Küreselleşme ülkeler arasındaki ekonomik,siyasi,sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi,ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmanın çökmesi,farklı toplumsal kültürlerin,inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması,ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olgular içerdiği, bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünya çapına yayılması olarak tanımlanmaktadır. (1)
Küreselleşme yeni bir olgu değil bugün üçüncüsü evresi yaşanıyor.
Küreselleşmenin bu evrelerini inceleyecek olursak birinci küreselleşme 1490 yılında merkantilizmin etkisiyle yaşanmış ve sömürgecilikle sonuçlanmıştır,ikincisi 1890 yılında sanayileşme ve onun doğurduğu gereksimler sonucunda yaşanmış ve sömürgecilik emperyalizme dönüşmüştür,
Üçüncü küreselleşme ise 1970 yılında çok uluslu şirketlerin doğması,1980’lerde iletişim devriminin yaşanması ve son olarak 1990 yılında SSCB’nin yıkılması ve batının rakibinin kalmamasıyla yaşanmaya başlanmıştır.(2)
Yaşadığımız son küreselleşme bilgi işlem,iletişim ve üretim örgütlenmesindeki büyük değişim ile bağlantılıdır.(3)
Yaşanan siyasal,ekonomik,kültürel ve sosyal gelişmeler küreselleşmenin birleşenlerini oluşturmaktadır.Bu bağlamda SSCB’nin yıkılması ile ABD’nin ve batının ekonomik ve siyasal anlamda dünya üzerindeki egemenliği arttırması ,çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisindeki etkilerinin artması, finans piyasalarının uluslararası hale getirilmesi,iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişip yaygınlaşması ,yerel değerlerin sınırlarını aşması küreselleşmenin bileşenlerini tamamlar niteliktedir.
Küreselleşme olgusunun etki alanlarını beş farklı boyutta incelemek mümkün ;
· Ekonomik Küreselleşme
· Siyasi Küreselleşme
· Sosyo-Kültürel Küreselleşme
· Coğrafi ve Ekolojik Küreselleşme
· Teknolojik Küreselleşme
1.) Ekonomik Küreselleşme ve Sonuçları
Son yüzyıl içinde dünya ticaretindeki gelişme ve büyümeler küreselleşmenin en çok göze çarpan yönüdür.Dünya ekonomisinde 1970’li yıllardan itibaren istikrarlı büyümeden uzaklaşma,büyüme hızında düşme,makineleşmeyle birlikte işsizlik, yoksulluk artmaya başlamıştır.Ekonomi ve ticarette milli devletlerin etkinlikleri ve denetimleri azalmış,uluslar arası şirketlerin dünya ekonomisindeki etkinlikleri artmıştır.1970’li yıllardan önce uluslararası ekonomik ve ticari faaliyetler çoğunlukla mal ve hizmetlerin uluslar arasında değişimi biçiminde yaşanırken,1970’lı yıllar itibariyle sermayenin küresel sistem içerisindeki hareketinin önemi giderek artmaya başlamıştır.Bu sistem değişikliğindeki temel aktörler uluslararası şirketler ve yabancı sermaye yatırımlarına dahil olan uluslararası kuruluşlardır.Bir şirketin uluslararası kuruluş sayılabilmesi için ürünlerini sınır aşırı ülkelere satması yeterli değildir,ekonomik faaliyetlerinin bir bölümünü yatırım yapmak suretiyle başka ülkelere taşımış olması gerekmektedir.
Küreselleşme zengin ile yoksul arasındaki uçurumu daha da arttırmıştır.1960 yılında dünyanın en zengin yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si arasındaki gelir uçurumu 1/30 iken bu oran 1990 yılında 1/60’a ,2000 yılında ise 1/75’e yükselmiştir.Son 10 yılda sanayileşmiş ülkelerdeki yüksek ücretliler grubunun gelirlerinde daha da artış yaşanırken,daha fazla sayıda aile sosyal güvenceden mahrum kalmış,ücretleri gerilemiş ve daha da yoksullaşmışlardır.
