Kendi profesyonel işimle ilgilenirken bir sosyal sorumluluk projesi olarak ülkeye katkı sunmak istedim. Dolayısıyla TASAM’ı bir düşünce kuruluşu olarak kurdum.
TASAM için kadronuzu oluştururken hangi kıstaslara bakıyorsunuz?
Ehliyet, liyakat ve ülkeye bağlılık…
Hangi alanlarda çalışmalar yapıyorsunuz? Yaptığınız çalışmaların sonuçlarından memnun musunuz?
Mükemmeli aramanın sınırı yok, elbette daha iyi olmaya çalışıyoruz. TASAM üç temel alanda çalışıyor. Bir, dış politika küresel ölçekte. İki, özel projeler. Üç, düşünce kuruluşlarıyla kurulan bölgesel ağlar (networkler).
Özel projeleri biraz açabilir misiniz?
Mesela Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 projesi. Sekiz yıldır biz bunu sürdürüyoruz. Şu anda Türkiye’de bir devlet ve hükümet politikası haline geldi. Bir diğeri de Türkiye’nin Sürdürülebilir Kalkınması için Nükleer Enerji Projesi, bu da önemli bir proje. Buna benzer onlarca özel proje yürütüyoruz.
Türkiye için TASAM’ın çizdiği vizyon nedir? Bu alanda hazırlamış olduğunuz 2023 projesinden bahsedebilir misiniz?
2023 bir sembol. Yani “gelecek planlı“ çalışmayı sağlamak ve hem kamu yönetimi hem de toplumsal sivil kurumlar için, iş dünyası için, medya için temel perspektifimiz; güç ve adalet temelinde markalaşmış, cazibe merkezi olmuş, kalkınmasını insan kaynağına dayandıran ileri teknoloji, refah ve medeniyet üreten bir Türkiye.
2023 projesini gerçekleştirebilmek yolunda TASAM gibi sivil toplum kuruluşlarına ne gibi görevler düşüyor?
Çok büyük görev düşüyor. Çünkü artık devletlerin rolü yüzde ona indi. Devletler politika üretme, denetleme ve teşvik etmekle görevli. Politikaların başarısını sivil kanalların katılımı ve performansı belirliyor. İş dünyası, sivil toplum, kültürel kurumlar, medya buna benzer birçok yapısal organizasyon. TASAM gibi düşünce kuruluşları da ülkenin daha iyi yönetilmesine, iç ve dış politikada daha etkin olmasına katkıda bulunan kurumlar.
2023 projesi gibi çalışmaları sürdürürken nasıl bir metot izliyorsunuz? Bu metodu sürdüren kadronuzu oluştururken ne gibi unsurları göz önüne alıyorsunuz?
Bazen tümden gelim, bazen tüme varım yöntemini kullanıyoruz. Üç temel perspektif var; bilimsellikten ve objektiflikten asla taviz vermemek, ülke menfaatlerini maksimize etmek ve katılımcılık.
Ülke dışında ve içinde yapmış olduğunuz konferanslar, forumlar sonunda ne gibi tepkilerle karşılaşıyorsunuz?
Buradaki asıl amaç toplantı yapmak için toplantı yapmak değil. Bunlar bizim ilgilendiğimiz alanlara yönelik kurmuş olduğumuz entelektüel kanallar. Bunları belli periyotlarda tekrarlıyoruz. Karşılıklı etkileşimi, iletişimi tanışıklığı ve paylaşımı, fikir alış verişini güçlendirmek için. Dolayısıyla bu toplantılar bir kapasite inşası süreci. Kamuoyu boyutu da var, karar alıcılar boyutu da var, medya boyutu da var. Hepsinin toplamında Türkiye’nin dünyanın dört bir tarafında etkinliğinin güçlenmesine katkı yapıyoruz.
TASAM’ın çalışmalarını sürdürürken rol model olarak gördüğü kurum ya da kuruluşlar var mı?
Rol model şu ana kadar yapılan bütün olumlu tecrübeler olarak özetleyebiliriz ama en önemli rol model; tarihî ve güncel olarak ülkemizin vizyonu.
TASAM gibi sivil toplum kuruluşları, işbirliği içinde mi? Sivil toplum kuruluşları birbirine destek oluyorlar mı?
Bu Türkiye’de oldukça zayıf çünkü herkes genetik olarak çok müteşebbis ve hep tek başlarına yapmak istiyorlar. Küçük olsun benim olsun diyorlar. Biz çok güçlü işbirliği yapıyoruz. Yüze yakın ülkede yurtdışında ve yurtiçinde çok sayıda kuruluşla. Biz yapıyoruz ama daha da güçlenmesi lazım bu işbirliklerinin.
TASAM dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren bir kuruluş. Bunun avantaj ve dezavantajları nelerdir? Türkiye’nin siyasi olarak dost ülke olarak tanımladığı ülkeler olmasına karşın anlaşmazlığa düştüğü ülkeler de bulunmakta. Bu sizin çalışmalarınıza nasıl yansıyor?
Dünyadaki yeni formül artık yüksek işbirliği ve yüksek rekabet. İkisini birlikte yönetebilen ülkeler başarılı olacaklar. Dolayısıyla herhangi bir ülke ile birçok alanda çatışıyor, farklı düşünüyor olabilirsiniz ama belli alanlarda mutlaka yapılacak güçlü işbirliği var. İran ve Rusya buna örnek. Dolayısıyla bunu yönetebildiğiniz ölçüde başarılısınız ama Türkiye’nin ilişkilerinin iyi ya da kötü olması bizi de etkiliyor.
