Ekmek Brüksel’den, Su Berlin’den Gelince
Her sabah 11 sularında açılan dükkanlar, yaz-kış siesta saati uygulayıp, 13.00 de kepenk kapıyor, tekrar 16.00 den sonra iş başı yapsa bile, halk, Akrapol’ün doyulmaz manzarasına karşı, sabahın erken saatlerine kadar dost sohbetleriyle vakit geçiriyordu.
Sohbet gerçekte Sufi’lere mi Yunan’lılara’mı gerekliydi hiç anlayamıyorduk. Ama neş’e içinde gününü gün edip, gecesini ise bir renk cümbüşü içinde yaşayan Yunanistan o tarihlerde, sadece sokaklarda çiçek satıp dilenen Pakistan’lı, Arnavut, Srilanka ve Bangladeş’lilerin acı çektiği bir yer gibi gözüküyordu.
Para Gerçekten Bitti mi?
İşte yukarıda betimlediğim genel resimden ötürü, ben şahsen Yunanistan’da paranın bittiğine bir türlü inanamadım. Demek ki “Roma’nın son günleri“ ni yaşıyorlarmış ta kendileri bile farkına varmamış.
Ancak AB iyiden iyiye dara düşünce, Yunanistan’a akan suyun da kaynağı kurumasa bile tükendi. Sorunların farkına geç varıp, önlem almakta geçiktiler. Halk çözümün bir parçası olmayı hiç istemedi ve ikna edilemedi. İktidarı değiştirip, ülkeyi genç ve deneyimsiz bir koalisyona teslim ettiler. Başta Tsipras olmak üzere, şimdi Yunanistan’ı yöneten bakanlar kuruluüyeleri iktidara geldikleri günden beri, yüksek perdeden konuşup, AB den, AB Merkez Bankasından, IMF den veya yolarının üzerinde kimi görürlerse ondan yeni yeni imkanlar talep ediyorlar. Bunu bazen tatlılıkla, bazen tehdid ve santajla, zaman zaman da yeni reform paketlerini aça aça yapıyorlar.
7 Perdelik Yunan Tragedyası’nın bu defa Kaçıncı Perdesi Açılıyor?
Her borç ödeme veya her kredi tranşı açılması öncesinde kıyametler kopuyor. Karşılıklı restleşiliyor. Hep verilen izlenim, “bu son“. Brüksel’de, Berlin’de, Viyana veya Riga’da yapılan zirve toplantılarında, kuyruğu hep dik tutan, kaç kaldıran ama candan gülümseyen bir Alexis Tsipras veya Varufakis gibi bir Bakan var. Fotograflarda aynı yüz ifadelerini ve sert-sağlam tokalaşma karelerini görüyoruz.
Arada kıyametler kopuyor. Ama paralar alınıp, ödemeler yapılıyor. Sonra bir kaç günlük bir sessizlik ve perde yeniden açılıyor. Her şey yeniden başlıyor.
Aslında karşımızda, “nus ile uslanmayan bir Yunanistan“ var. Sürekli tekdir ediliyor. Tekdir ile bile uslanmadığı için, şair Ziya Paşa’ya göre hakkı “kötek“. Ama kimsenin ne kötek yemeye, ne de atmaya niyeti var. Biliyorsunuz zaten terbiye de değişti. Kötek, Euro alanından çıkmak veya atılmak ise bu söz konusu bile değil. Sadece ihtimaller, tragedya’nın birer replik’i gibi telaffuz ediliyor. Ama nasihat, tenbih ve tekdir bir şekilde işe yarıyor. Reform süreçlerini hızlandırmıyor olsa bile AB, ABMB ve IMF nin tüm bunlarla dünya kamu oyunu oyalamasını sağlıyor.
Bu defa Tekdir Juncker’den, Takdir Komisyon, Lagarde ve Draghi’den
Evet 5 Haziran’a bir gün kaldı. Tsipras, şu sıralar, gece yarılarına kadar sözümona “yapıcı“ görüşmeler yapıyor.Hazırladığı reform önerileri sürekli reddediliyor.Ama kredi verenler hala masada.
Habire “yeni vergiler koy ve emekli maaşlarını arttırma“ diye nus ediyor taraflar. Bir “he“ desin Tsipras, Cuma günü yani ayın 5 inde IMF ye yapacağı 300 milyon Euro’luk ödeme için gerekli parayı Juncker veya Draghi verecek. Ama Yunan halkının bu “he“ yi son anda duyması gerek.
Dün gece bıraktığımda Draghi hala ayak diriyordu. “güçlü bir anlaşma gerek“ diyor da başka bir şeye razı olmuyordu. Ama bu zorluk da aşılacak, bu sıkıntı da geçecek ve dünya yeni bir Tragedya perdesini seyretmeye hazırlanacak. Şurası bilinmeli ki Yunanistan için “Son Koz“, sonsuza kadar koz demektir.