Siyasi iktidarın Suriye’ye ilişkin politikası sonunda doğru yolu buldu.
Şimdiye kadar kamuoyunun zaman zaman yüreğini hoplatan, eyvah ne oluyoruz, Suriye’ye mi giriyoruz kabilinden, bir kısım çevrenin hoşuna giden, ancak geniş bir kesimi de ciddi kaygıya sevk eden hamasi çıkışların son birkaç gün içinde tavsadığını, yerini , önceliğin Türkiye’nin istikrar ve çıkarlarında olduğuna dair makulata bıraktığını görüyoruz.
Bu beklenen gelişmede başlıca iki önemli faktör rol oynamıştır;
Bunlardan birincisi, kısa bir süre önce toplanıp acilen Suriye’deki buhranı görüşen Arap Birliği’nin yangına körükle gitme yerine, ihtiyatı tercih etmesi, böylece Suriye konusunun temelde bir Arap meselesi olduğu gerçeğini bir kere daha hatırlatması, diğeri de, son iki gün içinde Ankara’yı ziyaret eden Fransa Dışişleri Bakanı Alain JUPPE’nin, Suriye’ye müdahelenin zamanı ve biçimi etrafında, beklendiğinin aksine, epeyce temkinli davranması olmuştur. Libya’ya saldırıda kendiliğinden öne çıkan ve başı çeken Fransa, Orta-Doğu’da kendisi için tarihsel bir varlık olan Suriye’yi çabucak gözden çıkarmaya hazır olmadığını böylece ortaya koymuş, bunun yerine, klasik diplomasinin, benzeri zor durumlarda can simidi misali, el attığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi düzenlemesini salık vermiştir.
Bu durum, Türkiyemizin gerçek çıkarlarının nerede olduğunun bir kere daha ve serinkanlılıkla araştırılması zaruretini hatırlatmıştır.
Suriye’deki ağır insan hakları ihlalleri bizi elbette çok tedirgin etmektedir. Ancak olayların seyri kontrol altına alınamadığı takdirde, ezcümle, yüzbinler hudutlarımızı zorlamaya başladıklarında, tedirginliğimiz asıl o zaman ciddi, aşılması güç sorunlara dönüşecektir. Bizim için esas tehlike budur. Dolayısıyla, buna göre önlem almak kendi açımızdan hem meşru ve hem de kaçınılmaz olacaktır. Tampon bölge düşüncesi bu bakımdan şüphesiz yerindedir.
Geriye Birleşmiş Milletler düzenlemesi kalmaktadır. Bu konuda veto hakkı sahibi Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin de katılımıyla bir karar çıktığında, buna iştirak edip, bize düşeni, elden geldiğince yapmaklığımız da doğal olacaktır. Böylece, ne komşuya karışmış, ne de bölgede sıcak kestaneleri ellemek istemeyenlerin işlerini kolaylaştırmış olacağız.