AB’ye Müzakere Sürecinde Türkiye-Rusya Ekonomik İlişkileri

Makale

AB’nin koyduğu bir takım kısıtlamalar, kotalar ve sınırlamalar ister istemez iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyecek. Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliğinden kaynaklanan bir bağımlılığı zaten mevcut. Halihazırda Türkiye-Rusya ticari-ekonomik ilişkilerinde Gümrük Birliğinden kaynaklanan bazı sınırlamalar zaten mevcut. ...

AB’nin koyduğu bir takım kısıtlamalar, kotalar ve sınırlamalar ister istemez iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyecek. Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliğinden kaynaklanan bir bağımlılığı zaten mevcut. Halihazırda Türkiye-Rusya ticari-ekonomik ilişkilerinde Gümrük Birliğinden kaynaklanan bazı sınırlamalar zaten mevcut. Ancak, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği yeni kurallar sınırlamalar ve kotalar getirecek. Türkiye’nin AB üyeliği durumunda, Türkiye-Rusya ticari-ekonomik ilişkilerinde ilk ve en çok etkilenecek sektörlerin başında turizm ve enerji sektörü gelmektedir.

2004 yılında önceki yıllara göre rekor düzeyde Rusya vatandaşı turist olarak Türkiye’yi ziyaret etmiştir. 2004 yılında Türkiye’yi tercih eden Rusya vatandaşı turistlerin sayısı 2003 yılına göre % 31oranında artarak, 1 milyon 650 bin kişiye ulaşmıştır. Tatil için Türkiye’ye gelen yabancı turistler sıralamasında Ruslar İngilizleri geride bırakarak, Almanlardan sonra ikinci büyük yabancı turist kitlesini oluşturmuşlardır. Ençok harcama yapan turistler arasında da Ruslar ilk sıralardadır. 1997 yılında bir Rus turistin yaptığı ortalama harcama tutarı 300 dolar iken, 1998 yılında bu rakam iki katına çıkmıştır. Bir başka kaynağa göre Rusya ve BDT ülkelerinden gelen turistlerin 1999 yılındaki harcamaları 650 dolar iken, 2002 yılına gelindiğinde, bu miktarın 731 dolar civarına yükseldiği görülmektedir. 2004 yılında da % 10’luk bir artış öngörülmüştür. Rusya’nın ekonomisi gelişmeye devam ettikçe Rus turistlerin harcama miktarı da artacaktır. 2005 yılında ise 2 milyona yakın Rusya vatandaşının tatil için Türkiye’yi seçeceği tahmin edilmektedir.

Türkiye’nin AB üyesi olması durumunda Şengen bölgesine girmesiyle vize prosedürünün zorlaşması, eğer Rusya bu süre içerisinde AB ile vize konusunda anlaşamazsa, Rusya’dan Türkiye’ye olan turist akımını önemli ölçüde azaltacaktır. Türkiye’de bu konuya dikkat çekenlerden birisi de Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu Başkanı A.H. Gürdoğan oldu. Gürdoğan, “’Rus vatandaşlarının Türk sınır kapılarında vize almalarını kolaylaştıran mevcut durumun korunması gerekir. Aksi halde Rus turistler tatil için Türkiye’yi tercih etmeyecektir. Bu nedenle ülkemizin dış ticaret ve turizminde önemli potansiyele sahip Rusya Federasyonu vatandaşlarının Shengen vizesi şartı dışında tutulması gerekir“ sözleriyle konuya dikkat çekti.

2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bütün Kıbrıs adasının temsilcisi statüsüyle AB’ye kabul edilmesinden sonra Rusların turizm için tercih ettiği ülkeler sıralamasında Güney Kıbrıs’ın pazar kaybettiği ve gerilediği görüldü. Ancak, bu Türkiye AB üyesi olsa bile iki ülke arasında anlaşmalarla çözülebilecek bir durumdur. Rusya’nın bu konuda bazı AB ülkeleri ile yaptığı yumuşatıcı çeşitli uygulamalar vardır. Rusya, İtalya ve Almanya ile Şengen vizesi bölgesine girmelerine rağmen daha yumuşatılmış bir vize prosedürü konusunda anlaşma imzalamıştır. Türkiye müzakere sürecinde vize konusunda İtalyan ve Alman uygulamalarını örnek almalı ve kendisine uyarlamalıdır.

