Çin Ekonomisinin Yapisal Dönüşümü ve Gelişmekte Olan Ülkeler Açisindan Sonuçlari

Makale

1978’de başlayan dönüşüm süreci Çin’i 2007 yılında dünyanın dördüncü büyük ekonomisi konumuna getirmiştir. Söz konusu dönüşüm, bölgesel ve küresel düzeydeki ilişkilerini kullanmasını bilen Çin’i küresel aktöre de dönüştürmüştür. ...

Özet

1978’de başlayan dönüşüm süreci Çin’i 2007 yılında dünyanın dördüncü büyük ekonomisi konumuna getirmiştir. Söz konusu dönüşüm, bölgesel ve küresel düzeydeki ilişkilerini kullanmasını bilen Çin’i küresel aktöre de dönüştürmüştür. Dünya ticaretindeki payı her geçen gün artan Çin’in gelişiminin izleri, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler üzerinde belirgin olarak görülmektedir. Çin’in büyüyen dış ticaret hacmi, gelişmekte olan ülkelere, dış ticaret hacimlerini artırarak uluslararası ticarete konu olan mal grubunda geleneksel mallardan sanayi ürünlerine doğru geçiş süreçlerini hızlandırma imkânı vermektedir.

Abstract

Transformation process that was started in 1978 has made Chine the fourth biggest economy of the world in 2007. This transformation has transformed Chine into a global actor which knows to use its relations on both regional and global levels. Impacts of the development of Chine of which share in world trade increases continuously are seen significantly on developing countries and especially on Easter and Southeaster Asian countries. Chine’s increasing foreign trade capacity provides opportunity for developing countries to accelerate their transformation process from traditional commodities to industrial commodities in commodity group of international trade.

1. GİRİŞ

2008 Pekin 29. yaz olimpiyatları, dördüncü büyük ekonomik güç olan Çin’in küreselleşme sürecinin vitrinindeki imajını tekrar ön plana çıkarmış, onun dünya ile bütünleşmek yönündeki isteğini ve yeterliliğini yeniden tartışma konusu yapmıştır. Çin’in geçirmiş olduğu son otuz yıllık süreç sorgulanmakta ve geleceğe yönelik sonuçlar çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bilindiği gibi, ülkeyi planlı ekonomiden pazar ekonomisine doğru götüren sürecin ilk adımı, 1978 yılında Çin Komünist Partisi’nin 2. Kongresi’nde DENG Xiaoping’in iktidara gelmesi olmuştur. DENG Xiaoping “zenginleşmeleri“ yönünde yaptığı çağrı ile potansiyel burjuvaziye, Çin’de yapılması planlanan dönüşümün ilk işaretlerini vermiştir. Ancak reformların “Sosyalist pazar ekonomisi“ modeline dönüşmesi, Deng Xiaoping tarafından 1992’den itibaren atılan ileri adımlarla olmuştur. Sosyalist pazar ekonomisi modeliyle tarımda, sanayide, bilim-teknolojide ve savunmada modernleşme yönündeki reformlar Deng Xiaoping’in 1997’de ölümünden sonra da devam ettirilmiştir. Sosyalist pazar modelini yerleştirmeyi hedefleyen, toprak edinme ve özel mülkiyet hakkının tanınması, bazı alanlarda devlet tekelinin kaldırılması, Şangay Borsası’nın açılması, dış ticaretin kolaylaştırılması, ulusal para birimi Yuan’ın konvertibilitesi ve de DTÖ’ne üyelik gibi atılımlar, Çin’in iktisadi açılımının önemli aşamalarını oluşturmuştur.

2000 yılında 1 198 milyar dolar (kişi başına 946 dolar) olan Gayri Safi Yurt İçi Hâsılasını (GSYIH) 2007 yılında 3 283 milyar dolara (kişi başına 2 484 dolar) yükselterek on yıldan az bir süre içerisinde kişi başına düşen GSYİH’sini sekiz kat artırmıştır. Ayrıca söz konusu büyüme, ekonomik ve siyasi krizler sonucu kesintiye uğramadan düzenli bir artış sonucu gerçekleşmiştir.

Bu makalede, Çin’in söz konusu yükselişinin gelişmekte olan ülkeler açısından doğuracağı sonuçları inceleyerek, gelişmekte olan ülkelerin Çin’in atılımının neresinde olmaları gerektiği konusunda sonuçlar çıkarmaya çalışacağız.

