Politik ekonomi açısından bakıldığında, pazar ekonomisine geçişin başarılı bir şekilde sağlanabilmesi için küresel siyasi ve ekonomik trendlerin açık ve eleştirel bir entelektüel algı içinde alınması gerekir. Zaman açısından bakıldığında entelektüeller, bir toplumun uzun vadede izleyeceği yolu belirleyenlerdir; politikacılar ise toplumu kısa vadede (seçimler aralığında) yönlendirenlerdir. Bu nedenle yerel entelektüeller, geçiş ülkelerinde uygun yol ve değişim dinamiklerinin oluşturulması ve uygulanması anlamında kritik rol oynar. Karadağ'ın geçiş süreci tam 20 yıldır devam etmektedir. Buradaki birincil sorunlar yolsuzluk, organize suçlar ve hukukun üstünlüğü sorunlarıdır. Bu noktada önemli bir soru akıllara gelmektedir: Entelektüel elit kesimin, politik ekonomi açısından bakıldığında bu süreçte oynadığı rol nasıl açıklanabilir.
Bize göre, diğer etkenlerin dışında küresel politik ve ekonomik süreçlerin yerel ekonomik entelektüel elit kesim tarafından yanlış anlaşılması ve iliş-kilendirilmesi, ayrıca eleştirici olmayan bir şekilde algılanması Karadağ'ın şu anki ekonomi durumu üzerinde büyük etki etmiştir. Entelektüel dürüstlük sorununu işaret eden eğitimde yozlaşma meselesinden ise bahsetmeye bile gerek yok bu noktada.1 Elit kesim, sosyoekonomik değişiklikler sürecine etkili bir katkıda bulunamamıştır ancak 1990'ların başındaki kaotik yerel politika oyuncularına ve sonraki dönemlerde geçiş sürecini yönetmeye çalışan uluslararası kurumlara yönelik olarak "göz boyama" işlevi görmüştür. Sonuç olarak geçiş süreci geciktirilmiş ve sonuç anlamında oldukça belirsiz kalmıştır.
Bu Karadağ'daki süreç ve ekonomik düşüncenin politik yapılanması arasındaki bağ nedir? Bir toplumdaki entelektüellerin diğerlerine göre belirli sorunlardan daha önce haberdar olmaları, sorun çözümlerine alternatif sunmaları ve sorun çözümleme aşamasında aktif olmaları beklenir. Diğer bir yandan ise Karadağ'daki geçiş süreci yirmi yıldır devam etmektedir ve yolsuzluk ve organize suçlar gibi ciddi sorunlarla devam etmektedir; yerel ekonomi entelektüellerinin başarısız Karadağ geçiş süreci üzerindeki etkisi hayli yüksektir. Bu aşamada akla gelen sorular ise şu şekildedir: Bu durum hangi yollarla ve nasıl açıklanabilir?
1989 yılında Berlin Duvarının yıkılmasıyla baş gösteren sorunları belirleme yönünde entelektüel kesimin uygun olmayan kapasiteleri/isteksizlikleri kısmen, eski sosyalist sistemde sosyal bilimlerin oynadığı özür dileyen rol ile açıklanabilir. Bu eksiklik eski sistemle ilişkilendirilebilir, ancak 1989 sonrası evrensel geçiş paradigmasının dikkate alınmamasına dair uzun süre geçerli olacak bir bahane olamaz. Calkins ve Vezina (1996, s.2) bu paradigmayı; Batı bilgisi ve geleneksel bilgiyi birleştiren, normatif etikler ve pozitif objektivi-teyi dengeleyen ve Yeni Dünya Düzeni'ne yönelik olarak ekonomik sistemlerin üç temel alternatifinin/mevcut türlerinin (sosyalist, pazar ve karşılıklılığa dayalı) geçişine yönelik bilimsel kurumlar oluşturan fizik ve psikoloji kurumlarını çevreleyen, Batı disiplinleri arasındaki diğer paradigmalara açık bir paradigma olarak tanımlamaktadır.
