Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi’nin açılış konuşmalarını TBMM ( E ) Başkanı Bülent Arınç, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili ve TASAM Başkanı Süleyman Şensoy yaptı.
Kongre’de Anahtar Konuşmacı T.C. Başbakanlık Baş Müşaviri ve Medeniyetler İttifakı Ulusal Eş Güdüm Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa’nın “Medeniyet İdraki ve Değerler Manzumesi“ başlıklı konuşmasının ardından oturumlara geçildi. Sekiz oturumda “Değerler, Kurumlar ve Kişiler“ konularında altmışın üzerinde tebliğin sunulduğu Kongre iki gün sürdü.
Kongre’nin oturumlarında başkanlıkları İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Karagül, Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurettin Öztürk, TASAM Başkan Yardımcısı Büyükelçi (E) Murat Bilhan, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nden Doç. Dr. Metin Boşnak ve M.Ü. Öğretim Üyesi, İKÖPAB (İslam Konferansına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği) Genel Sekreteri Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç yaptı.
Başkan Süleyman Şensoy: “Zihinsel eşiklerin aşılması belli bir zaman alıyor“
TASAM Başkanı Süleyman Şensoy Kongre’nin açılışında “Üretim-Tüketim-Büyüme ve İnsan İnşası“ ekseninde yaptığı konuşmasında Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi’nin yaklaşık sekiz yıldır, hazırlığı da dâhil edilirse dokuz yıldır devam ettiğini 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini müteakip manevi himayelerine aldıklarını ve bu güne kadar geldiğini söyledi.
Başkan Şensoy konuşmasının Proje ve aşamalarını anlattığı bölümünde şunları söyledi “Üç bölüme ayırdığımız Proje’nin ilk bölümünde “Makro Temalar“ ele alındı; millet ve devlet olmanın temel parametrelerinin ve gelecek vizyonunun tartışılması idi. İkincisi bu makrohedeflere Türkiye’yi taşıyabilecek “Stratejik Lokomotif Sektörler“ oldu; on sektör belirlenmişti. Üçüncüsü ise “Değerler İnşası“ boyutu ki birçok çalışma yapıldı. Bugün de bu çalışmanın yeni bir boyutundayız. “Referans Değerler, Kurumlar, Kişiler“ başlığı altında iki uygulama projesi de devam ediyor. Onlarla ilgili bir paralel çalıştay ve bir de oturum bu program içerisinde bütünleşik olarak gerçekleştirilecek.
Kısaca bahsetmek isterim; bunlardan biri “Osmanlı Devleti’ndeki Tasavvuf Hayatının Kurumsal Yönetişimi“ konusudur. Bu konuda 13.000 sayfa ve 5.000 belgeden oluşan bir arşiv var. Bu arşivin tamamı Latinize edildi ve üzerinde çalışılıyor. Tasavvuf hayatının o günkü yönetişimi, devletle olan ilişkiler, devletin bu alandaki rolü ve bu anlamda temel koordinatlar nelermiş öncelikle bunları anlamanın, sonra günümüz için yorumlamanın arayışındayız. Kısır döngülü tartışmalara girmeden; manevi hayatımızın, Anadolu Erenlerinin, Anadolu’yu maddi fethinden önce aslında mânen fethetmiş olan erenlerin zaman içerisinde daha da kurumsallaştırdıkları tasavvuf hayatını tarihsel olarak anlamaya çabalayan ama bir tarih çalışmasından çok bugüne ne yorum getirilebilir üzerinde yoğunlaşan bir çalışma.
Diğeri de Türkiye çapında şubeleri bulunan Esnaf ve Sanatkârlar Derneği ESDER ile Ahilik üzerine bir uygulama projesi başlatıyoruz. O henüz yeni ve burada hazırlık çalıştayı yapılacak, “nasıl yapabiliriz, bu işi birlikte nasıl başarılı kılabiliriz“ diye istişare edilecek. Ana teması “Üretim - Tüketim ve Sosyal Sorumluluk İş Modeli“ olarak belirlendi. Ahilik, yılda sadece bir defa devletin imkânlarıyla kutlamaları yapılan, pilav dağıtılan - ilgili otoriteler bana kızmasın - romantik bir tecrübe olmaktan öteye “her ölçekteki şirket ve kurum için bir iş modeli ve etik bir model hâline getirilebilir mi?“ sorusuna cevap aramaya çalışacağız. O kurumların birebir yeniden canlandırılması değil, o ruhun günümüzde nasıl bir model hâline getirilebileceği noktasında bir arayış olacak.