2. GELİŞME SÜRECİNDE ÇİN EKONOMİSİNİN YAPISAL DÖNÜŞÜMÜ

Çin, 1979’da başlatılan reformlar öncesinde kısa vadeli krediler dışında finansman ihtiyacını karşılayacak sermaye piyasasına sahip değildi. Uluslararası piyasa ya da kurumlardan borçlanması, karşılıklı yardımlar alması, yabancı yatırımlara izin vermesi veya yabancı ülkelerde yatırım yapması mümkün değildi. Milli paranın döviz kuru devlet tarafından belirlenmekte, merkezileşmiş rejimin kontrolü uluslararası ticareti engellemekteydi. Bu şekilde kendi kendine yeterli olduğunu iddia eden Mao rejimi Çin’i dış dünyadan tecrit etmekteydi. Günümüzdeyse Çin’in, serbest ticaretin, para ve finansının küreselleşmesi yoluyla dünya ekonomisi ile bütünleştiği söylenebilir.

2.1. Sosyalist Pazar Ekonomisine Geçiş

Kalkınma geniş anlamda, “sosyal, ekonomik ve politik açıdan bir toplumun yapısında geçirmekte olduğu değişim“ olarak tanımlanabilir. İktisadi açıdan ele alındığında ise büyüme kavramı ile yakınlık arz etmektedir. “Gerçekte kalkınma ve büyüme kavramlarını ayırmak mümkün değildir çünkü iktisadi büyüme olmadan kalkınma olamayacağı gibi, kalkınmasız bir büyüme de süreklilik göstermeyecektir“ . İktisadi büyüme, kişi başına düşen milli gelirin ve üretimin artışı olarak ta tanımlanabilir . İktisadi büyüme, sistemdeki yapısal değişiklikler sonucu oluşabilen ekonomik iyileşmelerin de eşliğinde gerçekleşen, basit ya da karmaşık bir iktisadi birimin boyutundaki sürekli artıştır . Diğer bir ifadeyle iktisadi gelişme “farklı gelişmişlik düzeyleri arasında üretim faktörlerinin elverdiği ölçüde iyiye doğru bir geçiş“ olarak ifade edilebilir . İktisadi kalkınma ise bir toplumun, sosyal ve zihinsel olarak geçirdiği, reel üretiminin sürekli bir biçimde imkân verecek değişmelerin birleşimi olarak tanımlanabilir . Bir ekonomide üretim fonksiyonundaki değişmelerin sonucu olan iktisadi gelişme talebin yapısını değiştirmek suretiyle yapısal değişimi, yani iktisadi kalkınmayı sağlamaktadır. Bu bölümde her iki tanıma da bağlı kalarak Çin’in gelişme sürecini önce geniş anlamda ele aldıktan sonra dar anlamda ekonomik gelişmesinin dış ticaret hacmi aracılığıyla bölgesel ve küresel düzeydeki etkisini ortaya koymaya çalışacağız.

Şekil 1: Bazı ülkeler için iktisadi gelişmenin aşamaları

1870-1914

Kaynak:Tablonun hazırlanmasında W.W.Rostow, (1962, s.12) ve Fréderic Carluer (2002, s.26)’den yararlanılmıştır.

Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi Çin’in iktisadi gelişme sürecinde atılım yapması Hindistan’ın durumunda olduğu gibi 1950’li yıllara rastlamaktadır. 1780-1914 arasındaki dönemde İngiltere’de başlayan kalkınma süreci, Asya ülkeleri arasında sadece Japonya tarafından takip edilmiştir. Aslında bu dönem, günümüzdeki gelişmiş ülkeler için iktisadi gelişme sürecinin altın çağını temsil etmektedir. Bu dönemde iktisadi gelişme sürecine katılamamış olan ülkelerden özellikle Çin ve Hindistan için problemin temelini, tarıma elverişli toprakların azlığı oluşturmuştur. 1914 yılında ülkelerin gelişmişlik seviyesine baktığımızda Asya’da sadece Hindistan ve Seylan, gelişmeye henüz başlayabilmişlerdir. Bölgedeki sömürgeci ülke Japonya ise önemli ölçüde gelişme sağlamıştır. Türkiye, İran, Tayland ve Afganistan gibi bağımsız ülkeler ise kayda değer bir gelişme seviyesi yakalayamamışlardır . 1914 öncesinde hızlı bir yükseliş gösteren ülkelerin GSMH’sı dünya ekonomik krizinin başlamasıyla yavaşlamıştır. Ancak Ortadoğu’da İran ve Türkiye, Asya bölgesinde Japonya tarafından altyapısı desteklenen Kore ve Tayvan gelişme sağlamıştır. Çin bu dönemde bölgenin gelişemeyen ülkeleri arasındadır.

