80'lerin ve 90'lann ikinci yarısında, Balkan devletleri, etkileri sosyal yaşantıda bariz bir şekilde hissedilen ciddi ekonomik ve politik sorunlarla karşı karşıyaydı. Aynı dönemde dünya genelinde çeşitli olumsuz değişiklikler görülmekteydi. Doğu Blok radikal sosyal değişimlerle yüz yüzeyken, dünyada görülen küresel değişiklikler, tüm bunların dışında, yankıları iletişim alanında büyük etki eden teknik ve teknolojik yapıyla ilgiliydi. 1990'lı yıllarda iletişim sistemlerinin hızlı bir şekilde gelişmesi, hızlı bir küreselleşme sürecinin (ekonomik, politik ve kültürel anlamda) doğuşunu teşvik eden dünya genelinde bir bağımsızlık hareketinin yanı sıra farklı bir bilgi ve karşılıklı anlayış kalitelerini beraberinde getirmiştir.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Yunanistan istisnasının dışında, Balkan ülkeleri komünist blokta yer alıyordu. Bu dönemde Balkan ülkelerinin büyük çoğunluğu, Avrupa ortalaması ile karşılaştırıldığında önemli bir düzeyde okuma yazma oranını artıran hızlı bir özgürleşme sürecinden geçmiştir. Bu nedenle Balkan ülkeleri, diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak oldukça özel bir tarihi deneyime sahip olmuşlardır. Soğuk Savaş'la birlikte dünyanın iki bloğa bölünmüş olması durumu 1980'lerin sonlarına kadar süregelmiştir. Bu durum, gelişimin ve dünyanın geri kalanını anlayabilme özelliğinin yolunu açmıştır. Balkan devletlerinin tarihsel deneyimi, (geniş çaplı bir içe kapanışı da beraberinde getiren) belirli bir politik sistem altında ortak hafıza ve yaşamda ve dünyanın geri kalanının algılanmasında basmakalıp düşüncelerin ve önyargıların oluşmasına neden olmuştur. O dönemde insanlar arasında hareketlilik oranı oldukça düşüktü, hatta Arnavutluk gibi bazı ülkelerde neredeyse hiç yoktu. İnsanlar, dünyada olup bitenle ilgili bilgileri devlet sahipli medya aracılığıyla edinebiliyordu. Diğer bir deyişle; devlet, yayılan bilgiler üzerinde tam bir tekele sahipti. Medya çoğunlukla sosyalist kültür ve değerlerin yayılması için kullanılan bir araç olarak kabul görüyordu.
Balkanlar'daki bu kurulu dünya algısı ve hâkim sosyal psikoloji, sosyo-politik sistemde görülen değişikliklerin yanı sıra yeni medya tarafından mümkün kılınan uydu, kablolu TV, internet, video, videoteks ve bilgisayarlaşma gibi yeni bilgi edinme yollarıyla birlikte değişiklik göstermeye başlamıştır.
Bu teknik ve teknolojik değişiklikler yeni iletişim akımlarının doğuşunu desteklemiş, sosyal ilişkilerde farklılaşmalara yol açmıştır. Teori (araştırmalarla kısmen onaylanmıştır), medyanın sosyal gücü yanı sıra bilgi dağıtımında, kamuoyu oluşturmada ve önerilerin küresel gücünde oynadığı önemli rolün altını çizmektedir. Sosyologlar, modern toplumu, bilginin ve bilgi dağıtımının merkezi bir anlam ifade ettiği bir bilgi toplumu olarak tanımlamaktadır. Bilgi toplumuterimi büyük çoğunlukla yeni medya (teknolojik devrimin bir getiri-si olan) ve yeni iletim yolları ile ilişkilendirilmektedir. Bilgi toplumlarından bahsederken, bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojilerine geniş çaplı olarak erişilebilen, bilgi sektöründe çok sayıda kişinin istihdam edildiği, bilgi ürünlerine harcanan ortalama maliyetin dikkat çekici oranda yüksek olduğu ve bilgi eğilimlerini inceleyen analistlerin sayısının yükselişte olduğu gelişmiş ülkelerin topluluklarını düşünürüz. Balkan devletlerinin kaçı bu eğilimler içine girebilmiştir?
