Türkiye’deki 1 Kasım 2015 seçim sonuçları hala tartışılıyor. Tartışma konuları kanaatimce çok sığ bir mecrada devam ediyor ve klişeleşmiş ifadelerden öteye gidilemiyor. İktidar partisinin bu kadar kısa bir zamanda tabiri caizse yaptığı oy patlamasının ( % 10) şaşkınlığı hala devam ediyor. Bu oy patlamasında özellikle Kürt kökenli vatandaşlar ile bazı milliyetçi kesimin oy tercihlerini değiştirmesinin baş çektiği görülmektedir. İktidarın 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını takiben, 180 derece dönüşle Açılım Politikasından dönmesi bu sonucun alınmasında esas faktörü oluşturmuştur. Ancak esas etmen sürecin tersine döndürülmesinden ziyade, PKK’ya karşı uygulamaya konan yeni silahlı stratejideki kararlılıktır. Başlatılan mücadelenin uygulama prensipleri ve kıstasları o kadar inandırıcı ve güven verici olmuştur ki, bunca şehit ve insan kaybına rağmen vatandaşlar bir önceki seçimdeki tercihlerini değiştirmişlerdir.
2.Yeni PKK Stratejisindeki Kararlılık
Yeni ve doğru bir stratejik karar almak fazla bir şey ifade etmez. Esas olan her zaman uygulamadaki temel prensip ve kıstaslardır. Göreve devam eden hükümetin ve yaklaşık bir aylık seçim hükümetinin PKK İle mücadele stratejisi yaklaşık % 10’luk bir halk desteği artışını nasıl sağlamıştır? Kanaatimce bunun tek ve basit bir cevabı vardır. Kürt asıllı vatandaşlar ilk defa devletin, kendi can ve mal güvenliklerini sağlama kararlılığını fiili uygulama ile görmüşlerdir. Böylece kırsal kesimden başlayarak, kentlere yayılan ve yaklaşık 30 yıldan bu yana devam eden PKK’nın siyasi ve ekonomik baskısından kurtulacaklarına inanmışlardır. Bu noktada, bu farkı yaratan bugünkü ve 1990’lardaki başarılı kabul edilebilecek terörle mücadele stratejilerini karşılaştırmak gerekir.
· 1990’larda terörle mücadele büyük oranda kırsal kesimde yapılıyordu, o nedenle Kürtlere ( Kürt asıllı Türk vatandaşları) can ve mal güvenliği üzerinden yapılan siyasi ve ekonomik baskı bugüne göre çok daha az düzeydeydi
· O dönemde terörle mücadele, Olağanüstü Hal koşullarında tek bir valinin koordinatörlüğünde yürütülüyordu. Siyasi mekanizma yeteri kadar işin içinde değildi. Uygulamalar merkezi olarak Genelkurmay, yerel düzeyde bölgedeki askeri birliklerin önceliklerine göre yürütülüyordu.
· Siyasi mekanizma askeri birliklerin sonradan gündeme gelen bazı insani ve yasal olmayan uygulamalarından ya habersizdi ya da zımni olarak göz yummak zorunda kalıyordu.
· ABD’nin izin vermemesi nedeniyle, PKK’nın sınır ötesi kamplarına askeri harekât yapılamıyordu.
· PKK ağırlıklı olarak o dönemde kırsal kesimde bölgedeki birçok dağlık alanda konuşlu olarak vur kaç taktiği uyguluyordu. Türk Hava Kuvvetleri merkezi planlama ile yapılan taarruzlardan ziyade, çağrıya dayalı şekilde kullanılıyordu.
· O dönemde Kürtlerin siyasi, ekonomik ve toplumsal taleplerini gündeme getirecek siyasi bir partinin seçim barajı nedeniyle doğrudan TBMM’ne girmesi mümkün değildi. Bu koşullarda bağımsız adaylarla bu imkân sağlanabildi.
· Açılım süreci ile birlikte şehre inen PKK, daha geniş bir Kürt kitlesi üzerinde can ve mal korkusu temelinde siyasi ve ekonomik baskı yapma fırsatı yakaladı. Bu dönemde etnik temelde siyaset yapan bir parti, maalesef PKK’nın gölgesinde siyaset yapmak zorunda kaldı. Onların da en az Kürt vatandaşları kadar baskı altında kaldığı söylenebilir.