Üretimde sağlanan büyüme açısından, 1945-1973 yılları arasında bazı ülkelerin iktisadi gelişme sürecinde önemli ölçüde mesafe kat ettikleri görülmektedir. Dünya ekonomisinin olağanüstü bir gelişme kaydettiği bu dönemde ülkeler ortalama %5’e varan büyüme sağlamışlardır. Dünya üretiminin yanında ticaret hacmi de artmıştır. Ancak bu gelişme, nüfus yoğunluğu fazla olan ülkelere daha az yansımıştır. Asya’da Türkiye, İran, Pakistan, Malezya, Tayland, Tayvan, Filipinler ve Güney Kore gelişen ülkeler arasında yer alırken, zengin ve fakir ülkeler arasındaki gelişmişlik farkı daha fazla artmıştır.

İktisadi gelişme sürecinde Çin’in atılımlarını başlatması 1930’lu yıllarda, olgunluk dönemine geçişi ise 1980’lerde mümkün olmuştur. 1978 yılında başlayan dönüşüm süreci sosyalist pazar modelini yerleştirmeyi hedefleyen aşamalardan oluşmaktadır. Bu aşamalardan bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1978: Reform politikalarının uygulamaya konulması
1980: Özel nitelikte 4 ayrı ekonomik bölgenin kurulması. Ailelere toprak edinme imkânı veren yasanın çıkarılması.
1985: Pasifikte kıyısı ve de limanı bulunan 14 şehrin dış ticarete açılması. Tarım ürünleri alım-satımında devlet tekelinin kaldırılması.
1990: Şangay borsasının açılması.
1992: Yabancı yatırımlar ve özelleştirme reformlarının yeniden başlatılması.
1994: Vergi reformu politikasının uygulanması ve dış ticaret üzerinde ağırlık oluşturan çok sayıda kontrolün kaldırılması.
1996: Para birimi Yuan’ın kısmen konvertibilitesi.
2001: Dünya Ticaret Örgütüne giriş.
2004: Anayasanın gözden geçirilerek özel mülkiyet hakkının tanınması.
2005: Yuan’ın ABD doları karşısında % 2 oranında yeniden değerlenmesi.
Günümüzde iktisadi bakımdan gelişmiş ülkeler aynı zamanda sanayileşmiş olanlardır. Bu nedenle çoğu kez ekonomik gelişme sanayileşme ile eş anlamda kullanılmakta ya da sanayileşmenin, ekonomik açıdan gelişmiş olmanın şartı olduğu düşünülmektedir. Ekonomik gelişmeyi bu açıdan ele aldığımızda Çin, “yeni sanayileşen ülkeler“ grubuna Hindistan ile birlikte sonradan katılan ülkelerdendir .

2.2. Çin’in Yükselen Piyasalar İçindeki Yeri

Dünya ekonomisi, küreselleşme süreci içerisinde çok yönlü bir değişim geçirirken, gelişmiş ülkeler, sanayilerini yeni üretim şartlarına uydurmaya çalışarak ulusal ve uluslararası pazarlardaki paylarını korumaya yönelik politikalar geliştirmektedirler. Ekonomik gelişme sürecine sonradan katılan ülkeler gibi Çin de dış ticaret hacmini geliştirmek suretiyle küresel düzeydeki ekonomik ilişkilerde büyük değişme ve gelişmelere yol açmıştır.

Ülkeler, uluslar arası ticaretten daha fazla pay alabilmek amacıyla ihracatlarında, katma değeri düşük olan mallardan, katma değeri büyük sanayi mallarına doğru geçiş yapmak istemektedirler. Bu geçişi başaran ülkeler, basit mamuller yerine modern teçhizatları, ileri teknolojiyi ve ihtisaslaşmış emeği içeren sanayi ürünleri ihraç edebilmektedirler .