1980'li yılların sonunda ve 1990'lı yılların başında Balkanlar'da görülen olaylar, çağdaş sosyo-politik gelişmeler üzerinde medyanın rolünü anlayabilmemiz için önemli bir imkân sunmaktadır. Söz konusu dönemde medya, ulusal kimliğin, ulusal bilincin ve kültürel kimliğin anahtar destekçilerindendi. Medya sektöründe görülen politik değişikliklerin, çoğulculuk yoluyla bilgi özgürlüğü ve rekabet imkânlarını doğuracağı düşünülmekteydi. Birincil görevlerden biri, merkezileştirilmiş medyanın ve medyanın tekelci rolünün dönüşümünü sağlamaktı. Balkan ülkelerinde ve çoğu Doğu Avrupa ülkelerinde devlet tekelindeki medya, ulusal medyanın yerine geçmişti. Bu durum, Makedonya Cumhuriyeti'nde de görülen durumla aynıdır.
Balkanlar'daki medya sektörü analistleri, iki paralel süreci gözlemlemiştir: İlki, ulusal medyanın oluşturulması, ikincisi ise, teknolojik değişim ve yakınlaşma süreçleri neticesinde eş zamanlı olarak var olan ulusötesileşmedir. Balkan ülkelerinin ve Doğu Avrupa'nın ortak özelliklerinden biri medya sektöründeki yasal düzenleme eksikliğidir.
Yeni medya (video, videoteks, internet, kablolu ve uydu TV), tek taraflılık, geniş izleyici kitlelerine eş zamanlı dağıtım ve etkileşim yoksunluğu gibi eski iletişim özelliklerinden sıyrılan yeni bir iletişim yolunun gelişimini kolaylaştıracak yeni karakteristikleri paylaşmaktadır.
Bu anlamda Makedonya dâhil olmak üzere komünist Balkan ülkelerinin çoğu hâlâ hem teknik modernleşme hem de medya sisteminin yasal tanımlaması anlamında yeni bir medya sisteminin oluşturulması aşamasında sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu aşamada, medya tekelleşmesi, kültürel koruma, insan kaynakları gibi sorunlar doğmaktadır. Medyanın yasal olarak düzenlenmesi ayrıca küresel anlamda da bir sorunu beraberinde getirmektedir. Yasal düzenleme süreci kimi ekonomik etkenlerle ve hızlı teknolojik yeniliklerle aksamaktadır. Medya düzenlemesine ilişkin en büyük sorunlardan biri, medyanın tekelleşmesi durumudur. Bu durum demokrasi teorisyenlerini endişelendirmektedir, çünkü medyada tekelleşme politik iletişimde kalite ve rekabeti tehdit etmektedir. Bunlar ise demokratik bir sistemin ana garantileridir. Tekelleşme sorununun olası çözümlerinden bazıları, yalnızca birkaç medya kuruluşunun egemenliğini tanıma, böylece yeni tekellerin oluşmasını önleme, ayrıca yeni medya kuruluşlarının oluşmasını önlemede anahtar etken olarak istikrarlı ve ilgi çekici bir kamu sektörü oluşturulmasını önermektedir. Medyanın kötüye kullanımı ve özgürleştirici rolü, medya sektöründe yüksek kaliteli yasal çerçeve oluşturma ihtiyacını empoze eden iki temel faktördür. Kötüye kullanım, oldukça zararlı bir araçtır çünkü konunun tam anlaşılması için gereken ilgili olayları dışta bırakarak veya var olan olayları yanlış yorumlayarak gerçeği çarpıtır. Amaç, belirli siyasi ve ekonomik hedeflere ulaşabilmek için hedef kitleyi yanlış yönlendirmektir. Rainer Geissler'e göre iki tür kötü kullanım söz konusudur: İlki, belirli bir elit kesim veya grubun medyaya hâkim olması, ikincisi ise, (alıcıların sayısını mümkün olduğunca çoğaltan) pazar-ekonomi mekanizmaları aracılığıyla oluşturulan toplu politik kültürdür.