Bunlar bizim yapabildiklerimiz. Binlerce farklı yaklaşım/kurum/yapı neyi önemsiyorsa ve neyin öne çıkmasını istiyorsa böyle bir perspektifte yeniden yorumlamaları gerektiğini düşünüyoruz.
“Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023“ projesine başlarken, Başbakanlık’ın tayin ettiği bürokratlara bunu anlatmak için on sekiz defa gitmek gerekmişti. Dolayısı ile üç yüz yıllık bir içe kapanıklıktan sonra daha kapsayıcı bir düşünce sistematiğine geçmek, hem kurumsal olarak kamu yönetiminde hem sivil toplumda hem akademi dünyamızda zihinsel eşiklerin aşılması belli bir zaman alıyor. Daha sonra bildiğiniz gibi binlerce 2023 projesi ortaya çıktı. Herkes kendi açısından bir hedef ortaya koydu.
Aynı şekilde Değerler İnşası aşamasında da kim neyi önemsiyorsa, hangi vakıf, hangi cemaat, hangi dernek ve sivil oluşum neyi kendisi açısından önemli görüyorsa, onu temsil etme noktasında benzer çalışmaları yapması gerektiği kanaatindeyim. Bu dişi bir yaklaşım ve çok sayıda yeni “yavrularının“ olması temel hedefimiz“.
Konuşmasının devamında içinden geçtiğimiz dönemi “çok türbülanslı bir dönem“ olarak niteledikten sonra Batı dünyası başta olmak üzere çok büyük bir kaynak krizinin yaşandığını “borç-para-borç“ ilişkisi içinde kaynak üretmiş ve bu anlamda hem zenginliğini hem de standartlarını yükseltmiş olan Batı dünyasının Doğu’daki yeni çıkan güçleri zamanlıca öngöremediği için 2008’den bugüne çok büyük kriz yaşadığını söyleyen Başkan Şensoy bunun çok büyük bir kaynak krizi olduğunu bölgemizde yaşanan bütün kavgaların ve çatışmaların da aslında bu paylaşım mücadelesinin sonuçları olduğunu, yaşananların aynı zamanda bir insanlık krizine yol açtığını dile getirdi.
Konuşmasının sonunda çalıştıkları alanın çok kadirşinas, vefakâr alanlar olmadığını söyleyen Şensoy sözlerini şöyle tamamladı “Gereğinden fazla idealizm, özveri ve fedakârlık gerektiren alanlar ve biz bunu uzun yıllardır yaşıyoruz. Toplum olarak bir şekilde kültür ve medeniyete çok büyük önem verdiğimizi söylerken buradaki kapsamı hep fiziksel altyapıya indirgeyebiliyoruz. Yani bir kültürel yatırımda bile elimizdeki kaynakların yüzde doksan beşini bina yapmaya ve onun içini tefriş etmeye harcayabiliyoruz.
İnsan odaklı yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu, edebî olarak söylenmesi güzel olsa da uygulamada çok zor olan “insanı inşa etmenin, ülkeyi ve dünyayı yeniden inşa etmek olduğu“ üzerinde çokça durmamız gerektiği kanaatindeyim“. (Konuşmanın tamamı için lütfen bağlantıyı kullanınız http://bit.ly/1jaW4tB ).
Prof. Ahmet Emre Bilgili: “Bizim “şehir“ diye bir davamızın olması lâzım“
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili ise yaptığı konuşmasında ağırlığı Şehir kavramına ayırdı. “Şehir“ diye bir davamızın olması gerektiğini veya şehrin bir dava galine getirilmesi gerektiğinin altını çizen, bütün referans değerler, kurumlar ve kişilerle ilgili politikaların şehir merkezli olarak ele alınması ve şehir merkezli devamlılığını sağlanmasının bir zaruret olduğunu dile getiren Müsteşar Yardımcısı Bilgili “Çünkü bütün değerlerimiz şehirlerde yaşıyor“ dedi.