Yeni sanayileşen ülkelerin uyguladıkları sanayi stratejilerini ve sonuçlarını incelediğimizde bunların “Uzak-Doğu ülkeleri“ ve “Latin Amerika ülkeleri“ olmak üzere iki gruptan oluştuğunu görüyoruz. Çin de içinde bulunduğu Uzak-Doğu ülkeleri tarafından uygulanan sanayileşme stratejilerini benimsemiştir. Çin tarafından uygulanan stratejileri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz :

- Bu stratejiler dışa dönüktür,

- Bu stratejiler özünde, serbest piyasa güçlerine ve piyasa mekanizmasına bağlıdır.

- Ekonominin büyümesini sağlayan itici güç ihracattır,

- Ekonominin liberalleşmesi temel unsur olarak kabul edilmiştir.
Çin tarafından uygulanan bu stratejilerin ortaya çıkan sonuçları ise şu şekilde özetlenebilir:

- Düşük enflasyon,

- Fiyat istikrarı,

- Ekonomide yüksek büyüme hızı,

- İhracatta büyüme,

- Dış borçlarda azalma.

Çin ve bölgedeki diğer ülkelerin uyguladıkları stratejilerin sonuçları, son yıllarda küresel ekonomiye de olumlu yansımıştır. Japon ekonomisinin 1996’dan beri sergilediği en güçlü konum, Hindistan ve Asya ülkelerinde özellikle de Çin’deki ekonomik gelişmelerin, küresel çaptaki bu büyümede önemli etkisi vardır.
Ancak, kuruluşundan bu yana komünist rejimin uygulamada kesintiye uğramamış olması ve 1979’dan beri geliştirdiği politikalarla bugün dışa açık ticaret modeli benimsemesi, günümüzde Çin’in uygulamakta olduğu ekonomik modeli tartışma konusu yapmaktadır. Son 25 yıldan beri uygulanan politikaların komünist rejim tarafından yürütüldüğünü ve günümüz itibariyle Çin’in DTÖ üyesi ve dünya ticaretinde önemli pay sahibi ülke olduğunu dikkate aldığımızda şu iki sonucu çıkarabiliriz:

- Çin kapitalist sisteme yakın bir model izlemektedir: Ancak Çin’de uygulanmakta olan bu model, klasik dönemin yerleşmiş, düzenli kapitalizminden uzaktadır. Kapitalizmin modern sanayileşme ile sonuçlanan sürecini dikkate aldığımızda Çin’in bu süreçteki aşamalardan bazılarını atladığı söylenebilir. Önemli ekonomik politikaları uygulayabilmek ve kapitalizmin finansal çağını oluşturabilmek için devlet tarafından uygulanan, gözetim altında dış pazara açılma söz konusudur. Gerçekte Çin’in uyguladığı model, “Sosyalist Pazar Ekonomisi“ ya da “Kontrollü Pazar Sistemi“ olarak ifade edilen durumlarla anlatılabilir.
- Çin’deki ekonomik model, sosyalizmin özel bir şeklidir: Uygulanmakta olan modelde söz konusu olan, iktisadi konularda dış pazarlarla işbirliği yapan, sürdürülebilir verimliliği devlet tarafından güçlükle sağlanan ve reformlardan geçirilen bir sosyalizmdir.

2.3. Çin’in İktisadi Dönüşümünün Boyutları

İktisadi gelişmenin göstergesi olarak kabul edilen bazı kavramlarla değerlendirdiğimizde, gelişmekte olan ülkelerin iktisadi kalkınma süreçlerinin birbirini takip eden farklı periyotlar halinde geliştiğini görmekteyiz. Dolayısıyla Çin’in sosyal, ekonomik ve politik gelişme sürecini anlayabilmek için de farklı gelişmişlik göstergelerini esas alabiliriz: GSYİH’nin üretim sektörlerine göre dağılımı, satın alma gücü, insanı kalkınmışlık göstergesi, demografik özellikler, teknoloji seviyesi ve rekabet gücü vs.

2.3.1. Hızlı Artan GSYİH2000 yılında 1 198 milyar dolar olan GSYİH’nın 2007 yılında 3 283 milyar dolara yükselmiş, kişi başına düşen GSYİH’sı ise 2000 yılında 946 dolar iken 2007 yılında 2 484 dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu süreç 1980’den bu yana ele alındığında kişi başına düşen milli gelirin sekiz kat arttığı görülmektedir. Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, GSYİH artışında ekonominin sektörlerindeki yapısal değişmelerin etkili olduğunu görmekteyiz. Tarım sektörünün payı 2000’lı yıllarda % 15’den %11 düşerken, bu sektördeki pay kaybının diğer iki sektöre kaydığını görmekteyiz. Aynı süreç içerisinde artış, sanayi ve inşaat sektöründe % 3 hizmet sektöründe ise % 1 olarak gerçekleşmiştir.

