21. Yüzyılın ilk on yılı içerisinde yaşanan gelişmeler neredeyse tüm yüzyılı etkileyecek potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin farkında olan Avrupa Birliği, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra kaleme alınan “Avrupa’nın geleceği Üzerine Laeken Deklarasyonu“ ile kendi kimliği, sınırları ve hedeflerine ilişkin ciddi bir tartışma süreci açmıştır. Deklarasyon’a ait ifadelerle “gelinen noktada Avrupa, ya kendi değerlerini Dünya’nın geri kalanına aktarmaya devam eden dinamik bir yapı olarak kalacak ya da küçülerek bir açık hava müzesine dönüşecektir.“
Bugün Avrupa Birliği’nin, küreselleşmenin yönetiminde söz sahibi olmak için Türkiye ile pek çok açıdan daha sıkı bir ilişki biçimi geliştirmesi gerektiğine ilişkin ortak bir görüş vardır. TASAM olarak bu görüşü paylaşıyoruz. Bu durum değerlendirmesi, bir yanıyla parçası olduğumuz Avrupa’nın dinamik süreçleri karşısında pasif bir durumda izleyici kalmamızı olanaksız kılmaktadır. Avrupa’yı ülkemiz için fırsat alanı olarak görmekle birlikte, Avrupa’nın dünya siyaseti ve ekonomisinde var olan öneminin kaçınılmaz olarak ortaya çıkaracağı sorunların çözümünde sorumluluğumuz olduğu ve katkı sağlayacağımız düşüncesindeyiz.
Bu bilinçle Avrupa’yı yeniden tanımlayan dinamiklerden iç ve dış politika, güvenlik, ekonomi ve enerji konularını Avrupa Birliği üzerinden, her birini Türkiye ile ilişkilendirerek tartışmayı amaçlıyoruz. Çıkış noktamız artık içinde olduğumuz Avrupa’daki süreçlerin ve bu süreçleri belirleyen aktörlerin dikkatle izlenmesi, analiz edilmesi ve anlaşılması ihtiyacıdır. Bu ihtiyaçtan bir adım ileri giderek sadece anlama ve anlatmanın yetmeyeceği, bahsedilen süreçlerin oluşumuna ve aktörlerin bu süreçleri yönetimlerine dahil olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemiz ve Avrupa’nın çıkarları bağlamında “Yeni Avrupa“nın şekillenmesinde Türkiye’nin nasıl etkili olabileceğinin ortaya konması gerektiğine inanıyoruz. 2. Türkiye – Avrupa Forumu’nu düzenleme gerekçemizi bu inanç oluşturmaktadır.