Mısır ile Tunus madalyonun iki yüzü gibi benzer bir mukadder kaderi paylaşmaya devam ediyorlar. Tunus, daha önce Mısır’a yapıldığı üzere en önemli gelir kaynaklarından birine terör saldırısı uğradı. Turizm alanında daha ortada Işid vb yokken Mısır’da eli kılıçlı saldırganların turistlere saldırıp Mısır’ı bu manada sarsma senaryolarını izlemiştik. Turizm bir yönüyle gelir kaynağı iken diğer taraftan o ülkenin güvenlik düzeyinin de belirleyici göstergelerinden birisi oluyor. Bu konuda yaşanan çekinceler o ülkenin uluslararası ortamda algılanması ile alakalı bir durum olarak da görülüyor. Tunus Arap Baharı sonrasında yaşadığı tebeddül ve istihale sürecinde son seçimler sonrasında eğişim öncesi kadrolar tarafından yönetilmeye başlandı. Burada hem bir umut hem de endişe söz konusuydu. Umut seçimler yoluyla yöneticileri belirlenen normal bir ülke haline gelmek adınaydı, endişe ise yeni yöneticilerin eski yöntemleri kullanıp kullanmayacağına dairdi. Tunus’ta Susa şehrinde yaşanan olaylar bu manada endişeleri teyid eden sonuçlarını hemen verdi. Biz, daha olayın hemen akabinde 80 caminin kapatılıp bu meyanda dernek ve partilerin kapatılacağına dair bir haberi duyduk. Bir terör saldırısı terördür. Bunun nerden geldiği bunu değiştirmez. Şiddet her yerde kınanmalıdır. Kuveyt’te de bu sırada benzer bir saldırı haberleri ajanslara düştü. Belli ki vekâlet cihatçıları yine iş başındaydı. Lakin burada Tunus hükümeti bir güvenlik zaafiyeti olduğu gerekçesi ile sorumluları araştırıp ilgili güvenlik birimlerine hesap sormak yerine doğrudan cami kapatarak olaya yaklaştı. Bahsettikleri camiler gerçekten sorunlu bir muhtevanın merkezileştiği birimler de olabilir ama neden hemen bu olayın ardından bu karar alındı da daha önce tedbire başvurulmadı sorusunu insan sormadan edemiyor. Bu olayın baktığı ilk yön dolayısıyla Tunus’un iç siyasetine dairdir. Bu altın fırsat belli ki Tunus’un yeni idarecileri tarafından hızla değerlendirilecek.
Tunus’tan kaçan turistler, sahilde ağlayan masum kadınlar, ölü insan resimleri ve nihayetinde yüzünde tuhaf bir gülümseme ile tüfekli pozlar veren bir Müslüman! Oryantalist imgenin tam da istediği manada bir manzara. Sibsi büyük musibet olarak değerlendirdiği bu saldırı sonrası yeni saldırıları engelleyeceğine dair açıklama yapmış idi lakin görülüyor ki bu sözde pek de durulamadı. Gannuşi cihadi-selefi yapılara karşı uyarıda bulunmuştu lakin onu da belli ki pek dinleyen olmamış. Burada Tunus’un ekonomik bakımdan dar boğaza sokulup zaten ülkeye operasyona çalışan Körfez sermaye sultasına açık hale getirilmeye çalışıldığı bu saldırıya dair ilk akla gelenlerden oluyor. Bu yolla Tunus Mısır’ın yoluna sokulmuş ve birileri için işler yoluna girmiş olacaktır. Dolayısıyla gol yine İslam’ın ve Müslümanların kalesine atılmıştır. Bu da olayın medeniyet bazlı yönüne bakan tarafıdır.
Müze saldırısı ile daha önce başlayan senaryo bugün sahillerde devam etmektedir. Yarın hangi köşe başından çıkacağı ise meçhuldür. Diğer bir yön ise öldürülen turistlerin çoğunlukla İngiliz olması acaba ülkede küresel bir kapışma mı var sorusunu da akla getiriyor hemen. Birileri diğerlerine bu Işid üzerinden kendi elini çamura bulamadan mesaj mı ulaştırıyor. Tunus üzerinde vesayet mücadelesi veren güçler müze müze sahil sahil geziyor mu acaba? Bu da olayın uluslararası boyutuna bakan yönü. Tunus’ta patlayan silahların tek bir hedefi olmadığı gibi çoklu sonuçları olacağı da aşikârdır. Mısır’da bir zamanlar patlayan silahların, kılıçla saldırılan turistlerin olaylarını işittiğimiz senaryolar bugün hin-i hacette Tunus’ta yeniden oynanıyor. Tunus Arap Baharı’nın hala kaoslandırılamamış tek ülkesi olmasına binaen çalışmaların sürdüğü anlaşılıyor. Sandıktan çıkar irade dileriz ki kendisine bu yetkiyi emanet edenlerin anayasal çerçevesi dışına çıkmak için bu gelişmeleri araçsalllaştırmaz ve Tunus kendi yolunda ağır aksak ilerlemeye devam eder. Bu seferki saldırılar umulur ki Tunus’ta hukuk ve demokrasinin tasfiyesine ve otoriterleşmenin yükselişine yol açmasın.