Tablo 1: Çin’in Ekonomik Göstergeleri

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
GSYİH (milyar dolar) 1 198 1 325 1 454 1 641 1 932 2 237 2 658 3 283
-Tarım sektörü 0,15 0,15 0,14 0,13 0,13 0,12 0,11 0,11
-Sanayi ve İnşaat sektörü 0,46 0,45 0,45 0,46 0,46 0,48 0,49 0,49
-Hizmet sektörü 0,39 0,40 0,41 0,41 0,41 0,40 0,40 0,40
Kişi başına GSYİH (dolar/yıl) 946 1 038 1 132 1 270 1 486 1 711 2 022 2 484
Yatırımlar/GSYİH 35,1 36,3 37,9 41,2 43,3 44,0 44,5 44,2
Tasarruflar/GSYİH 37,5 38,4 40,4 43,4 45,8 49,6 52,4 53,5
Kaynak: DREE, La situation économique et financière de la Chine, s.7 http://www.mfe.org/Dossiers_pays/dossiers.asp 16/07/2008

Rostow, toplumların iktisadi büyüme sürecinde beş aşamadan geçtiğini belirtmektedir . Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Çin bu aşamalardan başlangıç dönemine 1940’lı yıllarda, olgunluk dönemine de 1980’li yıllarda girmiştir. Ancak Çin’in iktisadi gelişme sürecindeki atılım hamleleri ancak 1980’lere doğru yeniden başlamıştır.

Çin, iktisadi gelişmesinin önündeki tüm engelleri devirirken, iktisadi menfaatler toplum geleneklerine ve de kurumlarına yerleşmekte, niteliksel dönüşümler iktisadi yapıda kendini göstermektedir. Çin’in 1978 sonrası döneminde üç koşulun birlikteliği dikkat çekmektedir:

- üretken yatırımların artmasını sağlayacak oranda tasarruf mevcut olup her yıl bir öncekine oranla daha da artmaktadır. 2000 yılında % 35 civarında iken 2007’de % 44’e ulaşan yatırımlarda söz konusu tasarrufların payı büyüktür. 1978’den bu yana tasarruf oranı yıllık ortalama olarak % 30 civarında gerçekleşmiştir.

- sanayi ve inşaat sektörlerinin GSYİH içindeki payları yüksek olup (2007’de % 49), endüstriyel dönüşümü sağlayacak motor görevi yapmaktadırlar.

- modern sektörlerdeki gelişme yeteneğini kullanmaya, dışarıdan yapılan alımlarda tasarruf sağlamaya imkan verecek ve de bu şekilde iktisadi büyümeyi sürekli kılacak sosyal ve politik bir mekanizma kurulmuştur.

Büyüme süreci, ekonominin modern sektörlerindeki faaliyetleri sonucu elde edilen gelirin artışını sağlamaktadır. Çin’de oluşan yeni bir girişimci tipi dış dünya ile bütünleşmiş olup yatırımlara yönelmiş finansal kaynakların büyük bölümüne sahiptir.

Ancak Çin’in iktisadi büyüme sürecindeki söz konusu hamlesinin başlaması tarım sektöründeki köklü değişikliklerin sonucu değildir. Modernleşmekte olan bir toplumun giderek tarımsal üretime bağımlı hale geleceği düşünülürse, bir süre sonra iktisadi ve toplumsal yapının ve sosyal politikaların ekonomideki büyüme oranını bir süre sonra donduracağı varsayılabilir.