Sizce TASAM bir marka mıdır?
Yani endüstriyel, ticari anlamda bir marka değil ama sivil anlamda düşünce anlamında bir ülke markası olmaya doğru gidiyor.
TASAM tek bir görüşü savunmaktan çok inandığı doğruyu savunan bir kurum. TASAM için “tarafsız bölge“ de denilebilir mi?
Ülke menfaatleri hariç diyebiliriz. Çünkü TASAM millî menfaatler ve bilimsellik konusunda taraftır. Onun dışında bir şeffaf bir ayna olması ve bütün görüşleri yansıtması için çalışıyoruz.
TASAM her kesimden temsilciyi barındırmakta, bu durum her fikre açık olduğunuzun bir göstergesi olarak sayılabilir mi?
Elbette, yani hiçbir kurumun, hiçbir ülkenin, hiçbir ailenin, hiçbir şirketin sadece belli bir görüşte olan insanlarla çalışmak gibi bir lüksü yok. Meşru zeminde hukuki ve demokratik çerçeve içersinde birikimi olan herkesle çalışmak gerekiyor. Bu da bizim temelde dayandığımız felsefi noktalarımızdan birisi.
Birçok ülke ile ilişki içindesiniz, yabancı ülkelerden proje alarak stratejik yönden kalkınmalarına destek oluyor musunuz?
Yürüttüğümüz farklı projeler var. Ama bu daha çok onlara karşılıklı yardımcı olmak içindir, finansman karşılığı yapılan projeler değil.
Türkiye için TASAM’ın çizdiği vizyon nedir?
Güç, adalet medeniyet…
Düzenlemiş olduğunuz “Kızıl Elma Ödülleri“ aslında TASAM’ın her konuda faaliyet yaptığını kanıtlar nitelikte. Bilim ödülü, sanat ödülü, devlet ödülü her alanda ödül veriliyor. Peki bu ödülleri hangi kıstaslara göre veriyorsunuz?
Liyakat ve hizmet.
Neden “Kızıl Elma“?
“Kızıl Elma“ bildiğiniz gibi Türk dünyası için ve Türkler için bir ülkü, mükemmeli aramak noktasında… Bulunması mümkün olmayanı aramak noktasında… Dolayısıyla Türkiye’ye Türk dünyasına ve dünyaya bu boyutta hizmet eden maddi manevi kişilere bu ödülü takdim ediyoruz.
Türk Dünyası ve İslam Dünyası TASAM’ın kimlik alanını oluşturuyor. Türk dünyası ile İslam dünyası ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yani bunlar birbirinden ayrılmaz şeyler. Türk dünyası zaten İslam dünyası içinde var olan bir şey. Yani Türklük bedense İslamiyet ruhtur. İkisi; birbirinden ayrı olması mümkün olmayan, olunca yaşamın olamayacağı bir alan. Dolayısıyla Türkiye’nin temel kimlik alanıdır; Türk ve İslam dünyası.
İslam dünyasının en çok acıyı yaşadığı yerlerden birisi Filistin, bu konuya stratejik bakarsak nasıl bir yorum yapabiliriz?
Güç ve adalet. İslam dünyası güçlü olmadığı sürece bu sorunu çözemez. Bölge ülkelerinin güç ve adalet temelinde güçlü işbirliği yapması lazım. Dolayısıyla bu ancak güç ve adalet ile çözülebilecek bir sorun. Bunun dışında ikinci bir formül de acıyı azaltmaktır.
Türk dünyasında rol model, Türkiye mi? Türkiye ise, iyi bir rol model mi?
Türkiye’nin de çok iyi olduğu alanlar var. Türk dünyasında diğer kardeş ülkelerin de çok iyi olduğu alanlar var. Herkes birbirini tamamlayacak. Tek başına bir rol modellik söz konusu değil.
TASAM Türkiye’yi nereye taşımayı hedefliyor?
Güç, adalet ve medeniyete…
TASAM’ın çalışmaları masalara ayrılarak sürdürülüyor, bu masaları kısaca özetleyebilir misiniz?
Bunlar bizim dokuz dış politika alanına yönelik yaptığımız çalışmaların gerçekleştiği birimler. Kıta bazında Afrika, Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler, Kuzey Amerika ve Asya. Bölge bazında Karadeniz - Kafkas, Balkanlar ve Orta Doğu. Kimlik bazında da Türk ve İslam dünyası. Bu alanlarda yapılan çalışmalar, bu masalar marifetiyle yönetiliyor.
TASAM’ın amacı doğrultusunda biz gençlere düşen görev nedir?
Gelecek hedeflerimizi ve misyonumuzu gerçekleştirmek için bir kişi bile eksik olsak bunları başaramayız. Gençler bu medeniyeti, maddi manevi ülke birikimini ileriye taşıyacak olan yeni nesil. Dolayısıyla gençlerden her şeyi bekliyoruz. Gençlerimizin ülke misyonunu paylaşmaları gerekiyor, daha ileriye götürmeleri gerekiyor ve insani kalkınma anlamında çok iyi donanımlı, maddi manevi çok iyi eğitimli ve idealist olmaları gerekiyor.
( 11. Sınıf Lise Öğrencisi Ödev Röportajı | 20.04.2015, İstanbul )