Farklı sistemlerin, farklı ihtiyaç ve beklentileri karşılamasından ötürü, bir ekonomi sistemi düzenlemesiyle ilgili olarak alternatif yollar önermesi beklenen temel politik ve ekonomik düşünce ve trendlerin netleştirilmesi gerekir: Sosyalist sistemler, düşünsel ihtiyaçlar ve beklentilere yönelik materyalizme ve karşılıklılığa dayalı sistemlere yakınlığı ile sosyal pazara daha fazla eğilimlidir. Bunun ötesinde bu sistemler farklı mekanizmalara -yönergeler, değişimler ve entegrasyon- dayalıdır ve örneğin, serbest pazar ve sosyal pazar (veya hissedar) ekonomisi arasındaki farkın belirgin olduğu pazar sistemleri gibi homojen değildir. Sosyal pazar literatürde "sosyalizmin daha az ilgisiz versiyonu" olarak geçer.
Bu nedenle, küreselleşme ve ekonomik dönüşümün dünya genelinde çok uluslu şirketler gibi tek bir yönetim konsepti ile takip edildiği Yeni Dünya Düzeni (YDD) perspektifinden bakıldığında, çok sayıda sistem ele alınabilir. Başka bir deyişle küreselleşme, devlet sınırları olmayan bir dünyayı, insan kaynakları ve bilginin serbestçe dolaştığı dev küresel köy genelinde kaynakların sirkülasyonunu beraberinde getirir (Mo Koo, 1996, s.42). Calkins ve Vezina (1996, s.1), YDD'nin ekonomik boyutlarını - insanlığın materyal, sosyal ve düşünsel gereklilik ve beklentilerinin karşılanmasına yönelik kolektif eyleme dayalı daha yüksek etkinlik, eşitlik ve dengeyi- vurgulamaktadır.
Karadağ'daki geçiş süreci ile ilgili olarak yukarıda bahsi geçen sorunlar, çoğunlukla yeni liberal oluşum perspektifinden ele alınmıştır. Bu da entelektüel elit kesimde dâhi yüzeysel bir politik karşıt gruplaşma oluşumunda etkili olmuştur. Ekonomik elitin son yirmi yılda Karadağ ekonomik ve politik yaşamında oynadığı önemli rol nedeniyle, siyasi parti ve ekonomik elit kesimin politik ekonomi yapılandırması arasındaki bağlar, iki egemen politik ekonomi akımı temelinde çizilebilir. Bu akımların ilki olan ana muhalefet Sosyalist ulusal Parti ideolojisinin sosyalist ideoloji (sosyalistler, Marksistler) ile karşı-laştırılabilir olan görüş kaynaklarını temsil etmesi beklenir. İkinci akım olan iktidar Demokrat Sosyalist Parti ideolojisinin ise modern sosyal demokrasinin (pazar realistleri, yeni Keynesçiler) ekonomik görüşlerinden doğması beklenir. YDD'nin tanımlamasına göre her iki ideoloji de yalnızca bazı bileşenleri (sosyal veya materyalist-sosyal bileşenler) vurgulamaktadır ve küreselleşme söz konusu olduğunda hiçbiri, ulusal ekonomi politikaları gibi sınırları olmayan bir dünya ile karşılaştırılamaz.
Ancak Karadağ Hükümeti'nin (yirmi yıldır Demokrat Sosyalist Parti iktidarında) politik ekonomi yapılanması, ekonomik sistem değişiklikleri ve hükümetin takip ettiği bunlara denk gelen politikalar açısından ele alındığında, serbest pazar ekonomisinin neoliberal (libertaryan) ideolojisi akımının var olduğu görülmektedir. Bu akım ile sonunda, Karadağ'daki geçiş süreci YDD'nin materyalist akımı ile birleşecek ve Karadağ'ı serbest kaynak dolaşımı anlamında küreselleşme süreci ile rekabet edebilecek hale getirecektir.
Karadağ hükümeti resmen Sosyalist Demokrat Parti'nin etkisi altındadır ve politikaları serbest pazarınkilere benzer. Bu ideolojik tutarsızlık çeşitli şekillerde açıklanabilir:
- Yeni Keynesçi düşüncenin yerel yandaşları sosyal demokrat hükümete Friedman tipi çözümler önerir.