Medyanın özgürleştirici rolü çağdaş dünya için can alıcı değerdedir. Çağdaş toplumlarda internet aracılığıyla bilgi dağarcığını geliştiren genç insanların sayısı gittikçe artmaktadır. Gelecekte de medya, eğitimdeki önemli rolünü taşımaya devam edecektir. "İdeolojik olarak ölü konuları ve zor olduğu kadar sıkıcı olan dersleri ile okullar kitle kültürü ve bu kültürün parlayan idolleri ile yanşamayacaktır. Ancak bunu anladıklarında, kitle kültürünü ve bu kültürün okulları tanıtma yollarını taklit etmeye başlayacaklar ve bu yalnızca, konuları daha az sıkıcı hale getirmeden önemsizleştirecektir" (Mils, 1951). Yine de, sosyologların çoğu kitle medyasının ilgiyi, hayatlarımızın sıkıcı ancak elzem konularından, daha ilgi çekici ve enteresan konulara çektiği yönünde uyarılarda bulunmaktadır.
Gelişmiş Avrupa ülkeleri, eğitim programlarını hazırlarken medyanın etkisini dikkate almaları gerektiğinin uzun zamandır bilincindedir. Bu ülkeler, temel hedefi öğrencinin kapasitesini ve medya tarafından sunulan mesajları
anlayabilme yeterliliğini geliştirmek olan konuları programlarına dâhil etmiştir. Güncel medya ve bilgi trendlerinin bilimsel ve akademik takibi geleneği gelişmiş olan Avrupa ülkelerinin aksine, Makedonya'da yeni kurulan özel üniversitelerdeki ilgili departmanların 2000 yılından sonra açıldığının altını çizmek gerekir. Bu anlamda, ülkede araştırma projeleri, öğrenci değişimleri gibi uygulamalar geliştirilmedir.
Balkan ülkelerinin entegrasyon sürecinde iyi bir medya sistemi ve detaylı bir şekilde organize edilmiş medya politikası oluşturulması büyük önem ihtiva etmektedir. Kablolu ve uydu televizyonların kullanılmaya başlaması, uluslararası kamuoyu sektöründe diasporik ve uluslar ötesi hedef kitleler konusunu ortaya çıkarmıştır. Diasporik kitleler, bir ülkede yaşayan ulusal azınlık ve topluluk üyelerinden oluşur (örn: Büyük Britanya'daki Hint topluluğu, Al-manya'daki Türk topluluğu, İspanya'daki Fas topluluğu, İtalya'daki Arnavut topluluğu, Romanya'daki Bulgar topluluğu, Yunanistan ve Bulgaristan'daki Makedon azınlık, vb. gibi). Günümüze kadar Makedonya Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilen çalışmalar (Panova, 2000, 52-53), Makedonya'daki etnik toplumların ilk önce kendi ırkından ülkelerin uydu programlarını takip ettiğini, ardından da etnik temellere dayalı özel TV istasyonlarıyla ilgilendiklerini göstermektedir. Bu sıralamada üçüncü sırayı ticari Makedon TV istasyonları alırken son sırada Makedon ulusal Televizyonu bulunmaktadır. Diasporik kitleler söz konusu olduğunda aynı sonuçlar, örneğin Almanya'daki Türklerde olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de geçerlidir. İletişim alanında (diasporik toplumların kendi ırklarına ait programları takip etme olasılığı) görülen teknolojik devrimler (uydu TV) bu kitlelerin politik duruşlarını ve yaşadıkları ülkenin güncel siyaset ortamına katılımlarını ciddi anlamda etkilemektedir. Kablolu ve uydu TV kullanımın yaygın olduğu Balkan bölgesinde video ve kasetler, nüfusun büyük çoğunluğunun medya izolasyonu içinde yaşadığı İran'da olduğu kadar önemli değildir.
Yeni medya üzerine konuşuyorsak, en son çıkan yeniliğin multimedya olduğunu belirtmeliyiz. Multimedya; bilgisayarların, telekomünikasyon teknolojilerinin ve medyanın bir birleşimidir. "Bu gelişime dört teknolojik akım katkıda bulunmuştur: İlki, bilgisayarların düşen maliyetleriyle birlikte yeterliliklerinin hızlı bir şekilde artırılması, ikincisi, bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojilerinin entegrasyonunu mümkün kılan veri dijitalleşmesi, üçüncüsü, uydu iletişim gelişimleri ve dördüncüsü, çok sayıda farklı mesajın tek bir kablodan iletilmesini sağlayan lif optikleridir. Son yılların aşırı iletişim patlaması hiçbir yavaşlama sinyali göstermemektedir." (Giddens 2006, 594).