Dünya bir taraftan küreselleşirken bir taraftan da bölgeselleşmektedir.Ülkeler arası ekonomik,siyasal,kültürel,teknolojik bağların artması aralarındaki işbirliğini arttırmıştır.(4)
Dünya Ticaret Örgütü(WTO),Uluslararası Para Fonu(IMF),Birleşmiş Milletler(UN),Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı(OECD),Uluslararası Ticaret Odası(ICC),Dünya Ekonomik Formu(WEF),Kuzey Atlantik Paktı(NATO),Dünya Bankası(WB) küresel oluşumlardır,Avrupa Birliği(EU),Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması(NAFTA),Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği(ASEAN),Afrika Birliği bölgesel oluşumlardır.Bu oluşumlar dışında dünya ekonomisine esas yön veren ekonomisi güçlü devletlerin oluşturdukları özel ülke gruplarıdır.Bu gruplardan bazıları G-7,G-10,G-20’lerdir.Bunlardan en önemlisi G-7’lerdir, ABD,Japonya,Almanya,İngiltere,Fransa,Kanada,İtalya bu grubu oluşturmaktadır.Dünya ekonomisine yoğun bir şekilde yön veren G-7 ülkelerinin ekonomik gelişimini aşağıdaki tabloda inceleyelim.
|
2004 |
2005 T |
2006 T |
Büyüme (%) |
|
|
|
ABD |
4,2 |
3,5 |
3,3 |
Almanya |
1,6 |
0,8 |
1,2 |
Japonya |
2,7 |
2,0 |
2,0 |
İngiltere |
3,2 |
1,9 |
2,2 |
Fransa |
2,0 |
1,5 |
1,8 |
Kanada |
2,9 |
2,9 |
3,2 |
İtalya |
1,2 |
0,0 |
1,4 |
Enflasyon (TFE; %) |
|
|
|
ABD |
2,6 |
3,1 |
2,8 |
Almanya |
0,8 |
1,7 |
1,7 |
Japonya |
-1,2 |
-0,4 |
-0,1 |
İngiltere |
2,0 |
2,0 |
1,9 |
Fransa |
1,6 |
1,9 |
1,8 |
Kanada |
3,1 |
2,2 |
2,5 |
İtalya |
2,6 |
2,1 |
2,0 |
İşsizlik (%) |
|
|
|
ABD |
5,5 |
5,2 |
5,2 |
Almanya |
9,2 |
9,5 |
9,3 |
Japonya |
4,7 |
4,3 |
4,1 |
İngiltere |
4,8 |
4,7 |
4,8 |
Fransa |
9,7 |
9,8 |
9,6 |
Kanada |
7,2 |
6,8 |
6,7 |
İtalya |
8,5 |
8,1 |
7,8 |
Bütçe Dengesi / GSYİH (%) |
|
||
ABD |
-4,0 |
-3,7 |
-3,9 |
Almanya |
-3,7 |
-3,9 |
-3,7 |
Japonya |
-7,2 |
-6,7 |
-6,2 |
İngiltere |
-3,0 |
-3,2 |
-3,4 |
Fransa |
-3,7 |
-3,5 |
-3,9 |
Kanada |
0,7 |
0,5 |
0,3 |
İtalya |
-3,2 |
-4,3 |
-5,1 |
Cari Denge / GSYİH (%) |
|
||
ABD |
-5,7 |
-6,1 |
-6,1 |
Almanya |
3,8 |
4,3 |
4,4 |
Japonya |
3,7 |
3,3 |
3,0 |
İngiltere |
-2,0 |
-1,9 |
-1,8 |
Fransa |
-0,4 |
-1,3 |
-1,5 |
Kanada |
2,2 |
1,5 |
1,7 |
İtalya |
-0,9 |
-1,7 |
-1,4 |
Kaynak: IMF
G-7 ülkelerinin dünya ticaretindeki payları %52’dir,dünya GSMH’ nın %65’ni üretmektedirler.Bu tabloda görüyoruz ki G-7’ler dünya ekonomisine yön verirken,daha da gelişmektedirler.Küreselleşme gelişmiş ülkelere daha da zenginleşmeyi vaat ederken,zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki uçurumu daha da açıyor.