- Friedman tipi düşüncenin yerel yandaşları sosyal demokrat hükümete Friedman tipi çözümler önerir.
- Friedman tipi düşüncenin uluslararası yandaşları sosyal demokrat hükümete Friedman tipi çözümler önerir.
Her bir açıklama yerel aktörlerin kapasite ve rollerine dair bir fikir oluşturmaktadır. İlk durumda Yeni Keynesçi düşünce yandaşlarının ideolojik olarak tutarlı çözümler sunamadığı (ya da istemediği) sonucu çıkarılabilmektedir. İkinci durumda, Friedmancı düşünce yandaşlarının pragmatik olduğu ve üçüncü durumda ise hiçbir düşüncenin yerel yandaşlarının Hükümet tarafından kabul edilecek herhangi bir çözüm sunmaya yönelik kapasitesinin olmadığı ya da bunu istemedikleri sonucuna ulaşılabilir. Tüm üç durumda da Hükümet'in ideolojik ve politik tutarsızlık anlamında oldukça pragmatik olduğu görülür.
Sonuç olarak, Friedman görüşleri, Karadağ Hükümeti'nin sosyal, finan-sal ve mâli meselelerle ilgili olarak kabul ettiği çeşitli çözümlerin yanı sıra vergilendirme, özelleştirme, serbestleştirme, kurumsal yönetim, banka sistemi, sermaye pazarı, AB ortaklık süreci ve benzeri durumlara ait çözümlere bir zemin oluşturmaktadır. Belirtmeye gerek yok ki bu durumların hepsi politik ekonomi ve küreselleşme perspektiflerinden ele alınmalıdır.
Ancak hikaye burada sonlamıyor. Normatif yaklaşım, örneğin ideolojik veya politik açıdan bakıldığında ekonomi ve ekonomi çözümlerinin neler olması gerektiği sorunsalı, bakış açılarından biridir. Diğer bir bakış açısı da pozitif yaklaşımdır. Pozitif yaklaşımda örneğin gerçekten yürürlükte olan ve işleyen kurumlar hangisidir, bu bir serbest piyasa kapitalizmi mi, yönlendirici sosyalizm mi, özerklik sosyalizmi mi, devlet sosyalizmi mi, refah ekonomisi mi, serbest pazar ekonomisi mi, sosyal pazar ekonomisi mi veya herhangi başka bir şey mi sorunsalları sorulur. Bu noktada asıl soru; ekonomik elit kesimin ekonomi gerçek tipi, veya adı her neyse, üzerindeki etkisi nedir?
Tartışmanın başında bahsi edilen raporlara göre, Karadağ ekonomisinin ana özelliği (güç dağılımı ve sınırlı hükümet, açıkça tanımlanan ve korunan mülkiyet hakları ve sözleşme uygulamalarını garantileyen) hukukun üstünlüğü değil, gayri resmi kurallar ve gruplar tarafından yönlendirilen ekonomi faaliyetleri üzerindeki devlet kontrolüdür. Karadağ ekonomisinde, gayri resmi kurallara yönelik mantıklı araştırmalar yapılmadığından, (1) sosyal ve kültürel bağlar oluşturmada bireyler tarafından kullanılan "geleneksel Karadağ etniği" kuralları ve/veya (2) güven ve yasal olmayan mekanizmalar üzerine kurulu mafya/suç kurallarını işaret eden gayri resmi kurallar hakkında açık bir araştırma sorunu bulunmaktadır. Bu anlamda Landa'ya göre (Medema, Samuels, 1996, s.157) bir girişimcinin gayri resmi bir sektör oluşturma kapasitesi, Leibenstein (1968) girişimci kavramı ile yeniden tanımlanabilir. Liebenstein'e göre bir girişimci, devletlerin bir altyapı garanti etmediği ya da bürokratik et-kinsizliklerin Latin Amerika örneğinde olduğu gibi gayri resmi bir ekonomiye sayısız küçük girişimciyi soktuğu ekonomilerde 'N-girişimcilik' içinde yer alarak "boşlukları dolduran" kişidir.