Bu alanda, dijitalleşme (elektronik sinyallerin ikili sinyallere dönüştürülerek transfer edilmesi) kablolu ve uydu TV keşfinden bu yana gerçekleştirilen en iyi teknolojik gelişimlerden biridir. Multimedyanın ana özellikleri şunlardır: Etkileşimli kullanım ve farklı medya türlerinin ve dijital teknolojinin entegrasyonu. Kişisel bilgisayarların kullanılma şekline göre multimedya, açık ve kapalı olmak üzere iki formda sınıflandırılabilir. Kullanıcı telekomünikasyon ağına altyapısal ağ ile bağlandığında, bu, açık multimedya olur. Buna örnek olarak interneti verebiliriz. "İnternet, 1989'dan önce Soğuk Savaş döneminde ortaya çıkmıştır. "Net", 1969 yılında, Amerikan ordusunun merkezi Pentagon'da kullanılan bir sistemden üretilmiştir. Bu sistem ilk önce, Pen-tagon'un Advanced Research Projects Agency biriminden referansla "ARPA net" olarak adlandırılmıştır. Başlangıç hedefi oldukça sınırlıdır. ARPA, Amerika'nın farklı bölümlerinde askeri sözleşmeler üzerine çalışan bilim adamlarının kaynaklarını saklaması ve kullandıkları pahalı ekipmanları paylaşabil-mesine imkân tanımak amacını güderek bu yola girişmiştir" (Giddens 2006, 594). Web, ilk olarak 1990 yılında, İsviçre'deki bir fizik laboratuarında çalışmalarını yürüten bir yazılım mühendisi tarafından keşfedilmiştir ve Illinois Üniversitesi'ndeki bir lisans öğrencisi tarafından yaygınlaştırılmıştır.
İnternetin keşfi, bilgi sektöründe büyük bir patlama yaratmış ve çok etkili sosyal dönüşümlere yol açmıştır. Bu sofistike iletişim ağı kimsenin tekelinde değildir ve herkese açıktır. İnternetin en büyük avantajı, dinamik etkileşimli bir iletişim geliştirebilme kapasitesidir. Dünyanın farklı bölgelerinden insanlar bu ağ aracılığıyla birbirleriyle iletişime geçmektedir1. Bu iletişim kişisel ihtiyaçlar, faydalar ve ilgilerle uyum halinde gelişim göstermektedir. Söz konusu devrimsel keşif bilgi dağılımı, eğitim, kendi reklamını yapma ve alışveriş gibi çeşitli imkânlar sunmaktadır. Bunların yanında internet konferans, kongre, yuvarlak masa ve diğer tip toplantılar gibi alışılagelmiş iletişim formlarını da içerisinde barındırmaktadır. İnternetin, orijinal formundaki diğer medya çeşitlerini yok edeceği korkusu duyulmaktadır. Ancak yine de internetin etkilerini tahmin etmek pek mümkün değildir. Örneğin; basına kıyasla çok büyük gelişimler olarak görülen radyo ve TV'nin keşfi, basının yok olmasına sebep olamamıştır.
Teorisyenler interneti 20. yüzyılın son yıllarında ortaya çıkan yeni küresel düzenin temeli olarak görmektedir. İnternet çok hızlı bir şekilde ve kendiliğinden yayılmaktadır. İnternetin dağılımı ve kullanımı paraya dayalıdır. Bu nedenle, eldeki verilere göre, internet hâlâ, gelişmiş ülkelerin bir önceliğidir.
İnternetin genişlemesinde ana koşullardan biri kullanılan bireysel bilgisayarların sayısıdır. Bir ailenin bir bilgisayar ve internet bağlantısı sahibi olması finansal duruma bağlıdır. Bu yaşam standardı ve bilgi kalitesi arasındaki korelasyon, Makedonya, Arnavutluk ve Bosna Hersek'in Avrupa genelinde en düşük internet kullanım oranı olan ülkeler olduğunu göstermektedir.2 Çoğu Balkan ülkesinde eski medya türü (gazete, radyo ve TV gibi) hâlâ çoğunlukla kullanılmaktadır. Sosyo-politik sistemdeki değişim, tartışmaya açık bir kalitede olsa da, ücretsiz bilgi akışı ve medya çoğulculuğunu doğurmuştur.