Küreselleşmenin Türkiye’ye de büyük etkileri olmuştur.1980 yılından itibaren Türkiye’ye yapılan yabancı doğrudan yatırımlar sürekli artmıştır.Aşağıdaki tabloda 1980-2000 yılları arasındaki Türkiye’ye yapılan yabancı doğrudan yatırımlarım oranlarını inceleyelim.
Türkiye’ye yönelik doğrudan yatırımlar
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
Bu oran 2000-2006 yılları arasındaki süreçte de artmıştır.Eti Bank,Sümer Bank gibi tarihimizi simgeleyen bankların,Telekomun özelleştirmesi küreselleşmenin Türkiye açısından ekonomik sonuçlarındandır.Aşağıdaki tabloda Türkiye’de yapılan özelleştirmenin yıllara göre dağılımını inceleyelim.
Yıllar itibariyle özelleştirme
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2.) Siyasi Küreselleşme ve Sonuçları
1990 yılında SSCB’nin yıkılmasıyla yeni dünya düzeni arayışında siyasi ve mekansal bir örgüt olan devlet sıkça tartışılır hale gelmiştir,1970’li yıllarda ekonomik krizin yaşanmasıyla da bu tartışmalar yoğunlaşmıştır.Tartışmaların temelinde devletin gücü,konumu,işleyişi,biçimi yatmaktadır.
Küreselleşme sürecinde devleti zayıflatan durumları maddeler halinde inceleyelim;
• Dünya ekonomisi içerisinde sermayenin küreselleşmesiyle devlet egemenliğinin azalmaya başlamıştır.
• Bağımsız ve egemen devlet ile hegemonik güçler ve iktidar blokları arasındaki gelişmeler egemen devleti giderek zayıflatmış ve sınırlamıştır
• 1945’ten itibaren etkileri ve sayıları giderek artan IMF,Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar,bir yandan global bağların yoğunlaşmasına neden olurken bir yandan da ulus-devletlerin karar alma süreçlerini etkilemiştir
• Uluslararası Hukukun ulus-devletlerin yanında bireyleri ve devlet dışı örgütleri özne olarak kabul etmesi,devlet egemenliğini sınırlayan başka bir etkendir.
• Küresel dinamiklerin giderek iç-dış politika ayrımını ortadan kaldırması(5)
Devleti aşındıran diğer faktörler arasında yasadışı faaliyetlerin uluslararası hale gelmesi,küresel sağlık problemleri,küresel ekonomi,içteki güçlerin gerileyişi,küresel kültür,çevresel bozulma.devletin iç işleyişine uluslararası müdahaleler,bilim ve teknoloji yer almaktadır.Küreselleşme ulus-devleti yıpratarak uluslararası arenadaki rolünü azaltarak,devlet dışı uluslararası örgütleri etkin hale getirmiştir.
Küreselleşmenin diğer bir siyasal sonucu ise küresel terördür.
Peki terör nasıl küreselleşti ;
1) Dünya üzerinde süregelen yerel savaşlar.Yerel olarak birbirleriyle savaşan güçler savaşlarını yaygınlaştırmak,ilke ve amaçlarını evrenselleştirmek için dünya üzerinde terör eylemlerine başvurmaktadırlar.Buna en iyi örnek Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan
Keşmir Sorunu ve Ortadoğu’daki savaşlar ile bir türlü çözülemeyen sorunlar
2.)Yeni dünya düzeni bağlamında yani küreselleşme döneminde yaşanan dünya üzerindeki egemenlik savaşı
3.) Milliyetçi ve dinci ideolojilerin küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı bir tepki olarak yükselişle geçmesi ve silahlı eylemlere yönlemesi
4.) İlk üç nedenden ortaya çıkan terörist davranış ve eylemlerin birbirlerini desteklemeleri,birbirlerini kışkırtmaları ve birbirlerinin varlıklarından,kendi var oluş gerekçelerini üretmeleri (6)
Küresel terör ülkeler arasında birbirlerine karşı kullanılan bir hal almıştır.Terör yüzyıllar boyunca farklı boyutlarda yaşanmıştır.Kimi zaman ideolojiler kimi zaman din,kimi zaman milliyetçilik terörü körükleyen nedenler olmuştur.Günümüzde yaşanan terörü ise küreselleşme desteklemektedir.