· 7 Haziran seçimlerinde Kürt partisinin barajı geçmesi ve milletvekilleri sayısını yükseltmesi, oy verenlerin psikolojik tutumu açısından iki şekilde değerlendirilebilir. Birincisi, bu partinin barajı geçmesinin Türk demokrasisine büyük katkı sağlayacağı ikincisi, bu parti sayesinde PKK’nın korku ve baskısının sona ereceği şeklindeydi. O nedenle büyük kentlerdeki Kürtlerin çoğunluğunun, memleketlerindeki akraba ve hemşerilerinin selameti için anılan partiye oy verdiği değerlendirilmektedir.
· Ancak Kürt partisinden beklenen sonuç alınamadı. Bu parti PKK’yı Türkiye Cumhuriyeti Ordusu ile eşit seviyede gören tutumunu değiştiremedi. Bu bağlamda Kürt oylarındaki bu beklenmeyen artış, PKK’yı bölgede daha da kalıcı bir yapılaşmaya gitme yönünde cesaretlendirdi.
· Sonuç olarak, hükümet son derece isabetli bir kararla PKK stratejisini yeniden silahlı mücadele zeminine çekti.
3. PKK Stratejisi ve ABD
PKK ile beş aylık silahlı mücadele başlamadan önce hükümettin sınır dışındaki PKK kamplarına hava harekâtı yapılması konusunda ABD’yi ikna etmesi son derece başarılı bir politika olmuştur. Bu sayede hem PKK’nın fiziki hedefleri imha edilmiş, hem de psikolojik olarak çökme yoluna sokulmuştur. Şüphesiz ABD’nin yeşil ışık yakmasında bölgedeki IŞİD tehdidi ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin olarak yapılacak ortak mücadele stratejisinin de büyük etkisi olmuştur. Ancak kanaatimce esas neden PKK’nın artık ABD gibi dünya lideri bir ülkeye taşeronluk yapacak hukuki bir dayanağının kalmamasıdır. ABD doğru bir kararla, Barzani’nin peşmergelerini PKK’ya tercih etmiştir.
4. PKK Mücadele Neden Başarılı Oldu ve Olacak
Yeni PKK stratejisinin Kürt asıllı vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamada ve devlete olan güveninin 30 yıl sonra geri dönmesinde neden başarılı olduğu aşağıdaki gerekçelerle ortaya konabilir.
· Mücadele, herkesin kendince bir yere çekeceği şekilde değil, siyasi ve askeri otoritelerin müşterek kararları doğrultusunda, devletin tüm organlarının iştiraki ile yapılmaktadır.
· Mücadele geniş bir bölgeden ziyade istihbarata dayalı olarak yerel ölçekte şeffaf bir biçimde sürdürülmektedir.
· Birçok yerleşim yerinde bir haftayı aşkın sokağa çıkma yasağına rağmen, PKK unsurlarının kasabasından temizlendiğini gören halk güvenlik güçlerine destek vermeye başlamıştır.
· Türk Hava Kuvvetlerinin gerek sınır dışı gerek sınır içi harekâtı son derece başarılı olmuştur
· Hükümet ve devletin güvenlik güçlerine verdiği siyasi ve moral destek mücadele stratejisinde son derece etkin olmuştur ve olmaktadır.
· PKK’ya ve yandaşlarına verilen en önemli mesaj silahların betona gömülünceye kadar devam edeceğidir.
5. Sonuç ve Öneriler
· Türkiye’nin son beş aydaki başarılı PKK stratejisine, Hükümet tarafından ortaya konan silahlar betona gömülünceye kadar hedefi ele geçirilinceye kadar devam edilmelidir.
· Açılım Sürecinin, Milli Beraberlik ve Kardeşlik adını alması, Türkiye’nin hâlihazır idari yapısından verilecek tavizin limitlerini belirlemektedir.
· Mücadelede insan hakları, özgürlükler bağlamında yapılan ve yapılacak dış politika müdahalelerine; teröristlerle NATO içinde müttefik olduğunuz Türkiye arasında artık bir ayrım yapma zamanı geldiği şeklinde cevap verilmelidir.