Mısır’ın Serencamı Nereye?
Mursi’nin idam kararı ile dikkatler bir kere daha zor ve yalnız zamanlardan geçen Mısır’a çevrildi. Yoğun gündem içinden Mısır mırıldanmaları duyulmaya başladı. Sisi ve ekibinin yol haritası dâhilindeki süreç devam ediyor. Ülke küresel gerçeklerle makro değerlerle yüklenmiş vaziyette yoluna devam etmekte.
Aslında askeri darbe Mısır ve orduya kumpas kuranlara haddini bildirme operasyonu idi ve başarıldı. Akabinde “meşrulaştırıcı seçim adımları“. Sandıktan nur topu gibi bir Sisi çıktı. Tertemiz ellerini yıkamış ve meşrulaşmış vaziyette. Hukuk ve demokrasi ise darağacına çekileli çok oldu. Sandık demokrasinin yeter şartı ama gerek şart hukukun üstünlüğü. Seçimler bir ülkeye hizmet edecek kadrolara belli bir süre belirtilen yetkiler dâhilinde yönetme imkânını sunar; eğer bir değişiklik dilerseniz halka gider referandumla yeniyi onaylatır ve yolunuza devam edersiniz. Değilse size milletin verdiği yetkiyi ülkeyi kendi keyfinize tabi kılmak için zorluyorsunuz demektir. Fikri tebeddül ve sosyal tahavvül gerçekleşmeden yapılan bu hareketler “Ortadoğu“ siyasetinin otoriterleşme eğiliminin temel parametresi gibidir. Çatışmanın esas kaynaklarından biridir. Elitist bir bilenler geri kalanı ehlileştirir ama tav’an ama kerhen. Hikmet-i hükümet hizmet-i milletin önüne geçer. Millet burada artık bir similasyon imgesidir. Kurgulanan gerçeğin meşrulaştırıcı aracıdır sadece amaç olmaktan çıkmıştır.
İhvan özelinde hedefe konulan Mısır muhalefeti önce casusluk bağırtıları arasında şeytanlaştırıldı. Ötekinin dini karakteri İslamofibik küresel vicdanı susturmak için yetip de artıyordu bile. Ardından klasik terörist ilanı. Demokratik usullerle işleyişi sürdüren bir idarenin küresel vicdan tarafından yok sayılması için terör ve din içeriği yetip de artmıştı bile. Malum ve makus sessizlik. Rabia’dan yükselen çığlıklar bile bu otoriter saldırıya karşı vicdanlarda etki yapamamıştı. Mısır yeniden karanlık bir hatıranın gölgesinde idi. Ortadoğu’da İsrail’i merkeze alan Camp David sürecinde Mısır’da yaşananlar Şii ve Selefi odaklı bir İslami çatışmayı öngören küresel akıl İhvan odağındaki kadim sürecin parçalanmasına ses çıkarmadı. Terör ve şiddet söylemleri için düşmanla devlete komplo kurma söylemleri Mısır’da muhalefetin zindanlarda çürümesini ve idam sehpalarına çıkarılmasını geçerli bir hale getirdi. Sina’da İrail ile Mısır ordusunun ironik işbirliği ile süren çatışmalar bu süreçte ibretle izlenmelidir. İslamcı militanlar olarak değerlendirilen bu terörist grupların varlığı aslında Mısır’ı idare edenlerin ne kadar haklı ve meşru olduğunu da göstermiyor mu!!! İsrail sınırlarına duvarlar ören ve müşterek operasyonlar düzenleyen uyumlu bir partner olarak Sisi vazgeçilmez bir aktör haline gelmektedir. Burada süren statükodur. Mısır’da idareciler değişse de değişmemesi gereken de budur.