Ahmet Emre Bilgili sözlerini şöyle sürdürdü “Şehirle ilgili Hacı Bayram Veli Hazretlerinin benim çok beğendiğim ve benimsediğim bir sözü var. Diyor ki “Ansızın bir şâra vardım, O şârı yapılır gördüm, Ben dahi bilâ yapıldım, Taş-ı toprak arasında“.
Yine bu şehrin sahibi olan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri “Hüner bir şehr bünyâd etmektir, reâyâ kalbin âbâd etmektir“. Yani burada hepinizin derinlikli anladığı gibi şehirden öte insana vurgu yapılmakta. Asıl olan insandır, insanın gelişimidir deniliyor.
Demin de ifade ettiğim gibi bütün referanslarımız şehirdedir o yüzden şehri bir bütün olarak, kültürel bir kazanım olarak ifade ediyorum. Şehrin kendisi bizatihi her şeyiyle mesaj yüklüdür. Yaşanmışlıklarıyla, biriktirdikleriyle, kültürel mirasıyla ve bir bütün olarak değerlerimizle mesaj yüklüdür. Mesela burada konuşulacak adalet kavramıyla ifadesini bulan bir değerden bahsedelim. Adalet kavramını şehir ve kültürel miras üzerinden nasıl değerlendirebiliriz? Hepiniz Topkapı Sarayı’nı görmüşüzdür. Saray’a girildiğinde en gösterişli ve en yüksek binanın “Adalet Kulesi“ olduğunu görürüz. Bir öğrenciyi oraya götürdüğünüzde adalet kavramını bu kule üzerinden izah edebilirsiniz. Osmanlı Devleti’nin bu kadar asır yaşamasını adalet kavramı üzerinden anlatabilirsiniz. Oraya Adalet Kulesi ismi sembolik olarak verilmiştir. Kulenin altında dönemin bakanlar kurulu toplanır ve kararlar adalet değerinin gölgesinde alınırdı.
Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce şu anki Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Hoca Topkapı Sarayı Zülüflü Baltacılar Ocağı’nın açılışında “Bütün şehirler hocalarımızdır“ cümlesini sarf etti. Bu cümle aslında her şeyi özetliyor. Değerler çerçevesinde “Bütün şehirler hocalarımızdır“ cümlesinden çıkarmamız gereken ders hepimizin bu ‘Hoca’nın öğrencileri olduğumuzdur. Yani şehirler hoca, biz öğrencileriz. O halde bizim çağdaş bir şekilde şehir mektepleri kurmamız lâzım. Şehirleri değer taşıma etrafında örgütlememiz lâzım. Bizim şehirlerden alacağımız çok dersler var. Pratik olsun diye söylüyorum; özellikle bu yeni dönemde, Yeni Türkiye’de bizim bütün şehirlerimiz çok değerlidir. Elbette İstanbul’u hiçbir şehirle kıyaslamıyoruz. Ama bütün şehirlerimiz çok kıymetlidir ve kültürel birikime sahiptir. İşte bu kültürel birikimi bireysel ve sosyal bir kazanıma mutlaka dönüştürmemiz lâzım.
İlköğretimden başlayarak, lise, üniversite ve hayat boyu öğrenim açısından da şehirleri bir kazanıma dönüştürmemiz lâzım. Bu çerçevede başta kendime söylüyorum Milli Eğitim Bakanlığı olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak ve yerel yönetimleri de bu işin içine dâhil ederek şehir mekteplerini devamlılığı sağlayıcı bir şekilde inşa etmemiz lâzım. İşte o zaman bu değerler inşası ve transferini, referans kişi, kurum ve değerlerini çok daha kalıcı hâle getirebiliriz diye düşünüyorum“.
TBMM ( E ) Başkanı Arınç: “Eğitim Politikamız Netleşmedi“
Yaptığı açılış konuşmasında “Bizi ayakta tutan şey temel değerlerimiz ve kültürel kimliğimizdir“ dedikten sonra 2023 vizyonu çerçevesinde tartışılan konuların Türkiye için fevkalâde önemli olduğunu, insanı ortaya çıkaran tek unsurun ekonomik gelişme, milli gelirin yükselmesi, insanların haz alması ve tüketimi arttırması olmadığını söyleyen Bülent Arınç “Kanaat da bu medeniyetin içerisinde çok önemli, israfa karşı olmak da çok önemli, insanların komşuluk hukuku da insanların yardımlaşma duygusu da fevkalâde önemli. Yani Batının kendisine medeniyet bildiği şey ekonomik göstergeler üzerinde rol alabilir. Ama bizim insan odaklı bir medeniyet anlayışına çok daha önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum“ dedi.
