Sıra Mody's ve Fitch'te

Yorum

Öncelikle şunu belirtip vurgu yapmak için altını kalınca çizmek lâzım; Ekonomi hayâller değil gerçekler üzerinden yol alır. 8 Ağustos 2011 günü “Kapitalizmin Sistemik Krizi” başlıklı yazımın sonunda iddialı bir söz etmiş “...Türkiye yüksek derecede belirsizliğin hüküm süreceği önümüzdeki süreçte yatırımcılar için güvenli liman olarak görülecektir....

Öncelikle şunu belirtip vurgu yapmak için altını kalınca çizmek lâzım; Ekonomi hayâller değil gerçekler üzerinden yol alır.

8 Ağustos 2011 günü “Kapitalizmin Sistemik Krizi“ başlıklı yazımın sonunda iddialı bir söz etmiş “...Türkiye yüksek derecede belirsizliğin hüküm süreceği önümüzdeki süreçte yatırımcılar için güvenli liman olarak görülecektir. Bir-iki ay içerisinde de Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunun “spekülatif ve yatırım yapılamaz“dan “yatırım yapılır“ düzeyine yükseltilmesi sürpriz olmayacaktır“ demiştim.

Haklarını teslim etmek gerek; Habertürk’ten Yiğit Bulut 9 Eylül’de ve Haber7’den Hakan Göksel 13 Ağustos'ta benzer öngörülerini yazmışlardı.

20 Eylül 2011 tarihinde, sözümün üzerinden iki ay geçmeden uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P), Türkiye’nin BB olan yerel para cinsinden kredi notunu BBB-‘ye yükseltti, kredi not görünümünü ise “pozitif“ olarak belirledi.

Tam da burada şu tespiti ekleyelim; Düşüş kar topu gibi hızlı yükseliş ise yavaş olur. Diğer bir deyişle ekonomide yıkım hızlı, inşa/restorasyon ise tabiatı gereği ağır yol alır. Hızlı yükselişler mutlaka sakat bir yön ve ileride yükselişi inkıtaya uğratacak problemleri terkisinde taşırlar. Bu sosyolojik olduğu kadar fizik kuralıdır da.

Biraz daha geçmişe götüreceğim sizi.

İki ay kadar geriye.

Yani Temmuz 2011’e.

Hani şu, Dünyanın ABD’nin borç limiti ile yatıp kalktığı günlere. Gazetelerde “Kriz kapıda“, “Borçlanma limiti limitsiz kâbus yaşatıyor“, “ABD krizden çıkamıyor“, “ABD'nin derin krizi“, “Obama’dan kriz uyarısı“, “Barack Obama halktan yardım istedi“, “ABD’nin başı dertte“... panikatak manşetlerinden geçilmiyordu.

28 Temmuz 2011'de ise “Kimin eli kimin cebinde?“ başlığı altında “ABD’nin iktisadi krizi sadece borçlanma limitinin Temsilciler Meclisi’nde sağlanacak bir uzlaşma ile yükseltilmesine indirgeniyor. Borçlanma limitinin yükseltilmesi ABD’nin borcunu ortadan kaldırır mı? Göreceksiniz bir kaç güne kadar borçlanma limiti yükseltilecektir.“ demiştim.

Nitekim 3 Ağustos günü tüm dünyada gazeteler “ABD ekonomisi ipten döndü“, “ABD ekonomisinin borçlanma limiti sorunu çözüldü“, “ABD'yi batmaktan kurtardılar“, “Amerika krizin eşiğinden döndü“, “Amerika’dan rahatlatan adım“, “Temerrüt krizi aşıldı“, “Nihayet anlaşma sağlandı“ “Dünya rahat bir nefes aldı“ gibi rahatlama manşetleri ile doluydu.

Bu manşetleri atmakta bütün gazeteler sonuna kadar haklıydı. Zira sermaye hastalık derecesinde ve kendi gölgesinden korkacak kadar ürkektir.

...

Gelin benimle.

Birlikte biraz daha geriye gidelim.

Bir buçuk yıl öncesine.

05 Mart 2010 tarihine.

Gözler Avrupa'da, krizin ekseni kayıyor mu? başlıklı makalemde;

“... YUNANİSTAN’I KURTARMAK KOLAY AMA YA DİĞERLERİ?