Rusya ve Türkiye arasındaki ticari-ekonomik işbirliğinin en perspektifli alanlarından biri de enerji sektörüdür. Türkiye’nin halihazırda Rusya’dan yaptığı doğalgaz alımları ve “Mavi Akım“ doğalgaz boru hattı enerji alanındaki ilişkilerin önemli göstergeleri olarak değerlendirilebilir. Türkiye’ye doğalgaz ihraç eden ülkeler sıralamasında Rusya geleneksel olarak ilk sırada bulunmaktadır. 1996 yılına kadar olan dönemde Türkiye doğalgaz ithalatının hemen hemen tamamını Rusya’dan yapmış, sonraki yıllarda ise ithalatta Rusya’nın payı azalmağa başlamıştır. 2003 yılında Rusya’nın OAO Gazprom şirketi 20 ülkeye doğalgaz ihraç etmiştir. İhracatta en büyü payı Batı Avrupa ülkeleri almaktadır. Rusya’nın doğalgaz ihracatının 2/3’ü (89 milyar m3) bu ülkelere yapılmaktadır. İlk sırayı 29,6 milyar m3 ile Almanya almaktadır. İtalya 19,8 milyar m3 ile ikinci, Türkiye ise 12,9 milyar m3 ile üçüncü sıradadır. Türkiye’yi 11,2 milyar m3 ile Finlandiya takip etmektedir. 43,9 milyar m3 ile başta Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya gibi Orta Avrupa ülkeleri de önemli bir pazardır Rusya için.

Türkiye’nin AB’ye üyeliği iki ülkenin enerji alanındaki ilişkilerini de etkileyecektir. AB, Barcelona’da aldığı bir kararla 2004 yılından itibaren, Rus doğalgazı ithalatının oranının kademeli olarak azaltılması amacıyla başka doğalgaz ihracatçısı ülkelerle yeni uzun süreli anlaşmalar yapma yönünde karar aldı. 1997 yılında ise AB Komisyonu AB’ye üye ülkelerin doğalgazda tek bir dış kaynağa bağımlılığının % 30’u geçmemesi gerektiği yönünde bir karar almıştı. Ancak Rus doğalgazının Avrupa pazarındaki payı hala yüksek. Almanya kullandığı gazın % 47’sini, yeni AB üyesi olan Slobakya’da ise % 100’ünü Rusya’dan ithal ediyor. Aralık 2004’te Uluslararası Enerji Ajansı AB’yi Rus doğalgazına olan yüksek orandaki bağımlılığın enerji güvenliğini tehlikeye soktuğu konusunda uyardı. AB’nin tam üyesi olması halinde aynı kısıtlamalar Türkiye için de geçerli olacak. Halihazırda % 64,6 olan Rus doğalgazına bağımlılık % 30’a kadar düşmek zorunda kalacak.

Önümüzdeki dönemlerde Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin vaat ettiği potansiyelin artacağı kuşku doğurmamakla birlikte, günümüzde her iki ülkenin başlıca ticaret ortağı AB’dir. AB’ye girmek için çaba gösteren Türkiye’nin dış ticaretinin neredeyse yarısı (79,8 milyar dolar - % 49,6) AB üyesi ülkelere yöneliktir. 2004 yılında Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracat 34,4 milyar dolar (toplam ihracatın % 54,5’i), Birlik ülkelerinden yaptığı ithalat ise 45,4 milyar dolar (toplam ithalatın % 46,5’i) olmuştur. Rusya da AB üyesi değil fakat 2004 yılı verilerine göre, tıpkı Türkiye gibi, Rusya’nın en çok ticaret yaptığı ülkeler AB ülkeleri. Rusya’nın 2004 yılı ihracatında ilk üç ülke Hollanda (15,2 milyar dolar - % 8,4), Almanya (13,3 milyar dolar - % 7,33) ve İtalya (12 milyar dolar - % 6,65). 2004 yılı ithalatında ise ilk sırada Almanya (10,5 milyar dolar - % 14,0) bulunmakta. Sadece Almanya ile ticaret hacmi 23,8 milyar dolardır ki toplam dış ticaret hacmine oranı % 9,2’dir. Genel olarak bakıldığında tıpkı Türkiye gibi, Rusya’nın da dış ticaretinin % 50’den fazlası AB üyesi ülkeler iledir.

Bu durumdan iki ülke arasındaki ticari-ekonomik ilişkilerin çok fazla etkilenip etkilenmemesi Türkiye’nin AB ile müzakere sürecindeki tavrına bağlıdır. Nitekim bu konuda Rusya birinci ağızdan uyarılar yapmaktadır. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye ziyareti çerçevesinde, DEİK’in desteğiyle 6 Aralık 2004 tarihinde TOBB tarafından düzenlenen Türk-Rus İş Forumu’nda, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediklerini, ancak Türkiye’nin AB üyesi olduktan sonra diğer ülkelerle olan ilişkilerinde meydana gelebilecek bazı değişiklikleri de düşünmesi gerektiğini belirtti. Putin, örnek olarak AB üyesi Türkiye’ye vize kısıtlamaları nedeniyle eskisi kadar çok Rus turist gelemeyeceğini ve AB üyesi Türkiye’nin AB’nin ortak enerji politikaları nedeniyle şu andaki uygun koşullarda ve giderek artan miktarlarda Rusya’dan doğalgaz almaya devam edemeyebileceğini gösterdi.