Medeniyet konusunun bütün hükümet programlarımızda daha çok kültür olarak yer aldığını belirten Arınç sözlerini şöyle sürdürdü “belli bir plan, çok iyi düşünülmüş gergef gibi işlenmiş, pedagojik anlamda da çok güçlü bir eğitim politikasına ihtiyacımız var. Eğitim politikası her iki senede bir değişir veya değiştirilmek zorunda kalınılırsa bu çocuklarımız için de öğretmenlerimiz için de geleceğimiz için de bence yanlış olur. Yükseköğretim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşması gerekirdi. Bunu şunun için söylüyorum; yani çocuklarımızın daha anaokullarından ve okul öncesi programlarından başlayarak üniversite sonuna kadar ki yirmi milyonu aşkın bir genç kitleden bahsediyorum. Bildiğim kadarıyla ilk-orta ve liselerde on dokuz milyonun üzerinde, üniversitelerde dört-beş milyon civarında öğrencimiz var. Bütün bunların nerede başlayıp nerede biteceğini sağlıklı olarak planlamamız lâzımdı. Önceleri sekiz yıllık kesintisiz eğitim daha sonra biraz farklılaşma en sonunda da dört artı dörtle ortaya çıkan durum yeni sorunları beraberinde getirdi. Ve henüz eğitim politikamız netleşmedi. Çocuklar hangi imtihana girecekler, hangisinden muaf olacaklar, hangisinden çıkıp hangisine yetişecekler veya müfredat programları ne olacak hükümetin sorumluluk taşıyan bir bakanı olarak bu konulara kafamı verdiğimde çok tatminkâr neticeler almadığımı ifade etmeliyim. İnşallah bu dönem Sayın Müsteşarımızın da Sayın Bakanımızın da bu konular üzerinde kalıcı çalışmalar yapmasını ve çocuklarımızın nitelikli bir eğitim almaları konusunda daha net ve daha somut bir program dâhilinde yetiştirilmelerini arzu ediyorum“. (Konuşmanın tamamı için lütfen bağlantıyı kullanınız: http://bit.ly/1lz5Asf )
T.C. Başbakanlık Baş Danışmanı Prof. Dr. Bekir Karlığa “Yaşadığımız bunalımın temelinde ekonomik ve siyasi konulardan çok medeni problemler vardır“
Medeniyet İnşası - Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi’nin Anahtar Konuşmacısı T.C. Başbakanlık Baş Müşaviri, Medeniyetler İttifakı Ulusal Eşgüdüm Başkanı Prof. Dr. Bekir KARLIĞA konuşmasında selamlamadan sonra “insanlığın ortaya koyduğu değerlerin, etkinliklerin, yapıp etmelerin en özgün, en seçkin ve en özet şeklindeki hâline biz medeniyet diyoruz“ sözleriyle başladı.
Karlığa sözlerini şöyle sürdürdü “Bu kavram her ne kadar 19. Yüzyılda Batı literatürüne sivilizasyon veya civilization şeklinde girmiş ise de bizim literatürümüzde daha 9. Asırdan beri, Farabi döneminden beri var olan bir kavramdır. Hemen sözlerimin başında ifade edeyim ki gayet iyi bildiğiniz gibi Farabi medeniyet kelimesini kullanarak ve kitabına da isim vererek üç ayrı kitap yazmıştır. Birisi El Medinetül Fazıla da dediğimiz Erdemli Kent aynı sözün kökünden türemiştir bu kavram. İkincisi El Siyaset’ül Medeniyye yani Medeniyet Siyaseti, Medeniyet Yönetimi, Şehir Yönetimi, Devlet Yönetimi ve Politiği. Üçüncüsü Füsusu’l Medeni Medeniyet Bahisleri.