Karadağ ve ülkenin ekonomik elit kesiminin ulusal ekonominin yönetildiği gayri resmi kuralların oluşumundaki katkısını yeniden ele alırsak, Eggert-sson'un ifade ettiği üzere (Medema, Samuels, 1996, s.61), 'sosyal ağların' (gayri resmi organizasyonların) ve 'kültürel sermayenin' (inançlar ve değerlerin) oluşumunda ekonomik elit kesimin katkısı büyüktür.
'Sosyal ağlarla' ilgili olarak, ekonomik elit kesimin geleneksel Karadağ gayri resmi organizasyonları - kabileler, aileler, eşler, kahvehaneler, lobiler, siyasi lider takipçileri, iş ortaklıkları, etki merkezleri, vb. - üzerindeki etkisini değerlendirmek gerekir. 'Kültürel sermaye' ile ilgili olarak da, ekonomik elit kesimin belirli inanç ve değerlerin -'bir iyilik yapmak', itaat, otoriter davranış, karşı çıkmama, adam kayırma, eşitlikçilik, son değer olarak ideoloji, materyalist oryantasyon, pazar rekabetçiliği, bireyselcilik, ve son değer olarak para, vb. gibi - oluşumu üzerindeki etkisini değerlendirmek gerekir.
De Soto (2000) da gayri resmi organizasyonların ve kurumların etkinliği ile ilgili bazı konuları ele alırken benzer bir yaklaşım takınmaktadır. Bunun yanı sıra kaçınılmaz soru da, izole bireyler arasında güvenli değişim sağlanmasında resmi kurum ve kültürel sermayelerin rolü ve birbiriyle ilişkililiği (dış sosyal ağlar içinde) olacaktır. Daha basit bir dille ifade etmek gerekirse soru şu şekildedir: Gayri resmi Karadağ organizasyon ve kurumlarının, resmi Avrupa benzerlerine dönüştürülmede beklentileri nelerdir?
Bu açıklamalar, her türlü politik ve ekonomik gündemin başarılı bir şekilde uygulanma şanslarının, geçiş, küreselleşme, yDD ve Avrupa entegrasyonu sorunlarının politik bir bakış açısıyla düzgün şekilde yönlendirilememesi ile azaldığını göstermektedir. Bu verinin arkasındaki mantık gayet net olsa da, ek açıklamalara ihtiyaç olduğu da bir gerçektir.
Bir politik ekonomi projesinin başarı kriterleri, genelde iki tamamlayıcı ekonomik ve felsefi yaklaşımdan gelmektedir. Bunların ilki devlet uzlaşmasına dayanan 'sözleşmeli' yaklaşımdır. James M. Buchanan (1999), devlet düzeyinde yeterli ve şeffaf biçimde ve kurumsal tasarıların doğru (gerçekçi, içten tutarlı, dirençli ve davranışsal olarak etkili) teorik analizleri ile oy birliği sağlanması durumunda politik ekonomi gündeminin gerçekleştirilmesi şanslarının arttığını belirten Pareto kriterlerine göre bir yaklaşım geliştirmiştir. yani politik ekonomi analizlerine yönelik 'sözleşmeli' yaklaşımda, örneğin Pareto kriterlerine göre bazı güçlü çıkarlara hizmet eden demokratik toplumlardaki etkisiz kurumların devamlı var oluşuna rağmen, politik uygulama, son başarı kriteridir ve daha iyi bir çözüm bulunmamaktadır.
Bu nedenle, örneğin başarı kriterlerinin politik ekonomi gündeminin doğasının dışında yer alması gibi, başarı kriterleri dış kaynaklıdır ve bir gündemin nihai gönüllü kabul edilişi ile açıkça belirtilmektedir.