2.3.2. Dış Ticarete Dayalı Ekonomik Gelişme

Çin, yaklaşık 15 yıllık bir çabanın ardından DTÖ’ye üye olmak suretiyle ekonomisinin, yapısal reform sürecinde ve dünya ticaretine uyumunda önemli bir aşamayı gerçekleştirmiştir. Kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemine dâhil olarak, ilk kez dış dünyanın ticari kural ve disiplinlerine tâbi olmuştur. Çin’in dış dünyaya uyumu, ticari ilişkileri dünya genelinde hızlandırarak ekonomik büyümeyi artırmıştır. 2000-2006 yılları arasında dünyadaki toplam talebin çelikte % 65’i, alimünyumda % 57’si, nikelde % 93’ü Çin tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucu olarak ta metallerde dünya talebi 2006 yılında % 43 oranında artmıştır. Çin’in dış ticaret hacminin artmasında DTÖ’ne üyeliği önemli rol oynamış olmakla beraber, başka faktörler de söz konusudur. Son yıllarda Çin’in dış ticaret hacminin artmasında etkili olan faktörleri birkaç başlık altında sıralayabiliriz:

Çin, yaklaşık 25 yıldan beri devam ettirdiği ekonomik politikaların sonucunda dış ticareti artırmaya imkân veren bir üretim modeli gerçekleştirmiştir.

- Çin’in ihracatındaki hızlı artışı, para birimi Yuan’ın ABD Doları ile birlikte uluslararası piyasalarda değerinin düşmesi ile açıklamak kısmen doğru olsa bile, dış ticaret

hacmindeki artışın asıl sebebi yapısal değişimdir.

- Ucuz işgücü, maliyetleri azaltmış ve uluslararası piyasalarda Çin mallarının rekabet gücünü artırmıştır.

- Ülkeye teknoloji girişinin kolaylıkla sağlanabilmesi, üretim kapasitesini ve malların kalitesini artırmıştır.

- Asya’daki üretim ve ticaret ağı Çin’in uluslararası pazarlara uyumunu kolaylaştırmıştır.

-2004 yılına kadar, dış ticaret sadece ihracat ve ithalat izni (Ticaret Bakanlığı tarafından verilen) bulunan Çinli işletmeler tarafından gerçekleştirilmiş, bu izne sahip olmayanlar ise sadece faaliyetlerde aracılık yapabilmişlerdir.

-Yabancı sermayeli işletmeler ise sadece üretimlerinde kullanmak üzere ithalat yapabilmişler, ithal ettikleri mallar Çin’in iç pazarında satma hakkına sahip olmamışlardır.

-2004 yılında dış ticarete ilişkin kanun üzerinde yapılan değişikliklerden sonra ithalat yapma izni yabancı işletmelere de verilmiş ancak, uygulamada bu işletmelerin sayısı 2005 yılında Çin’in DTÖ’ne üyeliğinden sonra da sınırlı olup, işlemler zorlaştırılmıştır.

Gümrük tarifelerinin 1 Ocak 2005’ten itibaren ortalama olarak %10’un altına düşmesi ve ihracatın bir bölümü için DTÖ tarafından gözetilen ülkeler prensibinin uygulanmasıyla 2005’te tekstil antlaşmaları çerçevesinde, gelişmiş ülkelerin ithalatlarında tekstile uygulanan kotaların kaldırılması Çin’in ihracatını önemli ölçüde artırmıştır .

Çin dış ticaretinin artmasında ihracattaki kadar ithalattaki artış da önem arz etmektedir. 2000-2007 yılları arasında ihracat 3,5 kat artarken ithalatın artışı yaklaşık beş kat artmıştır. Özellikle yeniden ihraç edilmek üzere yapılan ithalat, önemli bir paya sahip bulunmaktadır. Bu nedenle Çin dış ticaretinin büyümesinin dünya pazarına iki yönlü etkisi söz konusudur: Birincisi, Çin’in ihracatta patlama yaparak diğer ülkelerin dış ticaret dengelerini değiştirmiş olması, ikincisi ise ekonomik gelişmesini ve üretim gücünü artırmak için dış dünyadan hammadde ithal ederek girdilerin piyasa fiyatlarını yükseltmiş olmasıdır. Bunun en açık örneği dünyadaki petrol fiyatlarının artışında görülmektedir . Çin, dünyadaki petrol ithalatında ikici sırayı almaktadır. Dünyadaki alüminyum, demir, çelik ve deri üretiminin 1/3’ten fazlasını Çin tüketmektedir. Söz konusu hammaddelerde arz konusunda sorunlar yaşanmaya başlamıştır. Aşağıdaki tabloda Çin’in AB ve ABD yönlü ticaretinin dış ticareti içindeki yeri görülmektedir.