Bu gün dünyamızın doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle ve güneyiyle büyük bir bunalımdan geçtiğini, bu bunalımın temelinde ekonomik siyasi ve saire konular olmaktan çok öte entelektüel, kültürel ve medeni problemlerin bulunduğunu gördüklerini belirten Prof. Dr. Karlığa sözlerine şöyle devam etti “Son üç yüz yıldır dünyaya hâkim olan Batı Medeniyeti, medeniyeti suiistimal edecek şekilde kendine has bir kavram olarak üretip geliştirmeye çalışmıştır.
Sivilizasyon kelimesi ilk defa 19. Yüzyılda Fransız Devrimi liderlerinden Mirabeau’nun babası tarafından kullanılmıştır. O tarihten sonra da hep Batıya ait bir olgu olarak ortaya konulmuş ve medeniyetin sadece tekil olarak kullanımı gündemde tutulmuştur. Yani “tek bir medeniyet vardır o da Batı Medeniyeti“. Ancak 20. Yüzyılın başlarından itibaren yapılan arkeolojik, antropolojik ve diğer disiplinlere ait çalışmalar bize göstermiştir ki her toplumun kendine has bir kültürü ve medeniyeti vardır. Yaklaşık elli sene öncesine kadar kültür ve medeniyet kavramını da genellikle eş anlamlı kullanılıyordu. Bu günkü bilimsel çalışmaların neticesinde ortaya çıkan husus şudur ki; kültür sadece bir gruba bir topluluğa, bir millete ya da bölgeye has dar bir olgudur. Medeniyet ise bütün kültürlere bütün toplumları bütün insanlığı içeren daha geniş bir üst yapıdır. Şöyle diyebiliriz kültürün üç yüz çeşit tanımı yapılmıştır. Çünkü binlerce kültür vardır. Medeniyetin tam bir tanımını yapamıyoruz. Çünkü farklı alanlara ve farklı medeniyetlere göre bir tanım geliştirmek gerekiyor. Ancak hemen ifade edelim ki yeryüzünde gelmiş geçmiş binlerce kültür varken dünyada var olan medeniyetlerin sayısı en iyimser rakamlarla 40’ı aşmamaktadır. Ama medeniyet tarihçilerinin bize verdiği sayı 25 ile 30 arasındadır. Dolayısıyla medeniyeti kurmak, medeniyeti inşa etmek en büyük ve en zor işlerden birisidir. Kültürler gelişerek sadece kendi milletlerine, kendi topluluklarına ait olan değerlerle yetinmeyip bütün insanlığa hitap edecek değerler üretmeye başladıklarında işte o zaman medeniyet merhalesine geçerler. Bahsettiğimiz gibi binlerce kültürün medeniyet safhasına geçebilmesi bizim mevcut bilgilerimize göre 12.000 yıl içerisinde olmuş ve 30 civarında medeniyet yeryüzünde gelip geçmiştir. Vakti verimli kullanmak bakımından bu konular üzerinde fazla durmak istemiyorum çünkü zaten bunlar Kongre’de konuşulacaktır“. (Konuşmanın tamamı için lütfen bağlantıyı kullanınız: http://bit.ly/1NHhs1P )
“Referans Değerler“, “Referans Kurumlar“ ve “Referans Kişiler“ Konuşuldu
Altmışın üzerinde tebliğin sunulduğu Kongre’nin “Referans Değerler“ oturumlarına Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden Prof. Dr. Milay KÖKTÜRK, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Prof. Dr. Engin BEKSAÇ, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Bayram Ali ÇETİNKAYA, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süleyman DÖNMEZ, Türkiye Ekonomik ve Kültürel Dayanışma Vakfı ve Medeniyet Öncüleri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hikmet AKGÜL, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Prof. Dr. Nurettin ÖZTÜRK, Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Cafer ŞEN, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Felsefe ve Hukuk Enstitüsü’nden Doç. Dr. Faik ELEKBEROV, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Osman Nuri KÜÇÜK, Adıyaman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mustafa ÇEVİK, Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Nergis BİRAY, Trakya Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü’nden Doç. Dr. Ayhan AYTAÇ, Trakya Üniversitesi Edirne Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Mustafa HATİPLER, İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) Kurucu Genel Başkanı Yrd. Doç. Dr. E. Sare AYDIN YILMAZ, İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Sevinç TUNALI, Bingöl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kasım TATLIOĞLU, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Musa Kâzım GÜLÇÜR, Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Âdem PALABIYIK ve Bilişim Teknolojileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Sultan Selim YÜKSEL konuşmacı olarak katıldılar.