Rusya Devlet Başkanı V. Putin, 11 Ocak 2005 tarihinde TOBTİM Ticaret Merkezinin resmi açılışı için Moskova’ya gelen Başbakan R.T. Erdoğan ile birlikte Türk iş çevrelerinin temsilcileriyle yapılan buluşmada Türkiye’nin AB ile entegrasyonu ticari alandaki Rus-Türk işbirliği için yeni imkânlar açmalıdır demiştir. Putin, bu zamana kadar iki ülke arasında ulaşılan neticelerin korunması gerektiğini, konunun çok iyi hesap edilmesini, pragmatist bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini ve AB’nin yeni üyelerinin bu konudaki tecrübelerine bakılması gerektiğini belirtmiştir.

Putin, başta enerji ve turizm olmak üzere, Türkiye’nin AB üyesi olması durumunda hemen etkilenecek ikili ekonomik ilişkilerin çeşitli alanlarına ve doğabilecek zorluklara dikkat çekmiştir. Putin, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakeresi sürecinde bunların gözönünde bulundurulmasını istemiştir. Ancak yine Putin, bu uyarılarının müzakere sürecine girilmemesi anlamına gelmediğini fakat müzakere süreci boyunca problemlerin ve sorunların milli çıkarlar gözönünde tutularak bir bütün olarak ele alınmasını “tavsiye“ babında söylemiştir. Rusya’nın eski Başbakan ve Dışişleri Bakanlarından ve şu anda Rusya Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığını yürüten Yevgeniy Primakov, 2004 Ekim ayında Türk-Rus İş Konseyi’nin toplantısında Ankara ile Moskova’nın, AB’nin daha önceki genişleme tecrübelerini dikkate alarak, Türkiye’nin AB üyesi olması durumunda ikili ilişkilerde muhtemel “keskin köşelerin“ yumuşatılması için önceden tedbirler alacağını ifade etmiştir.

Türkiye’nin AB’nin tam üyesi olması 15-20 yıllık bir süreci gerektirebilir. Bu zaman sürecinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi artarak devam edecektir. Nitekim Türkiye ve Rusya aralarındaki mevcut 11 milyar dolarlık ticaret hacmini 25 milyar dolar seviyesine çıkartmak istediklerini Rusya Devlet Başkanı V.V. Putin ile Türkiye Başbakanı R.T. Erdoğan arasında en son gerçekleşen Soçi buluşmasında tekrarladılar. Türkiye AB’ye tam üyelik için öngörülen 15-20 yıllık süre içerisinde Rusya ile ekonomik ilişkilerini kuvvetlendirme politikasına devam etmeli ve üyelik halinde ortaya çıkacak problemler için iki tarafın çıkarlarına da uygun çözüm yolları araştırılmalıdır. Türkiye için Rusya vazgeçemeyeceği önemli bir ticari ortak ve büyük bir pazar haline gelmiştir. Bu yüzden Türkiye, AB ile müzakere sürecinde özellikle Rusya ile olan ekonomik ilişkilerinden kaynaklanan çıkarlarını ve kazanımlarını korumak için çeşitli formülleri yine Rusya ile yapacağı istişareler yoluyla bulmak ve uygulamak zorundadır. Türkiye’nin AB üyeliği iki ülke ekonomik ilişkilerinin önünde engel değildir, aksine yeni açılımlar sağlayacak potansiyel taşımaktadır.

* TASAM Rusya (Moskova) temsilcisi.