Bu bağlamda Balkan milletleri komşu ülkelerindeki sosyo-ekonomik ve politik durumlar hakkında oldukça az bilgiye sahiptir. Bu durum da, ekonomik işbirliği anlamında olumsuz etki etmektedir. Bilgi eksikliği ve başkalarını tam olarak anlayamama durumu, basmakalıpların ve önyargıların doğmasına neden olmakta, yalnızca Balkanlar'da değil, tüm dünya genelinde kültürel işbirliği üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bu durum, özellikle sözde ajans haberciliğinin (haber ajanlarına dayanan habercilik anlayışının) gelişmesinin bir sonucudur. Balkan medyasının çok az bir kısmının gelişmiş muhabir ağı vardır; bunun neticesinde çoğu, küresel haber ajansları tarafından dağıtılan haberlere dayalı çalışmaktadır. Bu büyük uluslararası kurumlar, bilginin nitelik ve niceliğinin yanı sıra dünya haber sisteminin yapısını belirler. "Dört büyük batı haber ajansı Associated Press (AP), United Press International (UPI), Reuters ve Agency France Press (AFP) dünyanın haber sisteminin merkezinde durmaktadır. Merkezlerinden bilgileri çekerek, İngilizce konuşsun konuşmasın, dünya genelindeki basın odalarına gönderirler" (Herbert 2001, 13).
Uluslararası anlamda, kuruluşlarının güveniyle hareket eden, yaklaşık 200 üst düzey haberci olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar, uluslararası diplomatik ilişkilerle ilgili bilgilerin tekelini elinde tutmakta ve düzenli olarak muhabir sıfatıyla tüm uluslararası etkinliklere katılmaktadır. Profesyonelliklerinin bir getirisi olarak bu gazetecilere genelde danışman rolü verilir.
Yüksek fiyatlardan ötürü tek bir medyanın (radyo, TV veya gazete), tüm uluslararası arenayı kaplayacak kendi muhabir ağının olması imkânsızdır. ulusal ajanslar her bir ülkede haber dağıtımında anahtar rol oynamaktadır ve bunları, bahsi geçen dört uluslararası ajans takip etmektedir. ulusal ajanslar, bu dev dünya ajansları tarafından dayatılan bilgi hücumunu önleyen bir filtre gibidir.
Medya ve hâkim sosyal görüşler söz konusu olduğunda, medya ve kültürel emperyalizm veya küreselleşme konuları göz ardı edilemez. Küresel bir medya düzeni çoktan kurulmuştur. Gerçek durumu incelersek, küresel imge ve bilgi akışının en iyi kısımlarına sahip olan küresel komünikasyon kurumları oluşturmak üzere, farklı medya yönlerinin (basın, film, TV, yayın aktiviteleri, müzik) kombine edildiği kurumlar ağı olduğunu görürüz. Teorisyenlerin bir kısmı mevcut durumu eleştirmekte ve kültürel emperyalizmden dem vurmaktadır. Yakınılan bu durum ise yukarıda bahsedilenlerin dışında, Batı kültürünün istilası, yani Amerika'nın kültürel hâkimiyetidir.
Medya ve eğlence ile ilgili olarak sosyal psikologlar, medyanın uyuşturucu işlev bozukluğunu ele almaktadır. Bununla kasıt, kritik bilinç kaybı ve medya etkisi altında insanların üretken sosyal sorumluluğunda görülen düşüştür. Bu durum, ucuz eğlence anlayışına gereğinden fazla yer ve zaman verilmesinden kaynaklanmaktadır. Ticarileşme yoluyla medya, insanları, ekonomi, politika, sosyal sorumluluk gibi gerçek yaşam sorunlarından uzaklaştıran bir mecraya dönüşmüştür.