Başarı kriterlerine yönelik bir başka yaklaşım Hayek (Witt, 1992) tarafından çıkarılmıştır. Belirli bir politik ekonomi gündeminin başarısı için dış kaynaklı gereklilikleri tanımlamıştır. Bunların biri ekonomi politikasının genel özelliği ve yaklaşımı ile ilgiliyken (bireysel net mevcut değerler değil de, GSYİH maksimizasyonu); diğeri temel ideolojik prensiplerle (ekonomik birimlerin beklentilerini açıkça belirten, böylece bireylerin kasti ve kasti olmayan ekonomi politikası sonuçlarının üstesinden gelmesini kolaylaştıran ve politik norm değişikliklerine daha az muhalif olmalarını sağlayan sosyal değerler sistemi) ilgilidir.
Bu iki yaklaşım Wicksell (Wagner, 1988) çalışmalarında birbirine yakın-laştırılmıştır. Wicksell, çoğunlukla tarihsel olarak durağan "anayasal" devlet düzeyinde oybirliğine dayalı ekonomi politikalarının tutarlı programları üzerinden ısrar eder. Bu türden politikaların belirli gruplara ve bireylere yönelik olarak uygulanmasının, politikaların politik ve ekonomik süreçlerde işbirliksel hale getirilebilmesi öncesinde ikna süreci gerektirdiğini kabul etmektedir.
Sonuç Yerine
Bir toplumun entelektüel elit kesiminin düşünsel, etik, politik ve kültürel canlılığı, politik ve ekonomik çözümler için elzem değerdedir. Karadağ örneği, son yirmi yıl içinde ülkedeki politik ve ekonomik değişiklikler sürecinde ekonomik elit kesimin oynadığı role dair teorik tabanlı bir tartışmayı başlatmıştır. Bundaki amaç, ülkenin ekonomik entelektüel elit kesiminin uygun politik ve ekonomik alternatifleri ve bunlara uygun ekonomi politika ve ölçümlerini tanımlama ve uygulamadaki etkinliklerini artırarak, Karadağ'ın devam eden daha geniş bir Balkan ve Avrupa entegrasyonu politika ve ekonomi çerçevesine entegrasyonunu genişletmektir.
Literatür
Buchanan, James, M., 1999, Logical Foundations of Constitutional Liberty, Liberty Fund Inc.
Calkins, P., and Vezina, M. 1996. "Transitional paradigms to a new world economic order", International Journal of Social Economics. Vol. 23:10/11.
Hutton, W. 1999. The Stakeholding Society. Oxford: Polity Press and Blackwell Publishers.
Kelly, G., and Gamble, A. 1997. Stakeholder Capitalism. London: Mac-millan Press.
Medema, S.G, and Samuels, W.J. 1996. Foundations of Research in Economics: How Do Economists Do Economics? Cheltenham: Edward Elgar Publishing Limited.
Minford, P. 1998. Markets not Stakes. London: Orion Business Books. Mo Koo, C. 1996. "International Economic Strategy of South Korea and
Economic Area of the East Sea Rim", Economic Cooperation in Northeast Asia in the Era of the Pacific Rim, Faculty of Economics, Niigata University.
Soto, Hernando, 2000, http://www.amazon.com/Mystery-Capital-Capi-talism-Triumphs-Everywhe-
re/dp/0465016154/ref=pd bbs sr 1?ie=UTF8&s=bo-oks&qid=1238005498&sr=8-1
Stephen, F. H., and Backhaus, J. G. 1998. "Corporate Governance and Mass-Privatisation: A Theoretical and Empirical Investigation of Transformation in Legal and Economic Relationship", a revised and extended version of
Mass Privatisation Schemes in Central and East European Countries. Implication on Corporate Governance, Tchipev, P. D., Bachaus, J., and Stephen, F. H., eds.,. Sofia: GorexPress.
Wagner, Richard E., 1988,http://web.ebsco-host.com/ehost/pdf?vid=9&hid=114&sid=480 e260e-0e38-43ec-9920-9092676ed4dd%40sessionmgr102
Witt, Ulrich, 1992, http://web.ebsco-host.com/ehost/pdf?vid=4&hid=114&sid=480e260e-0e38-43ec-9920-9092676ed4dd%40sessionmgr102
Notlar
1 CEMI and Centre for Civic Education, 2008, Montenegrin Citizens' Attitudes Towards Corruption in Education, Podgorica.