Mursi’nin idam kararı verilen sözlerin tutulduğuna ve sadakatin sürdüğüne dair bir nişanedir. Darbeden bu yana geçen zamanda değişik küresel güçlerle dans eden Sisi, Suudi yardımlarıyla ayakta tutmaya çalıştığı Mısır’ı küresel rolü içinde sürdürdüğünü çevre ilan etmiş bulunuyor. Mübarek rejimini ve parti devletini dönüştüren devrim içinden ne yazık ki güçlü bir hukuk devleti yerine bir darbe çıkarabildi. Nereye evrileceği meçhul olan Arap baharının da makus duraklarından biri oldu. Mısır’da patlayan demokrasi freni otoriterleşmiş bir idare ile onun yandaşı basın organları ile ki darbenin en büyük destekçisi oldular, son gaz devam etmekte ve önüne geleni de ezmekte.
İdam kararı, Tahrir ruhunun ve taleplerinin idamıdır. Esma Baltaci’yi şehit eden zihniyetin Rabia’daki şiddettin devlet eliyle sürdürülmesidir. Sembolleri mahkum edilmiş bir terör hareketini köksüz ve başsız bırakarak sindirmek ve yoluna devam etmek iradesidir. Bu arada perişan haldeki Mısır ekonomisi bu yaygaralarla örtbas edilmekte, söz konusu yolsuzluklar perdelenmektedir. Darbe sonrası idamların bir ülkeye ne kazandırdığının tecrübesine haiz bir ülke olarak Türkiye olup bitenleri akl-ı selimle değerlendirecek durumdadır. Mısır’daki olayın sadece Mısır olayı olmadığı aşikardır. Tıpkı Suriye’nin sadece Suriye olmadığı gibi.
Mısır son Yemen olaylarında da görüldüğü gibi farklı girişimlerle meşguldür. Kurulacak bir Arap ordusunun temel unsurunu verecek olan bir ülke olarak Sisi kendisini vazgeçilmez bir ortak haline getirmek istemektedir. Bu bakımdan ülkedeki idam kararları Sina’da aşiretlerin sürdürdüğü mücadele de göz önüne alındığında bir iç mesele haline görülen olaylara dünya sessiz kalacaktır. Hâkimlere düzenlenen son saldırılar da klasik bir Ortadoğu kurgusudur. Teröristler ve onlarla mücadele eden devlet. Bu cümleden olarak Mısır çoktan çekildiği darağacında can çekişmeye devam ediyor.
Mısır ile diyalogumuz kesik olduğu için şu anda seyirci durumunda kaldığımız gelişmeler otoriterleşmenin gölgesinde bir ülkenin makus kaderini göstermektedir. Mursi idam edilemese bile infaz edilmeye başlayan idamlarla Mısır yeniden bir belirsizlik ortamına sürüklenecektir. Bu süreçte şiddet yanlısı gurpların eline silah vererek devlete karşı işletilecek hareketler Sisi ve avanesinin elini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Stratejik bir sabır belki de Mısır için daha hayırlı olacaktır. Körfez ve Suud vicdanı ve hazinesi bu yükü daha ne kadar taşır veya taşıttırılır bilinmez lakin hukukun öldüğü coğrafyamızda yeni hukuk facialarına hazırlıklı olmak da gerekiyor. Mursi meselesi Mısır meselesi değildir tıpkı Mısır’ın Mısır meselesi olmadığı gibi. Yedi düvelin hesabının döndüğü bu yerde mesele çözmek bu bakımdan çoklu dengelerin gözetilmesini gerektiriyor. ABD’nin derin kaygı???duyduğunu ilan ettiği bu gelişmeleri kaygıyla izlerken bizler de Mısır için gayret ve duaya devam etmeliyiz. Mısır ile iyi ilişkiler Türkiye’nin stratejik hedefi olmalıdır, lakin kral çıplak demenin de erdem olduğu unutulmadan. Nihai soru; Mısır ve genelde bölgede hukuk mu yoksa otorite mi hakim olacak? Sorunlar uzlaşı ile mi yoksa bastırılarak mı çözülecek?
Tunus ve Mısır seçimler sonrası kaotik gelişmeleri farklı boyutlarda yaşamaya devam ediyor. Mısır’da demokratik süreç, Mısır’da ise hukuk infaz ve tasfiye edilmeye çalışılıyor. Küresel, bölgesel ve yerel manası olan bu gelişmelerin anlaşılması için iç ve dış dinamiklerin buralara biçtiği rolün iyi anlaşılması son tahlilde elzemdir.