“Referans Kurumlar“ oturumlarına Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN, Düzce Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Dr. Yusuf OĞUZOĞLU, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet KARAGÜL, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Abdullah ÖZKAN, TOBB-Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Avrasya Çalışmaları Merkezi’nden Yrd. Doç. Dr. İhsan ÇOMAK, Namık Kemal Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Hamit AKTÜRK, Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Öğretim Görevlisi Kâzım CEYLAN, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden İsmail ÖZ, ESDER Genel Başkanı Mahmut ÇELİKUS, İMKÂNDER Genel Başkanı Murat ÖZER, Uluslararası Mevlana Vakfı Başkan Vekili Esin Çelebi BAYRU, Mimar Semih AKŞEKER ve Türkçe Konuşan Uluslararası Gazeteciler Derneği Başkanı Güngör YAVUZARSLAN konuşmacı olarak katıldılar.
“Referans Kişiler“ oturumlarının konuşmacıları ise şunlar; Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yaşar SARI, Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet İNAN, Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Ali GÜLPINAR, Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Burhan BALTACI, Dumlupınar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mustafa GÜNEŞ, Ege Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet TEMİZKAN, Sakarya Üniversitesi’nden Doç. Dr. Haşim ŞAHİN, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ekrem AYAN, Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İDKAB Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN, Dr. Süleyman GÜNGÖR, Gümüşhane Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Med. Hüseyin BUDAK.
“AHİLİK VE AHİ EVRAN“ Üretim Tüketim ve Sosyal Sorumluluk İş Modeli Proje Çalıştayı
Kongre’nin ilk günü yapılan oturumlara paralel olarak B Salonu’nda TASAM ESDER işbirliğiyle “AHİLİK VE AHİ EVRAN“ Üretim Tüketim ve Sosyal Sorumluluk İş Modeli Proje’sinin Hazırlık Çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştay’ın moderatörlüğünü Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Karagül yürüttü. Çalıştay’a Gazi Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Enver AYDOĞAN, Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE, OSTİM Teknik Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin GÜVENÇ, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Arif ERSOY, OSTİM Teknoloji Geliştirme A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat ÇELİKDOĞAN, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden Doç. Dr. Şennur ÖZDEMİR, Dumlupınar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mustafa GÜNEŞ, HAK-İŞ Konfederasyonu Başkanı Mahmut ARSLAN, Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Öğretim Görevlisi Kâzım CEYLAN, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tümay MERCAN, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü Uzmanı Halil Burak ŞAHİN, ESDER Genel Başkanı Mahmut ÇELİKUS, Milli Gazete Köşe Yazarı İbrahim VELİ, MİSSDER (Müstakil İş Sanayici ve Sanatçı Kadınlar Derneği Başkanı Fadime TOĞAÇ ARSLAN, ÇASGEM Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanı İsmail AKBIYIK, İSTESOB İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Faik YILMAZ, Emin Evim Yönetim Kurulu Başkanı Emin ÜSTÜN, İSTBAKO İstanbul Bakkallar Odası Başkanı İsmail KESKİN ve ESDER Fatih Şb. Bşk. ESDER Esnaf Bülteni Dergisi Genel Yayın Koordinatörü Eşref KÜÇÜKATEŞ katıldılar.
“Tasavvuf Hayatının Kurumsal Yönetişimi; MECLİS-İ MEŞAYİH Örneği“ Özel Oturumu
Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi’nin ikinci günü son oturumunda Özel Proje olarak yürütülen “Tasavvuf Hayatının Kurumsal Yönetişimi; MECLİS-İ MEŞAYİH Örneği“ oturumu gerçekleştirildi.
Bu oturumun başkanlığını M.Ü. Öğretim Üyesi, İKÖPAB (İslam Konferansına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği) Genel Sekreteri Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ yaptı. Konuşmacılar ise şu isimlerden oluşuyor; Karabük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hür Mahmut YÜCER, Araştırmacı Yazar Müfid YÜKSEL, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. İlhami YURDAKUL, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Muharrem VAROL ve Sakarya Üniversitesi’nden Meclis-i Meşayih Projesi Editörü Yrd. Doç. Dr. Ali Vasfi KURT.
http://bit.ly/20n5ALT