Terörün ulusal veya küresel boyutu tutarlı ideolojilerin olması,bu ideolojilerin karşısında somut düşmanların olmaması,ulusal veya uluslararası güçlerden.komşu ülkelerden destek almaması ile son bulabilir.
3.) Sosyo-Kültürel Küreselleşme ve Sonuçları
Küreselleşmenin bir diğer sonucu da kültürel küreselleşmedir. Küreselleşme sürecine gerek ekonomik yapılanmaya ,gerek evrensel değerlere,gerekse teknolojik değişimlere ayak uyduramayan toplumlar kültürlerini yitirmeye,tek bir kültüre mahkum olamaya zorlanmaktadırlar.
Toplumların yerel kimlikleri üzerinde bir baskı oluşturulmaktadır.Özellikle içinde farklı kültürleri barındıran toplumlar açısından küreselleşme bölünme veya yok olma tehdidi anlamına geliyor.
Bunun en büyük örneğini Yugoslavya’da görmekteyiz,ulusal devleti aşan ve onu küçük parçalar halinde algılayan bir yapı.(7)
Kültürel küreselleşme dünyayı hızla aynı yiyecekleri yiyen,aynı markayı giyinen bir kültüre doğru sürüklemektedir.Kültürel küreselleşmenin hızlı bir şekilde yaşanmasındaki temel nedenlerden bir de kitle iletişim araçların her geçen gün çoğalıp gelişmesidir.
Tek bir kültür oluşturmak,tek bir kültür çatısı altında toplanmak mümkün müdür? İnsanları tek bir kültür çatısı altında toplanmaya zorlayarak bu mümkün kılınmaya çalışılıyor,fakat bu süreçte kendine,ailesine,yaşadığı topluma yabancılaşmış nesiller yaratılıyor,bu da tek bir kültür çatısı altında toplanmanın ne kadar imkansız bir şey olduğunu ve aynı zamanda bu sürecin toplumlara çok büyük yıkımlar verdiğini gösteriyor.
Kültür bir toplumu ayakta tutan en büyük değerlerden biridir ve kültürel kürselleşme modernleşme adı altında toplumlara bu değerlerini yitirmelerini vaat ediyor.
Kültürel küreselleşmenin Türkiye’ye yansımalarına bakarsak AB ile müzakere sürecinde daha da etkinliğinin arttığını söyleyebiliriz.Sonuç itibariyle küreselleşme karşı konulması zor bir süreçtir.
Kültürel küreselleşme karşında dünyadaki değişimlere karşı toplumların kendi iç dinamikleriyle hareket etmesi,öz değerlerini muhafaza ederek yeniliklere cevap vermesi,bireysel özgürlükleri güvence altına alıp yayarak,toplumun etkileşimini güçlendirerek siyasal bütünlüğü ve kültürel farklılıkları korumak gerekmektedir.
4.) Coğrafi ve Ekolojik Küreselleşme ve Sonuçları
Küreselleşmenin sonucunda teknolojide,iletişimde ve ulaşımda hızlı gelişmeler yaşandı.Bu gelişmeler insanlık için atılmış olumlu adımlar olsa da beraberinde ekolojik dengeyi bozacak gelişmeleri de getirmiştir.
Modern küresel ekonominin çevresel kaygılardan yolla çıkarak aldığı önlemler sistem içinde üretilen politikaların ürünü olmuştur.(8)
Gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelerin hammadde ve doğal kaynaklarından yararlanarak,atıklarını bu ülkelere atıyorlar.
Örneğin Eski Sovyetler Birliği döneminde Kazakistan’a 237 milyon ton radyoaktif atık gömüldüğü belirtiliyor.Ülkede Sovyet döneminde binlerce nükleer deneme yapıldı.Bu denemelerde büyük miktarda radyasyon açığa çıktı.2.Dünya Savaşı’ndan sonra Hiroşima’ya atılan atom bombasının açığı çıkardığının 20bin katı kadar radyasyon olduğu söyleniyor.(9)
Kazak biyologlar genetik başkalaşımın yaşandığını,hala kanserli,zihin hastası ve genel bağışıklık sistemi bozuk olan çocukların doğduğunu söylemektedirler.