· Türkiye’de tek başına bir partinin iktidara gelmesi, jeopolitik açıdan önemli bir avantajdır. Bu noktada uygulamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tek başına iktidara gelmenin iç ve dış politikada her türlü kararın serbestçe alınması anlamına gelmeyeceğidir. Özellikle dış politika stratejilerinde halkın desteği hayatidir. En son örnek mültecilere kapılarını açan Almanya’nın halkın tepkisi üzerine kararından geri dönmesidir. Yalnız her stratejik karar bu kadar kolay geri dönülmesine izin vermeyebilir.
· Son söz; PKK stratejisi doğrudur, kararlılıkla devam edilmelidir. Bu aşamada İmralı’daki hükümlünün durumunu öne çıkarmanın mücadele edenleri olumsuz yönde etkileyeceği değerlendirilmektedir.
Kasım 2015
İzmir
2.Yeni PKK Stratejisindeki Kararlılık
Yeni ve doğru bir stratejik karar almak fazla bir şey ifade etmez. Esas olan her zaman uygulamadaki temel prensip ve kıstaslardır. Göreve devam eden hükümetin ve yaklaşık bir aylık seçim hükümetinin PKK İle mücadele stratejisi yaklaşık % 10’luk bir halk desteği artışını nasıl sağlamıştır? Kanaatimce bunun tek ve basit bir cevabı vardır. Kürt asıllı vatandaşlar ilk defa devletin, kendi can ve mal güvenliklerini sağlama kararlılığını fiili uygulama ile görmüşlerdir. Böylece kırsal kesimden başlayarak, kentlere yayılan ve yaklaşık 30 yıldan bu yana devam eden PKK’nın siyasi ve ekonomik baskısından kurtulacaklarına inanmışlardır. Bu noktada, bu farkı yaratan bugünkü ve 1990’lardaki başarılı kabul edilebilecek terörle mücadele stratejilerini karşılaştırmak gerekir.
· 1990’larda terörle mücadele büyük oranda kırsal kesimde yapılıyordu, o nedenle Kürtlere ( Kürt asıllı Türk vatandaşları) can ve mal güvenliği üzerinden yapılan siyasi ve ekonomik baskı bugüne göre çok daha az düzeydeydi
· O dönemde terörle mücadele, Olağanüstü Hal koşullarında tek bir valinin koordinatörlüğünde yürütülüyordu. Siyasi mekanizma yeteri kadar işin içinde değildi. Uygulamalar merkezi olarak Genelkurmay, yerel düzeyde bölgedeki askeri birliklerin önceliklerine göre yürütülüyordu.
· Siyasi mekanizma askeri birliklerin sonradan gündeme gelen bazı insani ve yasal olmayan uygulamalarından ya habersizdi ya da zımni olarak göz yummak zorunda kalıyordu.
· ABD’nin izin vermemesi nedeniyle, PKK’nın sınır ötesi kamplarına askeri harekât yapılamıyordu.
· PKK ağırlıklı olarak o dönemde kırsal kesimde bölgedeki birçok dağlık alanda konuşlu olarak vur kaç taktiği uyguluyordu. Türk Hava Kuvvetleri merkezi planlama ile yapılan taarruzlardan ziyade, çağrıya dayalı şekilde kullanılıyordu.
· O dönemde Kürtlerin siyasi, ekonomik ve toplumsal taleplerini gündeme getirecek siyasi bir partinin seçim barajı nedeniyle doğrudan TBMM’ne girmesi mümkün değildi. Bu koşullarda bağımsız adaylarla bu imkân sağlanabildi.
· Açılım süreci ile birlikte şehre inen PKK, daha geniş bir Kürt kitlesi üzerinde can ve mal korkusu temelinde siyasi ve ekonomik baskı yapma fırsatı yakaladı. Bu dönemde etnik temelde siyaset yapan bir parti, maalesef PKK’nın gölgesinde siyaset yapmak zorunda kaldı. Onların da en az Kürt vatandaşları kadar baskı altında kaldığı söylenebilir.
· 7 Haziran seçimlerinde Kürt partisinin barajı geçmesi ve milletvekilleri sayısını yükseltmesi, oy verenlerin psikolojik tutumu açısından iki şekilde değerlendirilebilir. Birincisi, bu partinin barajı geçmesinin Türk demokrasisine büyük katkı sağlayacağı ikincisi, bu parti sayesinde PKK’nın korku ve baskısının sona ereceği şeklindeydi. O nedenle büyük kentlerdeki Kürtlerin çoğunluğunun, memleketlerindeki akraba ve hemşerilerinin selameti için anılan partiye oy verdiği değerlendirilmektedir.