Aslına bakılırsa ülke borçlarının ağırlığının AB ülkelerine olduğu Yunanistan’ı kurtarmak –ahlakî değerler bir yana bırakılırsa- Avrupa Birliği için hiç de zor değil. Üstelik neredeyse ciddi hiç bir sorun yaşamadan 16 ülkenin parasını birleştirebilen AB’ne, Euronun rezerv para olarak sağlamlığının denenmesi bakımından Yunanistan krizi bulunmaz bir fırsat bile sunabilirdi. Ne var ki benzer makroekonomik göstergeleri taşıyan EUROSİTEM’e dahil bazı AB üyesi ülkeler var. Bu ülkelerin oluşturduğu grup, ülke isimlerinin baş harfleri yanyana getirilerek artık Avrupa’da PIGS (domuzlar) olarak anılmaya başlandı. Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan (Greece) ve İspanya (Spain)’dan oluşan bu ülkelerin mali durumları da pek iç açıcı değil. Üstelik bazıları “batmasına izin verilemeyecek kadar büyük“. Bunun anlamı; eğer batmaları diğer AB ülkelerince kenardan seyredilirse, seyircilerini de kendisiyle birlikte batırır. Etik kaygılar ve AB değerleri öne sürülerek bazı gazetelerde yer bulan, Yunanistan’ı Euro bölgesinden çıkarmak gibi bir seçeneği ise benzer şartları taşıyan diğer ülkelerin varlığı imkansız kılıyor.

Eğer Euro bölgesi 16 ülke (16 maliye bakanı, 16 merkez bankası, 16 Ulusal İstatistik Kurumu v.s.) değil de tek ülke olmuş olsa idi, adları artık finans kesimlerinde PIGS olarak anılan Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın açıkları kolaylıkla absorbe edilebilirdi.

AB’nin onayladığı ve Yunanistan Başbakanı Papandreu’nun açıkladığı Ekonomi ve İstikrar Programı’nda, bütçe açığının GSYH’ya oranının 2010 yılında yüzde 4’e düşürülmesi çok iyimser bir yaklaşım olarak önümüzde duruyor. Ancak sonuç olarak bu bir “hedef“. Görünen o ki Yunanistan AB ülkelerinin -örtülü ya da açık- finansal kredi desteği ile çok çetin bir 5 yıl geçirerek Maastricht Kriterleri’ni tekrar ama bu kez “dürüstçe“ yakalamaya çalışacak.

Ekim 2008’de başlayan küresel mali kriz ile batık bankaların “batmayacak ya da batırılmayacak kadar büyük“ olanlarını kurtarmak için trilyonlarca dolarlık yardım paketleri açıklayıp uygulayan devletler özel sektörün risklerini kendi üzerlerine almışlardı. Şimdi bu fatura önlerinde.

Asıl küresel korku ise; bir şirket (banka) olan Lehman Brothers’ın Eylül 2008’de batmasıyla işaret fişeği atılan küresel mali krizin bu kez Yunanistan’ın işaret fişeği ile devletler bazında yeni bir aşamaya geçme ihtimali. Bu kez iki fark var; biri krizin ekseninin Avrupa’ya kayacağı, ikincisi şirketler değil devletler bazında yaşanacağıdemiştim.

Gelinen durum ortada, Yunanistan’ın iktisadi fişi çekilmek üzere, İtalya da yavaş yavaş potaya giriyor. Diğerlerinin durumu ise birbirlerini takip eden katarı andırıyor.

...

Şimdi de diyorum ki;

Not artırımında sıra diğer iki büyük derecelendirme kuruluşu Mody’s ve Fitch’te. İkisinden biri (veya ikisi birden) Standard and Poor's’un bir adım önüne geçerek Türkiye’nin notunu döviz bazında da yatırım yapılabilir seviyeye çekecek. 2012’nin ilk çeyreği bitmeden göreceğiz bunu.

Hayır, yaptığım birileri gibi kâhinlik yapmak değil. En başta da dediğim gibi; Ekonomi hayâller değil gerçekler üzerinden yol alır. Bunu söylerken daha önceki öngörülerimde olduğu gibi somut ekonomi-politik verilerden yola çıkıyorum.

