ve ekonomik avantaj da sağlamaktadır. Dışa bağımlılığı asgari düzeye indirilmiş, kendi kaynaklarını optimum bir şekilde kullanan, yüksek teknoloji ürünleri üretebilen savunma sanayii, güçlü bir ekonomi, barış, istikrar ve güvenliğin de teminatı olmaktadır. “Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii 2023 Kongresi“ ile start alacak olan sektörel çalışmaların amacı; sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde, güvenlik, savunma ve savunma sanayi politikaları konusunda siyasi bir tartışma başlatmak ve ulusal düzeyde gerekli tüm çerçeveler hususunda proaktif etkileşim/öneriler geliştirmektir. 2023 hedefleri açısından, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma, istikrar ve güvenliğini sağlamanın yanı sıra, korku ve tedirginliğe yol açmayan, umut ve güven veren savunma politikaları ile bölgesinde de barış ve istikrara katkı sağlaması için, güvenlik, savunma ve savunma sanayi büyük önem arz etmektedir. “Güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayii“ sektöründeki takip eden çalışmalarla ulaşılmak istenen; güvenlik, savunma ve savunma sanayi arasında ilişki kurarak bütüncül bir perspektif çizmeye çalışmak ve Türkiye’nin bu alandaki temel politikalarını etkilemektir. Bilimsel etkinlikler, stratejik raporlar ve yayımlarla gerçekleştirilecek çalışmaların her aşamasına tüm tarafların azami düzeyde katılımı ve etkileşimi hedeflenmektedir“.
Açılış oturumunda söz alan Savunma Sanayii Müstefları Murad Bayar ise kurum ve sektör olarak, Türkiye’nin 2023 vizyonunu benimsediklerini ve hedeflerini belirlediklerini söyledi. Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türkiye’nin uzun zamandan sonra ilk defa, ulusal bir meselesini kendi başına askeri seçenekle çözmeye kalktığını;bu sırada savunma sanayisindeki büyük eksikliği fark ettiğini hatırlatan Bayar, benzer bir farkındalığın Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile gündeme geldiğini, bugün de Türkiye’nin kendi ulusal meseleleri ile karşı karşıya olduğunu belirtti. Bayar, bu meselelere bakıldığında, askeri yeteneklerin gündeme geldiğini ve artık Türkiye’nin askeri yetenekler hususunda kendi cevaplarını üretmesi gerektiğini kaydederek savunma sanayiine işaret etti.
Artık ihtiyaçlar için gözlerin savunma sektörüne çevrildiğini; sektörün, ihtiyaçların yaklaşık yarısını karşılayabildiğini, fakat bardağın yarısının hâlâ boş olduğunu vurgulayan Bayar boş olan tarafında ekseri teknoloji yoğunluklu olup daha kritik ve nitelikli olduğunu sözlerine ekledi. Müsteşar Bayar, Türkiye’nin bunu başarabileceği ile ilgili umudunu dile getirerek Türkiye’nin çevresinde ve İslâm Dünyası’nda bu konuda başarıya ulaşabilecek tek ülke olduğunu da ifade eti.
“Yeni Güvenlik Ortam› ve Türkiye’nin Savunma Sanayisi“ panelinde söz alan Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı Sedat Güldoğan, kamunun, tek müşterisi olarak savunma sanayisini düzenleme hakkına ve yetkisine sahip olduğunu, bu konuda dünyada farklı kurgular uygulandığını belirtti. Güldoğan, Avrupa’nın en büyük savunma firması EADS’nin, Fransız ve Alman hükümetlerinin sıkı kontrolü altında olduğunu, ABD’de ise borsaya açık şirketler olsa bile onların da ITAR (International
Traffic in Arms Regulations / Uluslararas› Silah Trafiği Mevzuatı) gibi ihracat rejimleri ile kontrol edildiğini anlattı.
Panelistlerden biri olan FNSS Pazarlama ve Strateji Direktörü Haluk Bulucu ise Türkiye’nin, savunma bütçesini, gayri safi milli hasılaya oranla sürekli küçülttüğüne dikkat çekerek, bölgedeki diğer ülkelerin bunun tersi bir tutum izlediğini; güçlü bir ordunun, komşularla sa¤lıklı ilişkilerin de güvencesi olacağını vurguladı. Bulucu, 2023 yılına gelindiğinde, Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacaksa, savunma harcamaları konusunda da ilk 10’a girmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (SAREN) Öğretim Görevlisi ve MSI Dergisi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Savaş Biçer de “Çok Boyutlu Türk Dış Politikasında Savunma Sanayiinin Rolü“ panelinde bir sunum gerçekleştirdi. Hem dış politikanın hem de savunma sanayisinin ortak amaçlarının, güvenliğin sağlanması olduğunu belirten Biçer, dış politikanın savunma sanayisi ile ilgili rolünü ve potansiyel katkılarını dinleyicilerle paylaştı. Savunma sanayisi ürünlerinin alıcısı olan Silahlı Kuvvetler’in başta ikili iş birlikleri ve tatbikatlar olmak üzere, çeşitli faaliyetler aracılığı ile aynı zamanda silah sistemlerinin satıcısı da olduğunu hatırlatan Biçer, bu süreçte, Dışişleri ile ilgili kurumların da rol alabileceğini kaydetti. Biçer, bu rol kapsamında profil yükseltmek, farkındalık yaratmak, fuarlara katılmak, yurt dışı temsilcilikler açmak gibi çalışmaları saydı. Konu ile ilgili önerilerini de paylaşan Biçer; sinerji, tanıtım faaliyetleri ve etkinliklere katılarak sağlanacak farkındalık ile devamlılık kavramlarına vurgu yaptı.
Detaylı Bilgi İçin Lütfen Tıklayınız