· Ancak Kürt partisinden beklenen sonuç alınamadı. Bu parti PKK’yı Türkiye Cumhuriyeti Ordusu ile eşit seviyede gören tutumunu değiştiremedi. Bu bağlamda Kürt oylarındaki bu beklenmeyen artış, PKK’yı bölgede daha da kalıcı bir yapılaşmaya gitme yönünde cesaretlendirdi.
· Sonuç olarak, hükümet son derece isabetli bir kararla PKK stratejisini yeniden silahlı mücadele zeminine çekti.
3. PKK Stratejisi ve ABD
PKK ile beş aylık silahlı mücadele başlamadan önce hükümettin sınır dışındaki PKK kamplarına hava harekâtı yapılması konusunda ABD’yi ikna etmesi son derece başarılı bir politika olmuştur. Bu sayede hem PKK’nın fiziki hedefleri imha edilmiş, hem de psikolojik olarak çökme yoluna sokulmuştur. Şüphesiz ABD’nin yeşil ışık yakmasında bölgedeki IŞİD tehdidi ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin olarak yapılacak ortak mücadele stratejisinin de büyük etkisi olmuştur. Ancak kanaatimce esas neden PKK’nın artık ABD gibi dünya lideri bir ülkeye taşeronluk yapacak hukuki bir dayanağının kalmamasıdır. ABD doğru bir kararla, Barzani’nin peşmergelerini PKK’ya tercih etmiştir.
4. PKK Mücadele Neden Başarılı Oldu ve Olacak
Yeni PKK stratejisinin Kürt asıllı vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamada ve devlete olan güveninin 30 yıl sonra geri dönmesinde neden başarılı olduğu aşağıdaki gerekçelerle ortaya konabilir.
· Mücadele, herkesin kendince bir yere çekeceği şekilde değil, siyasi ve askeri otoritelerin müşterek kararları doğrultusunda, devletin tüm organlarının iştiraki ile yapılmaktadır.
· Mücadele geniş bir bölgeden ziyade istihbarata dayalı olarak yerel ölçekte şeffaf bir biçimde sürdürülmektedir.
· Birçok yerleşim yerinde bir haftayı aşkın sokağa çıkma yasağına rağmen, PKK unsurlarının kasabasından temizlendiğini gören halk güvenlik güçlerine destek vermeye başlamıştır.
· Türk Hava Kuvvetlerinin gerek sınır dışı gerek sınır içi harekâtı son derece başarılı olmuştur
· Hükümet ve devletin güvenlik güçlerine verdiği siyasi ve moral destek mücadele stratejisinde son derece etkin olmuştur ve olmaktadır.
· PKK’ya ve yandaşlarına verilen en önemli mesaj silahların betona gömülünceye kadar devam edeceğidir.
5. Sonuç ve Öneriler
· Türkiye’nin son beş aydaki başarılı PKK stratejisine, Hükümet tarafından ortaya konan silahlar betona gömülünceye kadar hedefi ele geçirilinceye kadar devam edilmelidir.
· Açılım Sürecinin, Milli Beraberlik ve Kardeşlik adını alması, Türkiye’nin hâlihazır idari yapısından verilecek tavizin limitlerini belirlemektedir.
· Mücadelede insan hakları, özgürlükler bağlamında yapılan ve yapılacak dış politika müdahalelerine; teröristlerle NATO içinde müttefik olduğunuz Türkiye arasında artık bir ayrım yapma zamanı geldiği şeklinde cevap verilmelidir.
· Türkiye’de tek başına bir partinin iktidara gelmesi, jeopolitik açıdan önemli bir avantajdır. Bu noktada uygulamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tek başına iktidara gelmenin iç ve dış politikada her türlü kararın serbestçe alınması anlamına gelmeyeceğidir. Özellikle dış politika stratejilerinde halkın desteği hayatidir. En son örnek mültecilere kapılarını açan Almanya’nın halkın tepkisi üzerine kararından geri dönmesidir. Yalnız her stratejik karar bu kadar kolay geri dönülmesine izin vermeyebilir.
· Son söz; PKK stratejisi doğrudur, kararlılıkla devam edilmelidir. Bu aşamada İmralı’daki hükümlünün durumunu öne çıkarmanın mücadele edenleri olumsuz yönde etkileyeceği değerlendirilmektedir.
Kasım 2015
İzmir