Siyahın daha da kararması beyazda bir değişiklik olmasa bile onun daha ak görünmesini sağlar. Herkes aşağı doğru kayıyorsa yerinde kalanın yükseldiğini söylemek mümkün olur. Kaldı ki Türkiye dinamizmiyle yerinde sayacak gibi de görünmüyor.

...

Yatırım fonlarının gözleri kapalı değil. Onlar da dünyayı takip ediyorlar. Kredi derecelendirme kuruluşları istemeseler de not artıracaklar.

Çünkü kapitalist akıl pragmatiktir. Din-iman, dost-düşman, Yahudi ya da İsrail tanımaz. Güvenli liman neredeyse gidip orada yerini tutar.

Sermaye kendi gölgesinden korkacak kadar ürkek, gerçeklerden uzaklaşmayacak kadar pragmatiktir.

ihsantoy@tasam.org

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2711 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
Afrika 77 641
Asya 98 1078
Avrupa 22 637
Latin Amerika ve Karayipler 16 67
Kuzey Amerika 9 288
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1381 ) Etkinlik ( 53 )
Alanlar
Balkanlar 24 293
Orta Doğu 23 608
Karadeniz Kafkas 3 296
Akdeniz 3 184
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1292 ) Etkinlik ( 77 )
Alanlar
İslam Dünyası 58 781
Türk Dünyası 19 511
Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2042 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
Türkiye 82 2042

İnsanoğlunun doğal yaşam ortamı karalardır. Ancak, dünyanın büyük kısmı denizlerle kaplı olup deniz insanoğluna refah, zenginlik ve güç getirecek özelliklere sahiptir. Bu açıdan bakıldığında insan toplulukları, doğal olarak, sosyolojik gelişmelerinin her aşamasında evvela doğal yaşam ortamları olan ...;

Çağımızda, ülkeler arasındaki ilişkilerde konjonktüre bağlı olarak meydana gelen değişimler sonucunda, klasik diplomasi yöntemlerinin yanında yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Diğer ülke yönetimlerini ve uluslararası örgütleri etkilemek hedefiyle birlikte, yabancı kamuoyunu da etkilemek ihtiyacı d...;

TASAM Staj Programı; katılımcıların akademik çalışma yetkinliği kazanmasına destek olarak kaynaklara ulaşma, bilgi toplama ve iletişim gibi konularda mevcut yetenek ve özelliklerini geliştirmelerini amaçlamaktadır. TASAM’ın mevcut çalışma alanları kapsamında değerlendirilecek stajyerlerin, bu alanla...;

Göç, ulus-devletlerin düzenlemesi ve kontrol altında alması gereken bir 21. yüzyıl gerçekliği midir? Bu sorunun yanıtına farklı Uluslararası İlişkiler (Uİ) teorilerinden görece farklı yanıtlar verilebileceği düşünülse de ortak bir kabule varılabilir: Uluslararası göçün düzenlenmesi. Göç ve güvenlik ...;

Artık, ulusal ya da uluslararası her seviyede güvenliği geçmişin anlayış ve kurumları ile sağlama imkânı zayıflamaktadır. Hızla gelişmekte olan teknolojilerin neden olacağı ekonomik ve toplumsal dönüşümler, uluslararası düzenin de yeni bir çerçeveye yani devletsiz (sınırların olmadığı post-modern) s...;

Arap yarımadası tektonik hareketlerle Afrika’ya doğru kayarken hiç olmazsa siyasi faylardaki gerilimi azaltacak girişimler önem kazanıyor. Necef Zirveleri işte bunlardan biri.;

Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel güçlerin oluşturduğu bir Dünya Düzeni vardır. Bu düzen ufak değişimler gösterse de kolay kolay değişmez. Büyük güçler siyasi, ekonomik güçlerini koruyabilmek ve hatta geliştirmek amacıyla zaman zaman bazı girişimlerde bulunurlar. ;

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Mısır’la başlayan Orta Doğu gezisinde, Mısır ve İsrail arasındaki barışın ve özellikle Abraham konjonktürünün, bölgedeki gelişmelerden olumsuz etkilenmesi endişesi hissedildi. Orta Doğu uzlaşmadan çok çatışmanın olduğu bir bölge. ;

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

6. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.