Savaşlar da sadece ekolojik dengeyi bozmakla kalmıyor coğrafyanın tarihi,kültürel değerlerinin de yitirilmesine neden oluyor.Örneğim ABD’nin Irak’a müdahalesi,Irak’a demokrasi ve insan hakları götürmek adın,oradaki petrol rezervlerini denetim altında tutmak amacı taşımaktadır.Yapılan askeri operasyonlar ise ülkenin tarihi,kültürel,coğrafi,ekolojik yapısına büyük zarar veriyor.
Ulaşım alanında da yaşanana gelişmeler ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır.Ulaşım ağının gelişmesiyle türlü bulaşıcı hastalıkların,virüslerin,bakterilerin sınır tanımayarak dünyanın dört bir yerine ulaşması,bir yandan toplum sağlığını etkilerken,bir yandan da yerli canlı türlerini tehdit etmektedir.
Dünya nüfusundaki hızlı artış buna bağlı olarak tüketimin artması,talepte hızlı bir artış gerek coğrafi gerekse yeni doğal kaynakların aranmasını gündeme getirmiştir.
Dünyada iklim büyük bir değişim yaşamaktadır.İklim değişikliğinin yarattığı olayları maddeler halinde imceleyelim;
• Ortalama küresel sıcaklığın artmasıyla bitki örtüsü ve buzul alanları azalmış
• Ortalama küresel deniz yüzeyi yükselmiş ve okyanuslar ısınmıştır
• Bölgesel iklim değişiklikleri özelliklede sıcaklardaki artış birçok biyolojik ve fiziksel sistemi etkilemiştir.Bu etkiler;
· Mevsimlerin uzaması
· Nehirlerdeki ve göllerdeki buz tabakalarının daha geç oluşması,daha erken erimesi
· Bazı bitki ve hayvan nüfuslarının azalması
· Buzulların küçülmesi
Küreselleşme bütün boyutlarıyla dünya ekolojik dengesinin bozulmasına neden olmaktadır.Modern küresel ekonominin getirdiği ekolojik kaygılarla alınan önlemler de kendi politikalarının bir ürünü olmaktan öteye geçememiştir.
5.) Teknolojik Küreselleşme ve Sonuçları
Teknolojik küreselleşme iletişim,ulaşım.güvenlik gibi alanlarında fiziki sınırı ortadan kaldırarak karşılıklı etkileşimi arttırmış ve zaman-mekan-güç etkileşimini değiştirmiştir.
Şimdi teknolojik küreselleşmenin ekonomik,siyasi ve güvenlik boyutlarını inceleyelim.
Ekonomik alanda teknolojik küreselleşme beraberinde makineleşmeyi getirmiş.Bu daha fazla,daha hızlı üretim,daha fazla kazanç,daha az maliyet anlamına gelirken,bir yandan da işsizlik anlamına geliyor.Gelişmiş ülkelerin ürünlerini dünyanın dört bir yanında üretip pazarlaması,teknolojilerini o ülkelere götürmesi teknolojik küreselleşmenin bir sonucudur.
İletişim ağının internet ve uydu teknolojileriyle gelişmesi insanlar arası karşılıklı etkileşimi arttırmıştır.Karşılıklı etkileşim artması,fiziki sınırların ortadan kalkmasıyla yeni oluşumlar ortaya çıkmıştır.Bu da gerek uluslararası örgütlerin gerekse sivil toplum örgütlerin sayılarını arttırmış ve uluslararası arenada devletlerin yanında etkin rol oynamalarına neden olmuştur.
Teknolojik küreselleşmenin en çok etki ettiği alanlardan bir tanesi de güvenliktir.
