Müstesna donanımlı akademisyen Dışişleri Bakanımızın anane haline getirdiği yıllık Büyükelçiler Konferansı'nın dördüncüsü, 23 - 30 Aralık 2011 tarihlerinde Ankara’da ve ikinci menzil olarak da, Edirne’de yapıldı.
Bakanımızın açılış konuşmasını dikkatle inceledim;
Her zamanki belagate diyecek bir şey bulamıyorum. Ancak böylesi kapsamlı ve maddi bakımdan iyi hazırlanmış bir konferanstan ne beklenirdi? bunu düşünerek, ne buldum ? Önce buna değinmek istiyorum;
Sayın Bakan, komutan olarak, sahradaki muharip Büyükelçilere, her zamanki gibi, vizyoner yürek ve moral veriyordu; dik durun, halkla gönül gönüle ve halktan yana olun, hiçbir meselede, biz bunun hakkından gelebilir miyiz diye düşünmeyin, gücümüz yeterlidir ve kadirdir misali. Bunu yaparken, düşünce hareketinizin arka planında herhalde ‘ restorasyon ve konsolidasyon ‘ nihai hedefi bulunsun.
Restorasyon, varsa tarihsel bir tahribatı düzeltmek ve konsolidasyon da, böylece ortaya çıkacak binayı, dış tesirlerden masun olarak, cehd ve kuvvetle ayakta tutmak olduğuna göre, bu hedefte de, esasta bir gayri tabiilik olmasa gerek.
Ancak diplomasinin sadece bir ‘ halkla ilişkilerden ‘ ibaret olmadığını, restorasyon yapıp, arkasından konsolidasyona gideyim derken, diplomatın bir savaşçıdan çok, ince eleyip, sık dokuyan, görünürde bir tezyinat ustası olması gerektiğini de unutmamalıyız. Aksi takdirde, etrafı yok yere ürkütür ve kendinize olan güveni epeyce zedelemiş olursunuz. Açık misal zikretmeye gerek, özellikle Orta Doğu’da ve Balkanlardaki son bazı gelişmeler bu sonuncu akıbeti gösteriyor.
Büyükelçilere genel ve yerine göre özel nitelikli talimat manzumesi olması gereken konuşma içinde bulamadıklarımı da kısaca şöyle özetlemek istiyorum:
İçeride bölücü terörle çetin bir mücadele içindeyiz. Ülke bütünlüğünü korumak için bunu yaparken, bazı temel ilkeleri de görmemezlikten gelmiyoruz. Oysa ki terör, sonuçları itibariyle, topyekun savaşılması gereken evrensel bir bütündür. Bu cihetin dostlara iyi anlatılması gerekir.
Kıbrıs’ta ne durumdayız ? Rum oyalamaları muvacehesinde ileriyi nasıl görüyoruz ?
AB ile ilişkilerimizin geleceği ne olacak ? Yurt içinde ve dışında azalmaya yüz tutan ilgiyi nasıl canlandıracağız ?
Irak’ta Amerikanın çekilmesini takip eden dönemde ortaya çıkacak siyasi boşluğu nasıl değerlendiriyoruz ?
İranla dostluğu sürdürmeye çalışırken ve aramızdaki bazı uyuşmazlıkları ötelerken, İranın bölgede müttefiki Suriye’deki muhaliflere sempatiyi nasıl telif edebileceğiz?
Uzun zamanın adeta ihmaline uğramış Orta Asya dosyasına hiç olmazsa 1990 larda kaldığımız yerden nasıl başlamalıyız ?
2023 de küresel güç haline gelmenin, yardımlaşma ve benzeri maddi nitelikli bazı gereklerini de şimdiden planlıyor muyuz ?
Daha iyiye yönelik beklentinin elbette sonu yoktur. Bununla beraber, Bakanımızın konuşmasını yine de heyecan verici bulduğumu belirtiyor ve değerli Büyükelçilerimizin de bu heyecanı paylaştıklarını Umuyorum.