Genç kültürün küreselleşmesi de çok hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu süreci hızlandıran temel faktör, müzik televizyonu MTV'dir. Bu TV istasyonu 1982 yılında ABD'de kurulmuş ve Avrupa yayın hayatına ise 1987 yılında başlamıştır.
1980'lerde, Avrupa ülkeleri, kendilerini Amerikan etkisinden sıyırmak için (Avrupalı olmayan medya içeriklerine yönelik olarak) kota uygulamaya başlamıştır. Sosyolog McQuail (McQuail 1994), özellikle Avrupa örneğinde, uluslararası medyanın etkisiyle ilgili çok fazla endişe edilmesinin gerekli olmadığını düşünmektedir. Ona göre, kültürel etkilenme tarihsel olarak Avrupa tutkunu bir kültürden gelir. Bu türden bir korunma Balkanlarda hâlâ tartışılmalara konu olmamakta, görsel-işitsel politikada ise hiç görülmemektedir.
Sonuç
1980'lerin ikinci yarısında ve 1990'larda Balkan devletleri, sosyal yaşam düzeninde genel bir değişimi tetikleyen büyük ekonomik ve politik değişimlerle karşı karşıyaydı. Bu değişimler, küresel düzeyde görülen değişimlerle eş zamanlı gerçekleşiyordu. Dünya genelinde görülen değişimler, en çok iletişim alanında, teknik ve teknolojik yapıyla ilgiliydi. 1990'larda ortaya çıkan dünya genelinde hızlı iletişim gelişimi, başka bir bilgilendirme ve karşılıklı anlayış kalitesinin yanı sıra (ekonomik, politik ve kültürel değerler üzerinde) hızlı bir küreselleşme sürecini de beraberinde getirmişti.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan haricinde Balkan ülkeleri komünist blokta yaşıyordu. Dolayısıyla belirli bir gelişim yoluna yönelmişlerdi ve dünyanın geri kalanına dair ortak bir algıları vardı. Balkan devletlerinin tarihsel deneyimi ve (geniş çaplı bir içe kapanışı da beraberinde getiren) belirli bir politik sistem altında ortak hafıza ve yaşam, dünyanın geri kalanının algılanmasında basmakalıp düşüncelerin ve önyargıların oluşmasına neden olmuştur. Balkanlar'daki bu kurulu dünya algısı ve hâkim sosyal psikoloji, sosyo-politik sistemde görülen değişikliklerin yanı sıra yeni medya tarafından mümkün kılınan uydu, kablolu TV, internet, video, videoteks ve bilgisayarlaşma gibi yeni bilgi edinme yollarıyla birlikte değişiklik göstermeye başlamıştır.
Teknik ve teknolojik temeller, sosyal ilişkilerdeki belirli değişimlerle ilgili iletişim yolları üzerinde daha fazla etkilidir. Teoride (ve bazı çalışmalarda da onaylandığı üzere) bilgilendirme, görüş oluşturma, küresel öneri gücü ve sosyal etkinliği anlamında medyanın ciddi şekilde takdir edildiği görülmektedir. Konuyla ilgili olarak, medyanın iki temel rolünün altını çizmemiz gerekir ki bunlar medyanın özgür kılma ve bilgileri işleme özellikleridir.
Notlar
1 Bazı araştırmalara göre internet kullanıcılarının sayısı yaklaşık olarak 35 milyondur. 1985-1998 yılları arasında yıllık internet trafiği büyüme oranlarının % 200 olduğu tahmin edilmektedir.
2 Makedonya'da gazetecilik henüz kurulu bir meslek olamamıştır. Makedonya'da eğitim durumları ne olursa olsun herkes gazeteci olabilir. Skopje Hukuk Fakültesinde 30 yıldır gazetecilik disiplinlerarası çalışmalar bölümü bulunmaktadır, ancak bölüme ilgi düzeyi oldukça düşüktür.
Kaynakça
McQuail, D. 1994. Mass Communication Theory. London. Sage Herbert, John. 2001. Journalism in the Digital Age, Focal Press Giddens, Anthony. 2006. Sociology (Fifth Edition). Cambridge: Polity Mils, Rajt. 1951. Beli Ovratnik. Beograd
Kolar Panova, Dona. 2000. Media and Cultural Identity, Kulturen Zivot (kültür, sanat ve sosyal yaşam dergisi), Skopje