Teknolojik küreselleşmenin güvenlik alanındaki etki parametreleri şunlardır;
• Zaman,mekan,güç etkileşimini değiştirmesi
• Güvenlik ortamında dinamik ve akışkan bir şekilde belirsizliklerin artması
• Güvenlik alanındaki aktörlerin sayısının artması ve yapılarının değişmesi
• Askeri operasyonların siyasi,ekonomik,sosyal,bilgi ve altyapı sistemlerini kapsaması
• Yeni savaş teorileri,yeni muharebe ve operasyon konseptlerin doğması
• Yeni hareket nevileri,savaş dışı askeri operasyonların gelişmesi
• Bilgi güvenliği(10)
Teknolojik küreselleşmenin güvenlik ile ilgili bu parametreleri direk olarak milli menfaatlerin tespitini,milli hedeflerin saptanmasını,milli politikaların belirlenmesini ve milli stratejilerin oluşturmasını güçleştirir.(11)
Sonuç
Karşı konulması zor bir süreç olan küreselleşme çok geniş bir alana etki etmektedir.Küreselleşme denilen olgu,gelişme,teknoloji ve bilgi toplumu ile simgelenirken içinde işsizlik,sefalet gibi olguları da barındırmaktadır.
Küreselleşme ekonomik alanda gelişmeyi vaat ederken,bu gelişmiş ülkeler açısından bir fırsat olmuştur.Küreselleşmeyle beraber gelişmiş ülkeler dünya ekonomisini kötü yönde kullanarak,gelişme yolundaki ülkelerin ekonomilerinde istikrasızlıklara ve krizlere yol açmışlardır.Bunun en büyük örneğini Arjantin ve Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerdir.Ülkeler dış müdahaleler sonucu kendi ekonomiklerini düzenleyemeyecek hale geliyorlar.Küreselleşme gelişmekte olan ülkelere iktisadi yönden gelişmiş ülkelere daha da fazla bağlı kılmaktadır.Küreselleşmenin ortaya çıkardığı yeni iktisadi kurumlar ve mekanizmalar gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha kolay ve daha yoğun bir denetim mekanizması kurmalarına olanak sağlamaktadır.
Siyasal anlamda küreselleşme beraberinde bölgeselleşmeyi getirmiştir.Bölgeselleşme işbirlikçi ülkeler arasında sınırların kalkması,aralarındaki ticaret hacminin genişlemesi gibi olumlu sonuçlar getirirken,bölgeler arasındaki gerek ekonomik,gerek siyasi dengeyi oldukça bozmaktadır.Ülkeler arası işbirliğinin artması ile yeni yeni uluslar arası kuruluşların oluşmasıyla uluslararası arenada devletlerin rolü azalmaya başlamıştır.Küresel terör de siyasal küreselleşmenin en önemli sonuçlarındandır.Bunun en büyük örneğini 11Eylülde ABD’ye yapılan saldırıda gördük.Küreselleşme özellikle sosyalizmin yıkılışından sonra mikromilliyetçi ideoloji ve hareketlerin doğup gelişmesine de hem zemin hem de katkı sağlamıştır.Küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı korunabilmek için ve aynı zamanda küreselleşmenin ortaya çıkardığı yeni fırsatlardan maksimum düzeyde fayda sağlayabilmek için mikromilliyetçi ideolojiler ve hareketler geliştirilmiştir.ani küreselleşmenin çevreye yaydığı hem korku ve belirsizlik ortamı,hem de yeni umutlar ve fırsatlar yaratması bu mikromilliyetçi hareketlere zemin yaratıp katkı sağlamıştır.Bunun en güzel örneği beklide 1990 sonrası Yugoslavya olmuştur.
Kültürel alanda dünya kültürünün oluşturulmaya çalışılması ülkelerin kendi kültürlerine yabancılaşmasına neden olmuştur.Kültürel alanda yapılan baskı aşırı milliyetçi ideolojiklerin oluşması gibi sonuçlar da doğurmuştur.Küreselleşme geliştikçe ulusal kültürleri aşan ulusal,etnik ve dinsel kültürleri aşan kendine has bir kültür yaratmaktadır.Devam etmekte olan bu oluşum değişik sosyologlar ve siyaset bilimciler tarafından birtakım kavramlar ile adlandırılmaktadır.Bu oluşan ulusal,etnik,dinsel kültürler üstü “yeni küresel kültür“ hangi kavramla adlandırılırsa adlandırılsın fark etmez yerel kültürleri zayıflatmaktadır.Buna karşı olarak da küresel kültüre yönelik milliyetçi v