Dipnotlar

  1. Perspektiva / Perspektif, Yıl 3, Sayı 17, Mayıs 1999, s.12.
  2. Anadolu Ajansı, 14.12.2004.
  3. Bu konudaki açıklamayı, 6 Aralık 2004’teki Türk-Rus İş Konseyi toplantısında Türk işadamlarının vize konusundaki sıkıntılarını ifade temeleri üzerine Rusya Devlet Başkanı V. Putin yapmıştır. Bkz.: “Vıstuplenie Prezidenta Rossii V.V. Putina na rossiysko-turetskom delovom forume, Ankara, 6 dekabrya 2004 goda“. RF Devlet Başkanı V.V. Putin’in 6 Aralık 2004 tarihinde Ankara’da Türk-Rus İş Konseyinde yapmış olduğu konuşma). RF Dışişleri Bakanlığı Enformasyon ve Basın Dairesi, 07.12.2004. http://www.mid.ru
  4. Sprovoçnıe materialı. “Postafki gaza v dalnıee zarubejie“. 17 iyunya 2004 goda. (Danışma Materyalleri. “Uzak ülkelere gaz sevkiyatı“. 17 Haziran 2004). http://www.gazprom.ru/articles/article12545.shtml
  5. Friedbert Pfluger. “Zavisimost Germanii ot importa rossiyskogo gaza opasna i nenujna“ (Almanya’nın Rus doğalgazına bağımlılığı tehlikeli ve gereksiz). Allianz der Abhangigkeit. Financial Times Deutschland Gazetesindeki Almanca aslından Rusçaya yapılan çevirisi için bkz.: http://www.inosmi.ru/translation/217841.html ; Artem Bagirov. “Gazovıy Şlagboum“ (Gaz Vanası) http://www.rg.ru/bussines/rinky/472.shtm
  6. DEİK ve TC Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği verileri.
  7. “Vıstuplenie Prezidenta Rossii V.V. Putina na vstreçe s predstavielyami delovıh krugov Turtsii, Moskva, 11 Yanvarya 2005 goda“. (RF Devlet Başkanı V.V. Putin’in 11 Ocak 2005 tarihinde Moskova’da Türk iş çevreleri temsilcileriyle görüşmesinde yapmış olduğu konuşma). RF Dışişleri Bakanlığı Enformasyon ve Basın Dairesi, 11.01.2005. http://www.mid.ru
  8. Bkz.: “Vıstuplenie Prezidenta Rossii V.V. Putina na rossiysko-turetskom delovom forume...
  9. M. Meyer. “Rossiya-Turtsiya-EC: Partnörstva neizbejno“. (Rusya-Türkiye-AB: Ortaklık kaçınılmaz). RİA Novosti, 15.11.2004.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2782 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1118
TASAM Avrupa 23 651
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

1980'li yıllarda çevre sorunlarının yaşanmasıyla, "sürdürülebilirlik" ve "sürdürülebilir gelişme" kavramları Dünya gündeminde önem kazandı. Sürdürülebilirlik kavramının önem kazandığı sektörlerden biri de, turizm sektörüdür. Turizm sektörünün, doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki etkileri, farklı...;

Son yıllarda teknolojideki ilerlemeler ve uluslararası serbestleşme faaliyetleri, üretim, tüketim ve finans alanlarında küreselleşmiş bir ekonominin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu küreselleşme sürecinin önde gelen aktörlerinden olan çok uluslu şirketler, birden çok ülkede faaliyet göstermektedi...;

Küresel ekonomide son yıllarda bilhassa Çin, Hindistan ve Endonezya gibi kalabalık nüfusa sahip ülkeler, önemli büyümelerin gerçekleştiği ülkeler olarak göze çarpıyor. Bu ülkeler, küresel ekonomik büyümenin son derece kısıtlı olduğu son birkaç yılda büyümenin itici güçleri arasında yer aldı. Türkiye...;

Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Avrupa Arktik Bölgesi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Arktik, Barents Denizi’nin nükleer silahlı denizaltılar ve yoğun askeri konuşlanmalar için bir operasyon sahası olduğu stratejik bir sınır hattıydı. ;

Makale, Türk dış politikasının şekillenmesinde güvenlik kültürünün önemli bir rol oynadığını incelemektedir. Güvenlik kültürü, uzun dönemli yapısal ve kısa dönemli konjonktürel faktörlerden etkilenir. Uzun dönemli yapısal faktörler arasında Türkiye’nin kurucu ideolojisi, coğrafi koşulları ve tarihse...;

Ortadoğu, Osmanlı hakimiyeti altında dört yüzyıl boyunca barış ve istikrarın hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından bu düzen sona ermiş ve bölge, büyük devletlerin güç mücadelelerinin etkisiyle zayıf, istikrarsız ve geri kalmış bir yapıya bürünmüştür. Soğuk Savaş’ın son...;

Teknopolitik, teknolojinin dünya siyasetinde ve toplumsal yapıda oynadığı yeni rolü anlamak için kullanılan bir kavram. Bu kavram, teknolojinin ekonomik, politik ve kültürel dinamikleri nasıl dönüştürdüğünü ve yeni bir dünya düzeni inşa etmekte olduğunu anlatıyor. Teknoloji, artık sadece bir araç de...;

Küresel ölçekte bir “Türkiye Markası” olan 10. İstanbul Güvenlik Konferansı (İGK) 2024, TASAM Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü (MSGE) tarafından “Teknopolitik Yeni Dünya Güvenliğin Güvenliği: Akıl, Nesil, Aile, İnanç ve Devlet Güvenliği” ana teması altında 21-22 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’da W...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...