Tablo 2: Çin’in dış ticareti (milyar dolar)

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
İhracat 249,2 266,1 325,6 438,2 593,3 762,9 968,9 1217,8
ABD’ye 52,1 54,3 69,9 92,5 124,9 162,9 203,4 232,7
AB’ye 38,2 41,0 48,2 72,1 104,6 143,8 181,9 245,2
İthalat 225,1 243,6 295,2 412,8 561,2 660,0 791,5 856,0
ABD’den 22,4 26,2 27,2 33,9 44,7 48,6 59,2 69,4
AB’den 30,8 35,6 38,6 53,1 69,2 73,5 90,4 111,1

Kaynak: DREE, La situation économique et financière de la Chine, s.7 http://www.mfe.org/Dossiers_pays/dossiers.asp 16/07/2008

Çin dış ticaretinin 2000 yılından beri gelişen seyrine baktığımızda ihracatının ABD ve AB, ithalatının ise AB ve Asya merkezli olduğunu görmekteyiz. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere 2007 yılında ABD’ye olan ihracatı 232,7 milyar dolar iken ithalatı 69,4 milyar dolarla sınırlı kalmıştır. Buna karşılık aynı yıl AB’ye olan ihracatı 245,2 milyar dolar iken ithalatı 111,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

2.3.3. Doğrudan Yabancı Yatırımlar

1996 yılından beri, gelişmekte olan ülkeler arasında en çok yatırım çeken ülke konumunda olan Çin 2000 yılında 38,4 milyar dolar, 2003 yılında 53,5 milyar dolar değerinde doğrudan yabancı yatırım çekmiştir. Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin çektiği doğrudan yabancı yatırımlarda azalma olurken Çin’inki artmaya devam etmiş, bu artışta Hong-Kong gibi bölgelerin önemli rolü olmuştur.

Genel olarak baktığımızda doğrudan yatırımlara yönelik sermayenin OCDE (İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) üyesi ülkelerde fazlalık oluşturduğu ve gelişmekte olan ülkelere doğru yöneldiği görülmektedir. Bu ülkelerden 2006 yılında 1 200 milyar dolar, 2007’de ise 1 820 milyar dolar değerinde sermaye çıkışı olmuş bunun 2006 yılında 368 milyar doları, 2007’de ise 471 milyar doları gelişmekte olan ülkelere gitmiştir. Gelişmekte olan ülkelerden ise Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, OECD ülkelerinden gelen yatırımların % 50-60’ini çekmiştir. Bu sayede Çin, 2007 yılında ülkesine çektiği 74,7 milyar dolar değerinde doğrudan yabancı yatırım ile ABD ve İngiltere’den sonra dünyada üçüncü sırada yer almıştır. Yatırım yapan yabancı işletmeler, ihracata yönelik imalat sanayinde faaliyet göstermekte olup bunların içinde önemli bir bölümü Asya ülkelerinden gelmektedir.

Doğrudan yabancı yatırımların Çin’e yönelmesinin başlıca nedenlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz :

- Çin’in temsil ettiği potansiyel büyüklük ve bundan kaynaklanan pazarın büyüklüğü, dolayısıyla da tüketici sayısının çokluğu,

- Politik ve sosyal açıdan ülkede istikrar ortamının sağlanmış olması,

- Altyapıdaki iyileşmeler,

- Ekonomik gelişmedeki devamlılığın yıllık ortalama olarak %7-9 civarında büyümeye imkan vermesi.

- 2001 yılında DTÖ’ne giren Çin’in yabancı yatırımcılara hukuki açıdan güven vermiş olması.

Çin’in genel olarak tekstil, ev aletleri ve oyuncak gibi mallardaki üretimi yeni olmamakla birlikte bu mallar, 1980’li yıllardan itibaren yabancı sermayenin ülkeye girmesiyle uluslararası pazarlara taşınabilmiştir. Asya kaynaklı olan yabancı yatırımcılar başlangıçta, ithal ettikleri malları yeniden ihraç edilebilir şekle dönüştürerek Çin’in dış ticaretinin gelişmesinde önemli ölçüde rol oynamışlardır.

Günümüzde Çin’in dış ticaretinin %60’ı yabancı sermayeli işletmeler tarafından gerçekleştirilmektedir . Otomobil, cep telefonu başta olmak üzere Çin ekonomisinin sektörlerinin çoğunda önemli paya sahiptirler. 2002 yılında ihracatın %52’si Batılı işletmeler tarafından yapılmıştır. New Balance Athletic Shoe ya da Philips gibi şirketler Çin’i yabancı yatırımlar bakımından ön sıralara taşımışlardır. Yerel sermayenin katma değer yaratma oranı ise %30 (elbise) ile %40 (elektronik eşya) arsındadır ve bu oranlar yıldan yıla artmaktadır.

