Küreselleşme günümüzde ekonomik işbirliği başta olmak üzere uluslararası ilişkileri, siyasî ve sosyo-kültürel etkileşimleri geleneksel çizgisinden ayırmakta ve yeni boyutlara taşımaktadır. Süratle uygulamaya konan stratejiler önemli gelişmelere neden olmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak gelecek için hayatî projeler üretemeyen ülkeler bu yarışa katılamadan saf dışı kalacaklardır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında yegâne stratejik önemi haiz köprü konumundaki Türkiye hazırlayacağı projelerle bu değişim sürecinde etkin rol almalıdır.
Türkiye 21. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde geçmişin monoton devlet mantığını bir tarafa bırakarak Türk siyasetçilerine, iş adamlarına, akademisyenlere ve sanatçılara, hatta yeni yetişen nesillere dış dünyaya açılmaları konusunda ciddi destek vermek durumundadır. Dışa yönelik açılımların gerekliliği kadar yurtdışından da içeriye doğru bir çekim gücü oluşturulması kaçınılmazdır.
Bir tarafta ekonomik alanda büyük gelişme kaydeden G–8 ve benzeri uluslararası örgütlere üye ülkeler zenginliklerini her geçen gün artırırken diğer taraftan mesela 47 bağımsız ülkenin yer aldığı Sahraaltı Afrikası giderek daha da fakirleşmektedir. Öyle ki, bu bölge büyük bir fakirlik ve bunun neticesinde bir insanlık felaketine dönüşen açlıkla mücadele etme refleksini dahi kaybetmiş bulunmaktadır. İçinde bulundukları mevcut konumlarını sadece kendi idarecilerinin hatalarına bağlamak gerçek nedenleri gizlemek demektir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin uzun yıllar idaresinde kalan bölge ülkeleri kendilerini sömüren ülkelere yakın bir gelişme göstermeliydiler. Ne var ki, gelişmiş ülkeler yeni sömürgeciliğin bir neticesi olarak Sahraaltı Afrika gibi coğrafyaları akıl almaz şekilde geri bıraktılar. Fakirleşmelerinde sömürgecilik döneminde dayatılan sınırlar kadar siyasî, ekonomik ve kültürel bakımdan geri bırakılmaları başlıca etkenlerdir.
Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından dünyanın dev şirketlerinin bütün dikkatlerini üzerlerine çeken Sahraaltı Afrika ülkeleri sahip oldukları zenginlikleri bizzat kendi kalkınmaları için kullanmak durumundadırlar. Ayrıca, dışarıdan alacakları yardımların kalıcı olması ve daha verimli kullanılması yönündeki hazırlanan projelerin uygulanabilmesinde etkin rol almalarına imkan verilmelidir.