Yabancı sermayenin %60’lık kısmı Asya bölgesinden özellikle de Hong Kong’dan gelmektedir. Bunun içinde ise Batıdan gelen sermayeye yakın oranda, Çin ve Tayvan sermayesi bulunmaktadır. Çinli sermayenin bir kısmı, ülkelerindeki yabancı yatırımı teşvik yasalarından faydalanmak amacıyla, Tayvanlılar ise Çin ile olan ticarete konan engelleri bertaraf etmek amacıyla bu yola başvurmaktadırlar. ABD yabancı yatırımcılar içinde % 8,7 pay alırken AB %7,8 pay almaktadır.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2711 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
Afrika 77 641
Asya 98 1078
Avrupa 22 637
Latin Amerika ve Karayipler 16 67
Kuzey Amerika 9 288
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1381 ) Etkinlik ( 53 )
Alanlar
Balkanlar 24 293
Orta Doğu 23 608
Karadeniz Kafkas 3 296
Akdeniz 3 184
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1292 ) Etkinlik ( 77 )
Alanlar
İslam Dünyası 58 781
Türk Dünyası 19 511
Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2042 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
Türkiye 82 2042

İnsanoğlunun doğal yaşam ortamı karalardır. Ancak, dünyanın büyük kısmı denizlerle kaplı olup deniz insanoğluna refah, zenginlik ve güç getirecek özelliklere sahiptir. Bu açıdan bakıldığında insan toplulukları, doğal olarak, sosyolojik gelişmelerinin her aşamasında evvela doğal yaşam ortamları olan ...;

Ukrayna’da Rusya’nın yakın zamanda büyük bir saldırı gerçekleştireceği haberlerinden ABD’nin Ukrayna’yı son ana kadar destekleyeceğini deklare etmesine kadar karmaşık ve belirsiz bir durum söz konusu. Rusya ile “sınırsız dostluğu“ bulunan Çin ise bu karmaşık durum karşısında pozisyon belirlemeye çal...;

Geçen hafta Cuma günü (10 Mart 2023) Suudi Arabistan ve İran arasında yeni bir anlaşma imzalandı. Buna yeni bir “Kutsal Cuma“ anlaşması denebilir mi? İki ülke arasındaki en büyük fayın mezhep farkının siyasileştirilmesinden kaynaklandığı düşünülür ve mezhep anlaşmazlığının arkasına gizlenen bölgesel...;

Çağımızda, ülkeler arasındaki ilişkilerde konjonktüre bağlı olarak meydana gelen değişimler sonucunda, klasik diplomasi yöntemlerinin yanında yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Diğer ülke yönetimlerini ve uluslararası örgütleri etkilemek hedefiyle birlikte, yabancı kamuoyunu da etkilemek ihtiyacı d...;

TASAM Staj Programı; katılımcıların akademik çalışma yetkinliği kazanmasına destek olarak kaynaklara ulaşma, bilgi toplama ve iletişim gibi konularda mevcut yetenek ve özelliklerini geliştirmelerini amaçlamaktadır. TASAM’ın mevcut çalışma alanları kapsamında değerlendirilecek stajyerlerin, bu alanla...;

Türk siyaset hayatında kamplaşmaya yol açan yaşam tarzı çatışmasının psikolojik, sosyopsikolojik yönü başta olmak üzere tarihin derinliklerinden gelen faktörlerle çeşitli açılardan sorgulanmasına hasredilen kitap 160 sayfadan oluşuyor. ;

Dünyadaki en güçlü ve etkili istihbarat servisleri açısından merak edilen en önemli konuların başında, Çin’in Afrika’daki askeri ve siyasi stratejik planları gelmektedir. Afrika madenleri ve enerji yatakları Çin’in bu kıtaya yönelmesinde temel etkendir. ;

İçinde bulunduğumuz çağda, teknolojinin gelişmesi neredeyse her alanda daha önce görülmemiş değişikliklere ve gelişmelere yol açmıştır. Denizcilik faaliyetleri de teknolojik gelişmelerden etkilenmektedir. Otonom gemilerin geliştirilmesiyle birlikte kullanımına yönelik test aşamaları hızlanmaktadır.;

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

6. Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...